Tüm dünyayı kasıp kavuran bir salgın sonrasında Dünya artık eskisi gibi değildir ve salgın sonucunda dünyayı çepeçevre saran zombilerle mücadeleyi kazanmaktan başka şansımız yoktur. Bu hikaye kulağa tanıdık geliyor değil mi? The Last of Us, yıllar önce karşımıza çıktığında bu hikaye yakın bir senaryoya sahipti ve hepimizi yer yer güldürdü, yer yer göz yaşlarımızı tutamayacak hale getirdi. Hal böyleyken oyunun hikayesi yarım kaldığı için de herkes gibi ben de oyunun yeni sürümünü bekliyorum. Ancak o da ne? Days Gone isminde yepyeni bir oyun raflardaki yerini almış. Hikaye çok tanıdık: Salgın sonrasında dünya mahvolmuş, iki yıl sonrasında Deacon St. John isimli baş kahramanımızla bu zombilerle dolu dünyada hayatta kalmaya çalışıyoruz. Ancak oyun sadece bundan ibaret değil elbette...
#Days GoneCarl Jung şöyle demiş: “İki kişiliğin karşılaşması iki kimyasal maddenin birbirine teması gibidir. Bir tepkime olursa ikisi de kılık değiştirir.” Üstat 'tepkime ile, duygusal olarak evlenmeyi anlatıyor bize: “Duygusal olarak evlenebilenler zaten birbirinden etkilenir ve değişir, dönüşür, huyu suyu değişir” diyor. Evlilik mevzusuna ömür vermiş terapistler ise, “En iyi çiftler başlangıçta birbirine benzemez ancak yıllar içinde benzeşirler” der. Ben onların yalancısıyım.
#Evlilik‘Transformers serisi’nin beşinci adımı ‘Son Şövalye’de devasa robotların köklerinin ‘Kral Arthur efsanesi’ne ve ‘Büyücü Merlin’e kadar uzandığını görüyoruz. İngiliz hicvini de işine katan filmin öyküsü fazla dağınık ve yorucu. Mark Wahlberg ve Anthony Hopkins’in sürüklediği yapım, metal karakterleri itibariyle de çok ‘gürültülü’...
#Berlin Sendromu