Paylaş
Aslında, bu tur kapsamında yer alan, Dubrovnik ve Venedik’i, daha önce görmüştük. Ama yeğenlerim Evren, Zehra ve Merve için önemliydi buraları. Ayrıca ülkemde, Türkiye’mde bir turist olarak, tarihi bilgilerimi arttırmak da hoşuma gitti. Öncelikle Cruises seyahatlerimi, yıllardır Tura Turizm ile yaparım. İzmir Temsilcisi Ahmet Babaeren, sevdiğim bir arkadaşım, ağabeyim. Eşi de bizim İzmir Kız Lisesi’nden mezun. Bu güne değin beni hiç yanıltmadı. Bu kez, yine sevdiğim bir arkadaşım olan, Opal Tur’un, Tatil Danışmanı, sevgili Yonca Köstem ile çalıştım. Opal da başarılı Yonca’da. Özellikle bazı sıkıntılı durumlarda, Yonca elinden geleni yaptı. Ne kadar teşekkür etsem az. Fakat, mart ayında yaptığımız rezervasyon sırasında, üç kabinin fiyatı çıkarken, bana sarı basın kartımdan ötürü, ayrıcalıklı bir fiyat uygulaması olacağı söylendi. Tam 7 ay fiyat bekledim. Seyahate dört gün kala, bırakın ayrıcalığı, tabiri caiz ise öyle bir kazık yedim ki... Anlatamam. Dört kabin toplam bize, 18 bin liraya mal oldu. Evet yanlış okumadınız, tam tamına 18 bin lira... Gemi, dünyanın sayılı cruiseslerinden biri. Bu arada siz siz olun, sakın iç kabin almayın. Biz kalmadık, ama tesadüf gördüm. İnsan canlı canlı mezara girmiş gibi oluyor... Bugün sizlere İstanbul, Dubrovnik ve İzmir’den söz edeceğim. Venedik, Bari ve Katakolon ileride kısmetse...
Yemekler muhteşem hijyen zayıf
Gemi muhteşem. Bir kere hiçbir tura katılmazsanız dahi, hayat çok güzel, gemi içinde geçebilir. Neredeyse 24 saat yiyip, içebilirsiniz. Üstelik de açık büfenin yanı sıra, iki de alakart restoran var. Özel diyet siparişlerinizi bile kabul ediyorlar. Özellikle alakart restoranda, her akşam mönü on numaraydı. Yiğidin hakkı yiğide. Casino küçük, ama makine ve canlı oyun sevenler için, güzeldi. Gemide bulunan butiklerden, kozmatik, parfümeri, mücevherat, sigara-alkol, gözlük gibi, gümrüksüz eşya satan mağazalardan, alış veriş yapın. Çok karlı. Tur süresince yapılan etkinlikler, şovlar orta kararda. Ama gala gecesindeki şova alkış. Ayrıca her akşam, çeşitli barlardaki, canlı müzik gösterileri de başarılı. Gemide 16 güverte, koşu parkuru, yüzme havuzları, SPA, tenis kortu, sauna, jakuziler, Türk hamamı, kuaför, sinema salonu bile var. Ama ‘her şey dahil’ deyip, rahatlamayın. Çünkü transferlerden bile, para alıyorlar. İçeceğiniz alkol ve meşrubatlar da paralı. Bir de kabanaların temizliği zayıf. Halılar toz içinde. Spor salonuna pis, çamurlu ayakkabılarla girip, koşu bandına çıkanlara kimse müdahale etmiyor. Yerler yapış yapış. İnternet büyük para. Türk personel ve rehberler başarılı. Türk yolcular gerçekten kaliteli ve farklı. Bunun yanı sıra İspanyol ve İtalyan çingene çok. Üstelik varoş ve basitler. Bir de butiklerden alış veriş yaparken, çok dikkatli olun. Arızalı bir malı, farkında olmadan satın aldıysanız, değiştirmek için göbeğiniz çatlıyor...
İstanbul’u gezdim gözlerim kapalı
Hareket İzmir. İlk durak İstanbul. Yaklaşık 8 saat kalınca, bir yabancı gibi İstanbul’u turlamak hoşumuza gitti. Hele 35 yıl İstanbul’da yaşayan ve hala evi olan benim için. İlk gidenlere önerim; Topkapı Sarayı, Ayasofya, Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet Camii, Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı mutlaka görülmeli. Beyoğlu’nda nostaljik bir tur atılmalı. Alış veriş meraklılarına İstinye Park, Ak Merkez, Nişantaşı o 8 saatlik süre içinde yapabilecekleriniz. Ya da güzel bir hava ise Ortaköy, Arnavutköy ve Bebek. Mminik balıkçılar, cafeler... İstinye Park ve Bebek’de her an bir ünlü ile karşılaşmak sizler için renkli olur. Ben vaktimi, kardeşlerimle Beyoğlu, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı ve İstinye Park’ta değerlendirdim. Masa’da öğle yemeğimi, Pelit’te tatlımı yedim. Gemi Kabataş’ta olduğu için, Tophane’de de çayımı içtim...
Tarih kokan bir kent; Dubrovnik
Akşam üstü gemi İstanbul’dan hareket etti. Bir günümüz denizde, seyir halinde geçti. Öğleye doğru Hırvatistan, Dubrovnik’deydik. Gemide, Dubrovnik için çeşitli tur alternatifleri var. Biz daha önce gittiğimiz için, tercih etmedik. Kendimiz gezdik. Ama sizlerin ilk gidişi ise, 45 ila 55 Euro arasında değişen bir turu satın alın. UNESCO’nun bir dünya mirası olan bu şehirde, şehrin içinde yürüyerek, Asumption of Mary Katedrali’ni ve içindeki, Venedikli ressamlar tarafından, süslenerek boyanmış, taştan başyapıtı görün. Meşe ağaçlarından oluşan, koru üzerinde bulunan “Dubraka” şehrine, bu isim Slavlar tarafından verilmiş. Dubrovnik cumhuriyetinin Prens rezidansı ve Devlet konutu, Rector Sarayı görülecek yerler arasında. Yine, Dubrovnik civarındaki Konavle Vadisi harika. Hava güzelse, St. Jacob kumsalına tekne ile ulaşmak ve denize girmek kaçırılmayacak bir fırsat. Yine, Stradun ana caddesinde, kendi başınıza dolaşarak, Rector Sarayı, Denizcilik Müzesi ve Küçük Akvaryum gibi, belli başlı önemli yerlerin, harika manzaralarının keyfini çıkarabilirsiniz.
Eğlence, yemek ve alışveriş
Yazın giderseniz Kolocep, Lopud ve Sipon adalarını mutlaka gezin. İstiridye cenneti olan Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Karadağ’da deniz mahsulleri çok ucuz. İstakoz, böcek, tarak, balık ve iyi bir şarap karşılığı 30-40 Euro. İtalyanların risottosu, burada Adriatik pilavı olarak satılıyor. Ama kötü. Bizim İnegöl köftesinin benzeri köfteleri, yine kol böreğinin benzeri Boşnak böreği, Hırvat içkisi Rakija ve dondurması harika. Alış veriş Bosna’da ucuz. Ama Kotor’da, Kamelya Alışveriş Merkezi’ni kaçırmayın. Bir de Dubrovnik’de Michal Negrin’de, el yapımı mücevherler ve olağanüstü şık, kişiye özel gece kıyafetleri yıkılıyor. Eğlence pek yok. Otellerin barlarında canlı caz dinletileri trend. Sky Bar şık. Budva’da Perla Pop Lounge&Restoran harika. Diğer önerilerime gelince; Trotoria Pizza:Stradun caddesinde. Pavle ve Mario adında iki arkadaş işletiyor. Çok ufak. Ama sıcak. Kamenice Restoran: Kalamar, ahtapot salatası, midye ve Ayvalık’ta bile, bu kadar lezzetlisini yiyemeyeceğiniz papalinasını öneririm. Poklisar Restoran: Poliçe kapısı girişinde, deniz kenarında. Deniz ürünleri mönü. Harika ve çok şık bir yer. Arsenal Restoran: Kentin en lüks, en meşhur ve en romantik akşam yemeklerini geçirebileceğiniz tek yer. Fiyatlar lüks. Bize oranla değil yalnız. Prota Restoran: Yine şehrin ünlü deniz restoranlarından biri. Fiyatlar biraz yüksek. Güneşin batışını Buza’dan izlemek şart. Fuego Latin Club: Dubrovnik’in hatta Hırvatistan’ın en popüler gece klubü. Fuego, yaz sezonunda her gün, kış sezonunda ise hafta sonları açık. Cuma günleri, ülkenin Tarkan’ı olarak tanıtılan Luka Nizetic, sahneye çıkıyor.
Bir turist olarak İzmir
Henüz iki sene oldu İzmir’e geleli. Eeee, 35 yıl da ayrı kalınca... Geminin İzmir turunu merak ettim. 45-62 Euro arası üç tur var. Bir yabancı turist olarak, İzmir’i hem tur otobüsü ile hem de rehber eşliğinde nasıl gezildiğine tanık oldum. Acaba bir İzmirli olarak, böyle bir turun için de oldunuz mu? Sanmam? Bakın nereleri gezdik... Ve nereleri gezmeniz gerekir; M.S. II. yüzyıldan kalma seramiklerin sergilendiği Tarih ve Sanat Müzesi... Arkeoloji Müzesi. Ardından tekne ile Karşıyaka’ya... İyonyalılar tarafından yaklaşık olarak M.Ö. 1000 yılında kurulmuş olan antik Efes şehri... Meryem Ana’nın evi... Efes’teki en ünlü Bizans binası olan St. John Kilisesi...Arkeolojik şehir Efes’i ziyaret. Muhteşem akustiğiyle, hala büyüleyen 25.000 kişilik Odeon Tiyatrosu, Tiberius Julius Aquila tarafından, babasının anısına yaptırılmış, Celsus Kitaplığı ve iki sütun üzerinde duran, cephesindeki kemerle, Hadrian tapınağı... Son nokta Meryem Ana’nın evi...
Paylaş