Güncelleme Tarihi:
Hürriyet çizeri, 'Press Bey', 'Muhlis Bey', 'Arap Kadri' gibi unutulmaz tiplemelerin yaratıcısı, karikatür sanatının usta ismi Latif Demirci, geçtiğimiz pazar günü hayatını kaybetti.
Demirci için bugün ikindi vakti Teşvikiye Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Hürriyet Gazetesi Yayın Koordinatörü Emre Oral, Hürriyet Gazetesi Yazarı Doğan Hızlan, Hürriyet Gazetesinin eski genel yayın yönetmenleri Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Milliyet Gazetesi karikatüristi Ercan Akyol, Karikatürist Tan Oral, Prof. Hüsamettin Koçan, Prof. Candan Fetvacı, Gazeteci Özlem Gürses, Spor yazarı ve yorumcu Cem Dizdar, Gazeteci Nazım Alpman, Gazeteci Kanat Atkaya, Gazeteci Zeynel Lüle, Gazeteci Yazar Hasan Cemal ve karikatür dünyasının önde gelen çizerleri ile medya ve sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı.
Taziyeleri eski eşi Latife Tekin ve kardeşi Nurver Tiryaki kabul etti. Demirci kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi.
"BIRAKIP GİTTİ"
Latif Demirci’nin kardeşi Nurver Tiryaki, "Çok üzgünüm. Kardeşim. Daha ne söyleyebilirim. Bir parçam, ikimiz kaldık, o da bırakıp gitti. Dünyanın en iyi insanıydı" dedi.
"BÜYÜK BİR KAYIP"
Ahmet Hakan
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, "Latif Demirci, Türkiye’de günlük gazete karikatüründe bir numaraydı. Başka bir benzeri olmayan karikatüristti. Çok incelikli ve zarif bir yaklaşımı vardı. Çok büyük bir kayıp. Türkiye siyasi olarak ne kadar cepheleşmiş olursa olsun, Latif Demirci herkese dokunabilen bir çizerdi" diye konuştu.
"ÇOK KESKİN BİR GÖZLEM GÜCÜ VARDI"
Hürriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, "Latif Demirci Türkiye için büyük bir kayıp. Çok genç yaşta aramızdan ayrıldı. Latif’i farklı yapan muazzam bir gözlem gücüydü. Görmeyeceğimiz durumları yakalardı. Çok keskin bir gözlem gücü vardı. Eleştirdiği insanlara da sevecenlikle yaklaşırdı" şeklinde konuştu.
"ÇOK AZ İNSANA NASİP OLACAK BİR KARAKTERDİ"
Hürriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, "Latif benim aynı çatı altında beraber çalışmaktan gurur duyduğum insanlardan biriydi. Çok üzgünüm. Çok az insana nasip olacak bir karakterdi. Türkiye’de artık karakter deyince herkesin aklına hükümete vurmak veya hükümet adına birilerine vurmak geliyor. Bence o karakterliydi" dedi.
"ÇİZERİN ÖYKÜ YAZARIYDI"
Hürriyet Gazetesi Yazarı Doğan Hızlan, "İyi bir arkadaşı, iyi bir karikatüristi, iyi bir yazarı kaybettik. Çizerin öykü yazarıydı Latif" diye konuştu.
"ÇİZERKEN ÇOK MUTLU OLURDU"
Karikatürist Tan Oral, "Latif benim sadece meslektaşım değil çok sevdiğim bir arkadaşımdı. O da çizerken çok mutlu olurdu, ben de çok mutlu olurum. İsterdim bu topluluğun içerisinde Latif’in de olmasını" dedi.
MESLEK HAYATINA 14 YAŞINDA GIRGIR'DA BAŞLADI
Meslek hayatına 14 yaşındayken Gırgır’da başlayan Demirci, “Çizgiyle düşünüyorum” ifadelerini kullanmıştı. Güncel siyasetin ağırlığı içinde hayatın nabzını tutan esprili karikatürleri Hürriyet gazetesinin birinci sayfasında yayımlanan, ‘Press Bey’, ‘Muhlis Bey’, ‘Mithat ve Mirsat’, ‘Arap Kadri’, ‘Canavar Koyun Orhan’ gibi unutulmaz tiplemeleriyle Türkiye’de karikatür sanatının önde gelen isimlerinden Latif Demirci, geçen yıl kalp ameliyatı geçirmişti. Evinde rahatsızlanan Demirci, hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamadı.
'BABAM, DOSTUM, NEFESİM...'
Latif Demirci’nin kızı Yasemin Demirci, babasının ardından şu duygu dolu sözleri sosyal medyada paylaşmıştı:
“Babamı, en yakın arkadaşımı kaybettim ve buna kalbim, zihnim, nefesim ne kadar dayanabilir bilemiyordum. Sonra sorunun ‘kayıp’ kelimesinde olduğunu fark ettim. Çünkü ben bir şey kaybetmedim. Çok şanslı bir insanım, olabilecek en güzel babaya, babadan öte bir yoldaşa sahip oldum ve bu anlamda inanılmaz mutlu hissediyorum kendimi. Gözlerimden yaşlar akarken bile onu düşünüp gülümsüyorum. İyi ki babamsın. İyi ki dostum ve her şeyimsin. İyi ki kızınım. Seni her düşündüğümde gülümseyeceğim canımın en içi.”
Latif Demirci'nin vefatının ardından arkadaşları şunları yazmıştı:
Doğan Hızlan: Pazar sabahı İhsan Yılmaz, Latif Demirci’nin aramızdan ayrıldığını söylediğinde elimdeki dolmakalemi bıraktım. Beni çizdiğinde duvardaki yazı şöyleydi: “Bu bir dolmakalem değildir.”
Yaşadıklarımızı bu kadar zarif, bu kadar derinden düşündüren, günceli kalıcı yapan biriydi Latif.
Yazı ve çizgi ile birlikte; çizgiyle sanki bir öykü yazarıydı. İnsanları küçültmeden, her halini çizmişti.
Herhangi bir çizgisini gördüğünüzde, bir bakıp geçerseniz onun mesajını anlamış olursunuz.
Pandeminin sanata, karikatüre yansıyışını onun ‘Pandemili Korona’ (Doğan Kitap, 2020) kitabından izledim.
Latif Demirci bir imza gününde boks eldivenleriyle sevenlerini karşılamıştı.
Gürbüz Doğan Ekşioğlu: Şimdiye kadar görüp de hayran olmadığım bir karikatürü olmamıştır. Ülkemizin en önde gelen çizerlerinden Latif Demirci’nin vefatına çok üzülmem dışında ruhsal bir sarsıntı ve büyük bir boşluk yarattığını söylemeliyim. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nda 11 yıl birlikte jüride görev yaptık, varlığı ile güven verirdi, sakinliği içinde bilge biri olduğunu hissettirirdi. Hem çizgisi ve keskin zekâsının oluşturduğu mizahı çok özgündü. Yaşadığımız Mizah ikliminde onun kadar yetkin ve değerli yeni bir çizerin, sanatçının oluşamayacağına eminim. Bu nedenle de Latif Demirci’nin vefatı iki misli, çok büyük bir kayıptır. Karikatür dünyasına, ailesine, sevenlerine başsağlığı dilerim, büyük ustaya rahmet dilerim.
* Semih Poroy: Temiz gülüşlü sevgili Latif’i kaybettiğimiz haberi çok sarsıcı oldu. Zamansız, sırasız... Geriye binlerce çizim bıraktı. Büyük miras... Sayısız insanı güldürmüş, kimilerini rahatsız etmiştir. Rahatsız ettikleri rahatsız edilecek adamlardı, güldürdükleri gülmeyi hak ediyorlardı. Kolay kolay unutulmayacaktır.
* İzel Rozental: Çizgisini olduğu kadar mizahını da çokça sevdiğim ve 80’li yıllardan bu yana kendime örnek aldığım karikatürcülerin başında geliyordu Latif. Karikatürlerinde güncel yaşamı zekice işlemesi, bunu en ince ayrıntısına kadar çok da ekonomik çizgi ve sözcüklerle, özgün üslubuyla köşesine sığdırması hayran olduğum özelliğiydi. Bundan 10 gün kadar önce, karikatür konusunda son derece seçici ve uzman olduğunu bildiğim Fransa’daki bir dostuma Latif’in ‘National Geoglatif’ albümünü armağan etmiştim. Fransız dostum, Latif'in işlerini çok beğendiğini ve kendisini çağdaş Türk karikatürünün önemli temsilcilerinden biri olarak takip etmekte olduğunu yazdı. Bu övgü dolu satırları Latif’e iletmeyi planlamıştım, yetiştiremedim. Çok üzgünüm.
Latif Demirci, Tekin Aral’ın yarattığı Arap Kadri karakterinin çizerlerinden biriydi.
Turgut Çeviker: ‘Gırgır Takımadaları’nda yetişen ‘çiçeği burnunda’ karikatürcüler, geleceğin usta karikatürcüleri olacaklarını kendileri bile bilmiyordu. Çünkü onlar ‘kısa pantolonlu’ Gırgır okuyucularıydı. Derginin çağrısıyla ve tabii karşılığında ‘para’ da alacakları için karikatür çizip çizip derginin kapısına dayanıyorlardı; yıl 1972.
Latif Demirci de bu ‘çocuk irisi’ çizer adaylarından biriydi. Gırgır, eskiden kalma usta mizahçıların yanı sıra bu genç kadroyla dolup taşmaya başlamıştı. Bu nedenle Gırgır, aynı zamanda bir ‘mizah okulu’ydu. Okulun başöğretmeni Oğuz Aral’dı.
Oğuz Aral, Gırgır’da temel bilgiler veriyordu. Yeni gelenler, kıdemlilerin elinde birbirlerine baka baka yol alıyorlardı. Zamanla ‘uzun pantolon’ giyen bu ‘kısa pantolon’lu çizerlerin çizdikleri genellikle birbirlerine benziyordu. Onları ayırt etmek güçtü. Bunun baş nedeni Oğuz Aral’ın örnek aldığı ‘karikatürcü modeli’nden kaynaklanıyordu. Bu ‘genç irisi’ çizer adayları İstanbul’daki mizah çevreleriyle karşılaşamayacak denli iş yüküyle doluydu. Kapalı devre yaşıyorlardı. Gırgır’da ne verilirse onunla yetinmek zorunda kalıyorlardı. Zamanla bu değişti. Dünyalı bazı çizerlerin etkileri Gırgır’da görülmeye başladı. Latif ve Sarkis, Gırgır’ın dayattığı karikatürün dışına çıkmayı başardı. Bu durum Gırgır’daki ilk önemli isyandı. Daha sonra Ergin Ergönültaş’ın başını çektiği ‘Mikrop’ hareketiyse ‘büyük isyan’dı. Artık yol açılmıştı. Yol önce ‘Limon’a açılacak, sonrası dal budaklanacaktı!
Latif, Wolihski ve Reiser’dan etkilendi. Çizgisi, neredeyse bir tren penceresinden bakarken hızla akan manzaralar gibi değişiyordu. Zamanla kendine en uygun bulduğu çizgi dünyasında karar kıldı ve orada eskilerin deyimiyle ‘velûd’ bir karikatürcü olarak ömrünü geçirdi.