Koronavirüs salgınıyla mücadele tüm dünyada ve ülkemizde devam ederken, Amerika iç karışıklıklar yaşadığı bir döneme girdi. George Floyd’un ölümünün ardından nefret söylemleriyle, ırkçı yaklaşımlarla mücadelenin önemi tekrar hatırlandı. Bizler, haberler ve sosyal medya aracılığıyla sürece uzaktan dâhil oluyoruz. Her ne kadar ülkeler arası mesafeler olsa da, kaygılar ve endişeler ortak. Özellikle ebeveynler, en kıymetlileri çocuklarını ön yargılı, nefret dolu, ayrımcı düşünce ve kişilerden nasıl koruyabileceklerine dair endişe taşıyorlar.
#NefretBugün “taş atan çocuklar”, 1990’larda sokağın riskleriyle tanışan, kimi mendil satan, kimi uyuşturucu ve kapkaç gibi suçlara itilen, sağlıksız bir politikleşme süreci yaşayan kuşağın çocukları. BDP’yi “reformist” ve “light”, kendilerine engel olmaya çalışan ailelerini “hain” olarak nitelendirebilen, polis üniforması ve zırhlı araçlarla özdeşleştirdikleri devleti “düşman” olarak gören, çocuk yüreklerindeki “kin” tarafından yönetilen, PKK’yı “tek irade” olarak yücelterek kabul eden bir kitle.