Antigua ve Barbuda, Kuzey Atlantik Okyanusu ile Karayip Denizi arasındaki iki büyük ve birçok küçük tropik adadan oluşan bir ülke. Dantel gibi kıyılara serpilmiş küçük adacıklar nedeniyle yelken sporu tutkunlarının ve daha çok milyon dolarlık yatların da uğrak yeri.
#KarayipBelçika’nın Flamanca konuşulan bölgesine yolu düşenler öncelikle Brugge’e koşar. Çünkü 45 km. doğusundaki aynı özelliklere sahip sakin Gent’in çok daha cazip olduğunu az kişi bilir. Sol eğilimli yerel yönetim, şehrin yaşamını çevre dostu politikalarla yönetiyor. Kartpostal görünümlü kanallar, gotik yapılar, ortaçağın büyüleyici sanat eserleriyle süslü katedral, ülkenin en iyileri arasına giren restoranlar, birinci sınıf müzeler kentin cazibesini artırıyor.
#SeyahatAvrupa’nın güneyinde bahar bir başka güzel olur. Dalmaçya sahillerindeki Dubrovnik yeşilin envai çeşit rengiyle karşılar konuklarını. Fas’ın karşı kıyısındaki Cebelitarık’ın plajlarında hareket başlar. İstanbul gibi Sevil de erguvanlarla selamlar baharı, flamenko daha bir hoş gelir kulaklara. Malta’da balığın en iyisi baharda Marsaxlokk’ta yenir, balıkçıların ağlarından masanıza gelir derya kuzuları. Cannes ise mayıs ortasındaki festivale hazırlanır, kırmızı halıda yürüyecekleri bir heyecan kaplar. Yunan mitolojisine göre bahar, Persephone’nin yeraltından yeryüzüne çıkış zamanıdır. Annesi Demeter öyle mutlu olur ki kızını görünce, her tarafı yeşilin renklerine boyar, doğa canlanır ve Akdeniz’in güneyi bahardan payına düşeni fazlasıyla alır.
Peter Ackroyd “Londra’nın Biyografisi”nde kentin doğu bölgeleri için “Diğer semtlerde yaşayanlarca pek bilinmez, huzursuzluk kaynağı olduğu düşünülür” diye yazıyor. Yoksulların yaşadığı, tekinsiz tavernalar, parklar bir yana Clink dahil hapishanelerin bulunduğu bölge hızla değişiyor… Bugünlerde Thames Nehri’nin, özellikle London Bridge’in güneyindeki semtler kentin en enerjik noktaları.
#Londra Turları