Güncelleme Tarihi:
Yurdun dört bir yanından hemen her gün 'trafikte kavga' haberleri geliyor. Kimi zaman şeridi paylaşamayan iki sürücü, kimi zaman ise 'beni solladın' tartışması, tekmelerin havada uçuştuğu kavgalara dönüşüyor.
MOTORUN İCADIYLA YAŞIT: TRAFİKTEKİ GERGİNLİK!
Daha çok trafikte kalıp, daha çok benzer kavgaların içinde kalan İstanbul yollarında görev yapan otobüs şoförleri ise aynı dertten muzdarip. Son günlerde ardı ardına trafik kavgalarına taraf olan özel halk otobüs şoförleri, kamu hizmeti yaptıklarını hatırlatarak, tıpkı sağlık çalışanlarına olduğu gibi kendilerine yönelik şiddet eylemleri karşısında isyan ettiler.
Geçtiğimiz hafta sonu Mecidiyeköy’de toplanan bir grup özel halk otobüsü şoförü eylem yaptı.
"Şoföre şiddete son" sloganıyla bir araya gelen şoförler adına konuşan Karayolu Taşımacılık ve Emekçiler Sendikası Başkan Şahin Başaraner "Son bir yıl içerisinde şoförlere yönelik saldırılar da çok fazla arttı. Sancaktepe, Zeytinburnu, Bakırköy’de yani İstanbul’un her yerinde silahlı, bıçaklı ve sopalı saldırılar çok yoğunlaştı. Bunun yanında şoföre küfretmek, tokat atmak gibi saldırılar da sıradan olaylar haline gelmeye başladı" dedi.
İstanbul'da; otobüs eksikliğinden, trafikten kaynaklı gecikmelerden dolayı her gün yeni bir saldırıyla karşı karşıya kaldıklarını anlatan Başaraner "Nasıl ki polise, doktora karşı saldırılar kamunun güvencesi altındaysa şoföre yönelik saldırılar da kamunun şemsiyesi altında olmak zorunda. Biz her gün sözlü ya da fiziksel saldırılara uğruyoruz. Biz insanca çalışmak ve yaşamak istiyoruz" dedi.
YAŞADIKLARI SALDIRILARI ANLATTILAR
10 Ekim 2020 tarihinde saldırıya uğradığını anlatan Ferhat Kılıç "İki kişi tarafından önce otobüsün önü kesildi. Ardından da bana, ağza alınmayacak şeyler söylediler. Ben otobüsten aşağı bile inmeden gitmeleri gerektiğini söyledim. Gittiler ancak bir süre tekrar gelip aracın önünü kestiler. Birisi gelip arabanın camına yumruk atmaya başladı. Neden küfrediyorsun diye sorduğumda da aracın kapısına gelip beni dövmeye başladılar. Dayak esnasında ben otobüsten aşağı düştüm o sırada da beni bıçakladılar. Beni bıçaklayan kişiler de adli kontrol şartı ile serbest bırakıldılar" dedi.
Avni Kaplan isimli şoför ise "Ben her gün ayrı bir olay yaşıyorum. Başımıza gelenlerin artık haddi hesabı yok. Kelle koltukta çalışıyoruz. Aracın içinde ne kendimizi koruyabiliyoruz ne de savunabiliyoruz. Kurallara yönelik uyarı yaptığımızda dahi tehdit ediliyoruz. Kısaca kimseye tek bir şey diyemez hale geldik" diye isyan etti.
Diğer şoförler de "Biz hemen hemen her gün bir gerginlikle karşı karşıya kalıyoruz. Saldırı, şiddet gibi olaylarını da neredeyse her ay yaşamaya başladık. Can güvenliğimiz tehlike altında" diye yaşadıkları acı örnekleri anlattılar.
'MASKE' DETAYI
Şoförlerin haklı isyanını ise Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş yorumladı.
İnsanların trafikte bulunmaktan keyif almadıklarını hatırlatan Ateş "Ya işe yetişmek istiyorlar ya da işten yorgun çıkıp bir an önce eve gitmeyi bekliyorlar. İnsanlar, bu alanlarda sürekli zamanla yarışıyor. Etraftakilerin tahammül seviyelerinin düşük olması haliyle o alanda bulunan herkesi etkiliyor. Zaten bir arabanın içerisinde trafikte olmak zor bir durumken bu insanlar belirli bir süre bir arada kalmak zorunda. Bu duruma ek olarak bir de pandemi sürecindeyiz. Kapalı alanda maske ile kalmak neredeyse nefes almayı imkansızlaştırıyor. Ve nefes alış-verişin düzgün bir şekilde gerçekleşmemesi otomatik olarak vücudumuzda bir stres reaksiyonunu ortaya çıkartıyor" diye konuştu.
“İŞGAL EDİLMİŞ HİSSİ VERİYOR”
Psikolog Ateş şu tespitlerde bulundu:
-İstanbul’da toplu taşıma alanlarında sınır diye bir şey yok. Asansörlerdeki durumda böyledir. Bu ihlal gerçekleştiği anda beyin saldırgan bir tutum haline geçebilir. Her insanın kendi sınırları vardır. Ve bu sınırlar aşıldığında ‘işgal’miş gibi algılanır. Bu duygu mevcut gerginliğimizi neredeyse iki katına çıkartır.
-İnsanların gündelik hayatların sahip oldukları gerginlikleri atabilecekleri bir ortam bulamaması, kendilerini deşarj edememeleri, kolay kolay hobilerini yerine getiremiyor olmaları pandemi süreciyle birlikte travmatik bir süreç yarattı. Gündelik hayatında birçok stres ve kaygı sahibi insanlar aynı ortama toplanıyor.
-Böyle ortamlarda ne yazık ki agresif tepkiler kaçınılmaz oluyor. Bir kişinin verdiği reaksiyon kıvılcım etkisi yaratıyor. İnsanlar çok çabuk galeyana gelebiliyor. Bu konuda herkesin etrafındaki insanları anlayışla bakıyor olabilmesi çok kolay bir durum değil.