Güncelleme Tarihi:
Dünyamız her geçen gün küresel iklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık nedeniyle tehlikeli bir noktaya ilerliyor. Normal ve tekrarlanan bir iklim olayı olan kuraklık, bir veya birden çok mevsime yayılan, azalan yağışlar nedeniyle oluşuyor. Küresel iklim değişikliğinin sonucunda hızla artış gösteren sıcaklıklar ve azalan yağışlar kuraklığın sıklığının ve ciddiyetinin artmasına yol açıyor.
Uzmanlar, 2030 yılına kadar en az 840 milyon kişinin artan kuraklıklar nedeniyle aç kalma ihtimalinin bir hayli yüksek olduğunu belirtiyor.
Köprüden önceki son çıkışa geldiğimiz bu günlerde, hayatımızı doğrudan etkileyecek aşırı kuraklıklara karşı nasıl bir yol izlememiz gerekiyor?
‘KURAKLIĞI BİR AFET OLARAK DÜŞÜNMEMİZ GEREKİYOR’
Bunaltıcı sıcaklar dünyanın hemen her yerinde toplumsal hayatı etkilerken, tarımda da ciddi kayıplarla karşı karşıya kalındı.
Environmental Research Letters dergisinde yayımlanan bir araştırmada, Avrupa kıtasında 2021’in iklim açısından aşırılıkların yılı olduğunun altı çizildi. Çalışma, Avrupa’nın, 1991-2020 ortalamasının 1 derece üzerine çıkarak rekor düzeydeki en sıcak yazını yaşadığını ortaya koydu.
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Güven Özdemir, “İklim değişikliği ve global ısınmadan dolayı, şu anda 1-1,5 derecelik bir ısınmadan söz ediliyor. Bunun etkisi çok büyük. Tüm atmosferi bir gaz küre olarak düşündüğümüzde, meteorolojik açıdan da çok büyük etkisi var; hidrolojik ve tarımsal açıdan da etkileri var” ifadesini kullandı.
“Kuraklık artık 'afet' boyutuna gelmiştir. Kuraklığı bir afet olarak düşünmemiz gerekiyor” diyen Özdemir, acil önlem alınması gerektiğinin altını çizdi.
‘TÜRKİYE’DE RİSK YÖNETİMİ OLUŞTURULMASI GEREKİYOR’
Türkiye’de son yıllarda 41 il, kuraklık tehdidi yaşıyor. Pek çok uzman, Türkiye topraklarının yüzde 13'ünün yüksek, yüzde 52'sinin ise orta düzeyde çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün geçtiğimiz yılın Temmuz ayında yayımladığı ölçümlerde, Türkiye'nin doğusu, Ege'nin güneyi, Aksaray “olağanüstü” kurak alanlar olarak işaretlendi.
Geçtiğimiz yıl İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu deyim yerindeyse kavruldu. Birçok ürün filizlenmediği için çoğu çiftçi daha sonra tekrar ekim yapmak zorunda kaldı; yüzde 90’lara varan ürün kayıpları görüldü.
“Kuraklık için kesinlikle bir risk yönetimi oluşturulması şart” diyen Özdemir, bunun yapılmaması durumunda ne gıda adaletini ne de gıda güvenliğini sağlayabileceğimiz konusunda uyarılarda bulundu.
SU SAVAŞLARI KAPIDA
Kuraklığın giderek arttığı ve suya ulaşımın azaldığı dünyamızda, tehlike çanları da çalmaya başlıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 2012 tarafından hazırlanan “Küresel Su Güvenliği” raporunda, suyun yakın gelecekte savaşlara neden olabileceği belirtilmişti.
Özdemir de bu noktaya dikkat çekti ve “Artık bu petrol savaşı falan artık bitiyor; bitti! Şimdi artık su savaşları başlayacak” ifadesini kullandı.
Belgesel serimizin ilk bölümü "Köprüden Önce Son Çıkış" ve ikinci bölüm "Havamız Bozuldu" ve üçüncü bölüm "Yangın Var!"ı aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.