Güncelleme Tarihi:
Büyükada'daki gözaltılar sonrası Alman vatandaşı aktivist Peter Steudtner'in de 'terör örgütüne yardım' suçlamasıyla tutuklanmasının ardından Türkiye ile Almanya arasındaki gerilim tırmanıyor.
Almanya'dan bugün Türkiye'ye yönelik gelen mesajların ardından Dışişleri Bakanlığı akşam saatlerinde bir açıklama yapmıştı. Açıklamada Almanya'nın tehditvari bir dil kullandığı belirtilmiş, "Bakan Gabriel, Türk yargısına müdahaleye izin vermediğimiz için Türkiye’ye yönelik seyahat uyarısını sertleştirmek, Gümrük Birliği güncellemesine karşı çıkmak, yatırımları teşvik etmemek, AB’nin Türkiye’ye katılım fonlarını gözden geçirmek gibi tehditkâr ifadeler kullanmaktadır" ifadeleri yer almıştı.
Almanya'dan gelen mesajlara ilişkin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bir açıklama yaptı.
Çavuşoğlu'nun sözleri özetle şöyle:
-PYD YPG DEAŞ ile hepsiyle mücadele ediyoruz. Binlerce şehit verdik. Hiçbir şekilde taviz vermemiz mümkün değildir. PKK ve FETÖ köşeye sıkışmış durumdadır. İnlerine girdik peşlerini bırakmıyoruz. Ancak bu iki örgütün sığındığı ana ülke, maalesef dost ve müttefik bildiğimiz Almanya olmuştur. Düşünün müttefikimiz olan bir ülke, ülkemizi yıkmak isteyen bir örgütü kendi topraklarında faaliyet göstermesine izin veriyor. Bu örgütün mensuplarına da kucak açıyor.
-Özellikle PKK ile ilgili ilettiği taleplere, bizzat Merkel’e ilettiği taleplere de şu cevapları vermişlerdir ‘4 bin dosya var, bağımsız yargı devam ediyor’ Sayın Erdoğan sorduğu zaman ‘yargı süreci devam ediyor’
-Ve adeta sizin parlamentonuzu bombalayan teröristler, bizim için terör örgütü değildir anlayışıyla hareket ediyorlar. Bazı ülkelerin sınır dışı ettiği, mahkeme kararıyla… Örneğin İsviçre, bir PKK’lı bir DHKPC’li Almanya’ya sığınıyor yine. Yani maalesef Almanya bize karşı olan tüm terör örgütlerinin adeta yeniden faaliyete başladığı ana ülke olmuştur.
-Türkiye’de teröre destek ve casusluk suçlamasıyla tutuklanan Alman vatandaşlarının, bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyor. Hatta süre veriyor, yarın öğleye kadar serbest bırakacaksınız diyor. Yani Türk yargısını hiçe sayan, diplomatik nezaketten uzak bir yaklaşımla talepte bulunuyor.
-Sormak istiyorum NSU davası başlayalı kaç yıl oldu? Burada 9 vatandaşımız, toplam 10 neonaziler tarafından hunharca öldürüldü. Kaldı ki istihbaratın kendilerine destek olduğuna dair bilgiler var. Şahit olanlar bile öldürüldü.
-Türkiye’den ise bir gün içinde yargı kararlarının verilmesini talep ediyorlar. Biz söylediğimiz zaman yargı tarafsız, bize gelince derhal çıkartın.
-Bu konuları halen dostum diyorum Gabriel ile Berlin’de görüştüm. ‘Kesinlikle Türkiye’ye dönük ekonomik tehditte bulunamayız, doğru değildir’ dedi.
-Türkiye’ye gelip suç işleyen kişileri de aynı kefede tutmak doğru bir yaklaşım olmasa gerek. Esasen Berlin, Türkiye’yi ve Türkleri en iyi bilen bir başkenttir. Yani tarih boyunca, hiçbir tehdit ve şantaj karşısında boyun eğmediğini en iyi Almanya bilir, Berlin bilir. Dolayısıyla bu tehdit ve şantajların da Türkiye’de karşılık bulmayacağını bilmeliler. Biz Türkiye olarak olaylara devlet ciddiyetiyle yaklaşıyoruz. Bize bu yönde yapılan tehditleri de aynı ciddiyetle değerlendirir, karşılığını veririz.
-Gümrük Birliği konusundaki talep AB’den gelmişti. Üç tur görüşmeler yapıldı. Her yaşanan olayda, varılan mutabakattan geri adım atılacaksa o zaman birbirimize nasıl güveneceğiz? Bu uluslararası ilişkilerin ciddiyetiyle bağdaşır mı? Ayrıca Avrupa Birliği henüz 18 Mart anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmemişken… Yani 2016 yılı sonuna kadar 3 milyar Euro, 2018 yılı sonuna kadar da ilave 3 milyon Euro. Bize gelen 812 milyon Euro.
-AB’nin aktaracağı fonları durdurmakla tehdit etmek de gerçekten ciddiyetle bağdaşmıyor. AB, verdikleri sözü tutmalı bugüne kadar imzaladıkları anlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Yani tıpkı Türkiye gibi. Biz aramızdaki tüm sorunları geniş platformlarda da her zaman tartışırız.
-Peki Almanya tüm bunları biliyor. Neden? Almanlar neden bu dönemde bu yollara tevessül ediyorlar? Malumunuz Almanya’da seçimler var. Seçim arifesindeyiz. Biz hiçbir zaman oradaki vatandaşlarımızı yönlendirme imasında bile bulunmadık. Ancak Almanya topyekûn taraf tutmuştur. Şimdiyse seçim arifesinde Avrupa’da artan Türkiye düşmanlığı, ırkçı partilere desteğin artması sonucunda siyasi partiler popülizm konusunda yarışır hale geldi. Dolayısıyla Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerini sağlıklı biçimde sürdürebilmesi için karşılıklı saygı ve anlayış içinde hareket etmesi gerekiyor.
-Sonuç olarak bugün Alman dışişleri Bakanı’nın yaptığı açıklamalar dostluğa ve işbirliğine de sığmamıştır. Uluslararası normlara da uymuyor. Maalesef bir çok çifte standardı da içeriyor, söylemeden geçemeyeceğim.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR