Çek yazar Karel Çapek, 1936 tarihli efsane romanı ‘Semenderlerle Savaş’ta dolaylı göndermelerle bir insanlık haritası da çiziyor. Yazar, insan hırslarının hayaller, açgözlülük ve madrabazlıkla nasıl her şeyi kendi doğallığından çıkardığını satirik bir dille irdeliyor.
#Karel ÇapekRobot, Türkçesi; özdevinir… İlk olarak Çek yazar Karel Çapek’in 1920’de kullandığı terim artık neredeyse tüm dillere girmiş durumda. “İşçi, hizmetkar” anlamlarında kullanılmaya başlanmış. Robotun kendi özgür iradesi ya yok ya da pek zayıf(?); sahibinin emrinde… Bu bakımdan türlü makineye robot denebilir. Ancak geçen haftadan devamla bu yazıda açımlamaya devam etmek istediğim robot kavramı, “yapay zeka” ile beraber telaki edileni. Șu anda bildiğimiz kadarıyla “weak A.I.”(zayıf yapay zeka) kıvamında. Yani dar alanda taklit edebiliyor. Taklidi aklı, duyguları var, isterseniz uzuvları da oluyor. Referans aldığınız kimse veya neyse, onun suretinde. Teknolojinin imkan verdiği kadar gerçeğe yakınlığı sözkonusu. Ve bu alandaki ilerleme çok hızlı. Logaritmik… Bu ilerleme hızı ve robotların halihazırda becerebildikleri bizi ileride olabilecek senaryolar üzerine kafa yormaya zorluyor. Ki hazırlıksız yakalanmayalım. Farkındalıklı, bilinçli, hisli “strong A.I.”nin(güçlü yapay zeka) de eşikte olduğu düşünülürse.. Süregelen felsefi/etik tartışmalar, bilhassa da inançlı insanların robotlarla ilişkilerini helal dairesinde nasıl düzenleyeceklerine dair sorgulamalar, din alanından da katkıya muhtaç. Bunun için kanımca en önce doğru tariflerin yapılması gerekiyor. İnsan, robot, akıl, bilinç vs hakkında…
#Musa DedeRobotların insan hareketlerini taklit etmesi pratik olarak mümkün olsa da gerçek bir aşkın, nefretin veya üzüntünün programlanarak robota geçirilmesi olanaksız. Fakat küreselleşen dünyamızdaki son olaylar, herhalde robotların insanlaştığını değil, biz insanların robotlaştığı tezini güçlendirmekte.