Paylaş
Astımına dokunduğu için ilkokulda okurken doktor tavsiyesiyle Ankara'daki dedesinin yanına zorunlu nakil... Gençlik Parkı'ında lokanta kátipliği, Amerikan Haberler Merkezi'nde telefon operatörlüğü... ODTÜ'nün bozkurt rozetli, SBF'nin Sultan Galiyev hayranı öğrencisi... Kent-Koop Başkanlığı'nda Batıkent, Belediye Başkanlığı'nda ise Dikmen Vadisi, doğalgaz, metro gibi dev projelere imza atarak Ankara'yla bütünleşen proje fabrikatörü... 1987'de Prens Charles'dan Dünya Konut Yılı Ödülü, 1993'te Fransa'dan Legion D'Honneur nişanı... Türkiye'nin Başbakan Yardımcılığı yapan ilk Dışişleri Bakanı... Neşe'nin 41 yıllık büyük aşkı, Alp'in sevgili babası... Mülkiye'nin ‘‘Yakışıklı İskelet’’i... İflah olmaz uyumlu sol ittifakçı... vb... Karayalçın'ın Neşe'siyle birlikte özenle döşediği Çankaya sırtlarındaki dairesinde başbakan hemşerisini soralım dedik; ‘‘Ben ata binmesini bilen Rizeliyim’’ dedi... Burnuna estetik yaptırmayı düşünüp düşünmediğini öğrenelim dedik; ‘‘Burnumla iftihar ediyorum, öneminin altını çizmek için bıyıklarımı kesmiyorum’’ dedi... Bundan sonrasını hep birlikte Neşe Karayalçın'ın kendi eliyle yaptığı enfes un kurabiyelerini halis Rize çayına katık ederek dinleyelim.
Seçmen rehin alındı
- 3 Kasım süreciyle birlikte seçmen rehin alınmıştır, iki partili bir yapı var. Benim aday olmamı en çok isteyen kişi Melih Gökçek, her yerde benim solun adayı olduğumu söylüyor. Bana karşı müthiş itibarının nedeni kendi adaylığını garanti altına alabilmek, yani rehin işlemi çift yönlü sergileniyor. Türkiye bu rehinden kurtulmalı, Türkiye iki partili yapıyı taşıyamaz. AKP ve CHP ikilisi, TBMM'deki yapıyı yerel meclislere de taşırsa Türkiye demokrasisi tıkanır. Bu nedenle sol partilerin tümünün 28 Mart için bir seçim ittifakı gerçekleştirmeleri için çalıştım, ancak ittifak beni görevlendirirse aday olurum dedim. SHP ve DSP genel başkanlarına bir kontenjan talebimiz olmadığını, yapılacak ankette önde çıkanın ittifakın adayı olarak gösterilmesini söyledim. Bunların hiçbiri SHP'li olmasa bile ittifakta yer almaya hazır olduğumuzu da ekledim.
CHP ve DSP önerimizi kabul etmedi, geri kalan 8 sol parti ise evet dedi. Deniz Bey karşılıklı görüşmemizde bana ittifak yapacakların CHP listesinden aday olması gerektiğini söyledi, doğru bulup kabul ettim. Baykal o anda bana bir cevap vermedi, önerimizi kabul etmediklerine daha sonra basındaki açıklamalarından öğrendim. Sonunda anlaşıldı ki CHP, benim Ankara'dan aday olmamdan başka bir düşünce taşımıyor. Sol klasiği bırakıp bir araya gelip Türkiye'yi şaşırtabilmeliydik. Geriye dönmek güç ama, hálá ortaya koyduğumuz çerçeveyi kabul edebilecekleri umudunu taşımak istiyorum. Bu ittifakta yalnızca sol partilerin değil, Atatürk ilke ve devrimlerine inanan, cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkan herkesin olmasını istiyorum. Cumhuriyetçilerin kutsal üçlemesi olan ‘‘devletin tekliği, ulusun tümlüğü, yurdun bölünmez bütünlüğünü’’ içine sindiren herkesle yan yana gelirim.
Ecevit’in tarihi ironisi
- Bülent Bey'le 28 Mart için ittifak önerimizi iki ayrı buluşmamızda görüştük. İkincisinde Hint-Avrupa dili üzerinde sohbetimiz de oldu, kendisine ‘‘Hint-Avrupalıların İzinde’’ adlı bir kitap armağan ettim. İttifak konusunda Bülent Bey daha olumlu bir yaklaşım içindeydi, eskiden olduğu gibi biz yokuz demedi. Ama sonuçta DSP'nin de bunun içinde yer almayacağını yine basından öğrendim. Deniz Bey gibi Bülent Bey de bize doğrudan değil dolaylı yoldan cevap vermiş oldu, maalesef.
Siz de iyi anımsayacaksınız, 12 Eylül'den önce Bülent Bey kilitlenen cumhurbaşkanı seçimine ortak çözüm aramak amacıyla Süleyman Bey'i muhatap alarak ‘‘Düdük çalınmak üzere’’ demişti. 28 Mart tarihi için de benzer bir durum var, birlikteliğin sergilenmesi için son dönemeçtir bu. Eğer bu viraj alınmazsa Türkiye'nin çok ciddi bir siyasi çalkantı içine gireceğini düşünüyorum, herkes aklını başına toplamalı. İlginç olan şu, 12 Eylül'den önce çağrı yapan Ecevit, 28 Mart'tan önce bizim yaptığımız çağrıya yanıt vermiyor, tarihi bir ironi.
Solun birleşmesi için emekliliğimi yaktım
- Siyasetçimizde idrak ve özveri yetersizliği, seçmenimizde ise testiyi kıranla testiyi getiren arasında ayrım yapmama eksikliği var. Ben Türkiye siyasi tarihinin görülmüş en büyük özverisini sergiledim. Dışişleri Bakanlığını, Başbakan Yardımcılığını ve SHP Genel Başkanlığını sosyal demokratların birleşmesi için terk ettim. İlk defa açıklıyorum, emekli olabilmem için 6 ay daha hükümette kalmaya ihtiyacım vardı. Bir karım, bir de oğlum var, emek gelirimden başka hiçbir gelirim yok. Buna rağmen hiçbir talebim olmadan ceketimi alıp kabineden çıktım gittim. 1995 Şubatında yurttaşların istemi doğrultusunda birleşmeyi gerçekleştirdim, ama ütme ütülme anlayışıyla tasarlandığı için ideolojik değil mekanik oldu. IMF'ye dayanmayan 5 Nisan kararları Türkiye için çok önemliydi, sol bir partinin genel başkanı olarak hırpalanacağımı bile bile altına cesaretle imzamı attım. Beni Ankaralı hemşerilerim genellikle başarılı olarak niteledi ama, başbakan yardımcılığım, SHP Genel Başkanlığım aynı ölçüde başarılı olarak kabul edilmedi. Bunun nedeni, belediye başkanlığında dönemimi tamamlamam, SHP Genel Başkanlığında ise tamamlamamış olmamdır.
Kanlı Noel’den sonra Kıbrıs’a mücahit olarak gitmek istedim
- ODTÜ hazırlıkta okurken heyecanlı bir milliyetçiydim, yakamda bozkurt rozeti taşırdım. Lisede okurken İdris Yamantürk'ün verdiği Nihal Adsız'ın ‘‘Bozkurtların Ölümü’’ kitabından çok etkilenmiştim. 1963 Kanlı Noel olayından sonra Kıbrıs'a mücahit olarak gitmek için çok uğraştım ama, Kıbrıslı olmadığım için örgüt beni kabul etmedi. Rektörümüz Prof. Dr. Kemal Kurdaş, arkadaşım Korel Göymen'e ‘‘Yakasında niye bozkurt rozeti var, git sor’’ demiş. Göymen siyasetle bir ilişkim olup olmadığını sorunca ‘‘Kendimi milliyetçi olarak tanımladığım için bu rozeti takıyorum’’ dedim.
GALİYEV'İ KEŞFETTİM
Sonra SBF'ye geçmeye karar verdim, o sırada Yaşar amcam Ankara Hukuk Fakültesi Dekanıydı. Siyasal'da okurken hem milliyetçi, hem komünist olan Sultan Galiyev'i keşfettim. Bana göre Sultan Galiyev'le Atatürk'ün birbirine çok yakın düşünceleri vardı. Sevgili İlber Ortaylı bir Galiyev uzmanıydı, onun anlattıklarını da dinledikten sonra solculaşma sürecine girdim. Galiyev ‘‘proleter uluslar’’ diye bir kavram ortaya atmıştı, Doğu halkları mazlumdur ve ezilmektedir. Doğu halklarının bir iç çatışması ya da sınıf kavgası yoktur, onları Batı devletleri, Çarlık Rusyası ve Sovyet yönetimi ezmiştir. Bülent Ecevit'in ‘‘ortanın solu’’ ve Oscar Lange'ın 'ekonomi politik''leri de beni çok etkiledi, böylece kafamda sistematik bir sol görüş oluşmaya başladı.
Arkadaşım Mahir Çayan, Sylvie Vartan hayranıydı
- Mahir Çayan'la Siyasal Bilgiler birinci sınıftan itibaren yakın arkadaş olduk, Yusuf Küpeli de bizim sınıftaydı. Dersleri hep Mahir'le birlikte balkondan yan yana oturup dinledik. Çok bilgiliydi Mahir, çok da zeki ve yakışıklıydı. İstanbullu olduğu için sık sık İstanbul'a giderdi, hayranı olduğu Fransız şarkıcı Sylvie Vartan'ın imzalı fotoğrafı vardı yanında. İkimiz de derse pek girmezdik, çoğu zaman kantinde satranç oynardık. Bu yüzden ikinci sınıftayken birlikte muhasebe kursuna gidip özel ders aldık. Mümtaz Soysal'dan çok etkilenmiştik, çok güzel ders anlatırdı. Mümtaz Bir gün Mahir ortadan kayboldu ve bir hafta okula hiç gelmedi. Onu yeniden gördüğümde gözleri kan çanağına dönmüştü, meğer o süre içinde gece gündüz Marx'ın Kapital'ini okumuş. Bana ‘‘Murat mutlaka okumalısın, müthiş bir dünya’’ dedi. Kısa bir süre sonra Fikir Kulübü'nün başkanı oldu, devrimci diye adlandırılan türden giysiler giymeye başladı. Daha çok Yusuf Küpeli'yle beraber oluyordu, derslere gelmez oldu ve devamsızlıktan sınıfta kaldı.
YARIN: TURGUT ÖZAL'I KIZDIRDIM
Paylaş