Güncelleme Tarihi:
Farklı kültürlerle yoğrulmuş yeni yerleri keşfederken, gezmenin ne kadar büyüleyici bir şey olduğunun daha da çok farkına varıyor insan… Emel Gedikli de “Bu gezegen bizim evimiz, her kapıyı açıp bakmak lazım diyen” gezginlerden…
Seyahate olan merakı bundan tam 44 yıl önce balayında yaptığı bir uçtan bir uca Türkiye gezisiyle başlayan Gedikli, sonrasında çocukları ve torunlarını büyüttü ama seyahat aşkını hiç kaybetmedi. O nedenle bir noktada “Artık gezgin olacağım” dedi ve dediğini de yaptı. Son 15 yıldır her fırsatta dünyayı geziyor. Bugüne kadar üç kıtada 50’den fazla ülkeye ayak bastı.
Gedikli, 20 yıldır hobi olarak patchwork (kırkyama) yapıyor. Ayak bastığı ülkelerden kumaş parçaları alıyor ve yeni yapacağı örtüler için dergiler topluyor. Her seyahat sonrası üç bavulla dönüyor. Çünkü kumaş alışverişi hiç bitmiyor. Hatta en son eserleri bir sergide bile yer aldı.
‘KANSER BENİ YENEMEZ, O JAPONYA’YA GİDİLECEK’
Gedikli, şimdilerde dört ay önce ortaya çıkan akciğer kanseriyle savaşıyor. Tedavisi güzel ilerliyor. Kemoterapi süreçlerinde bile tek düşüncesi Japonya’ya gitmek… Japonya ile yatıyor Japonya ile kalkıyor.
“Bir gün bu dünyada olmayacağız, hayat çok kısa. Zaman kaybetmeden içinize dönün, sevdiğiniz şeyi bulun. Dünya çok güzel, yaşamak çok güzel, her anın tadını çıkarın, seyahatler yapın” diyen Gedikli, “Ben dünyayı gezip gördükçe, ne kadar çok şey öğrendiğimi, kendi içimin ne kadar genişlediğini fark ettim. Hep pozitif olmaya, çözüm üretmeye çalıştım. Bu alışkanlığımı kızlarıma da aşıladım. Paranız vardır ya da yoktur. Başka bir ülkeyle değil, arka sokağınızla, yanınızdaki semtle, şehirle, memleketinizle başlayın. Ben ise o Japonya’ya mutlaka gideceğim” ifadelerini kullandı.
Moğolistan
73 yaşındaki seyyah ile ilham veren seyahatleri hakkında konuştuk...
‘HAYATTA KEYİF ALACAK BİR ŞEYLER YARATMAK LAZIM’
Çoğu yaşıtınız evde kalmayı tercih ediyor. Yurt içinde ya da yurt dışında bir yerlere gitmek isteseler, çok heyecanlı olamıyorlar. Ya korkuyorlar ya da 'Ne gerek var?' diyorlar. Fakat siz böyle değilsiniz. Neden seyahat sizin için bir yaşam biçimi?
-- Hayatta keyif alacak bir şeyler yaratmak lazım. Seyahat öyle bir şey ki alışkanlık yapıyor. Sporcular nasıl spor yapamadan duramıyor, seyahat de öyle bir şey, hiç farkı yok. Alışınca duramıyorsunuz, benim için hep öyle oldu. Gezdikçe daha çok gezmek istiyor insan. Seyahat etmek bana dünyanın ne kadar küçük olduğunu gösterdi. Aynı zamanda kendi iç dünyamı keşfetmemi ve büyümemi sağladı. Dünyada o kadar çok farklı kültür var ki gördükçe ve tanıdıkça sadece kendi kültürümüze bağlı kalmanın yanlış olduğunu görüyor insan.
Kaç ülkeyi gezdiniz, neler yaptınız?
-- 2017’ye kadar 44 ülke ve 156 şehir gezdim. 2017 ve Mart 2020 arasına 18 ülke ve 51 şehir daha sığdırdım. Sonrasında pandemi oldu ve ara vermek zorunda kaldım. Avusturya, Slovenya, Almanya, İspanya, Litvanya, Macaristan ve Mısır’ı gemiyle seyahat ettim. Finlandiya ve Norveç’e Kuzey Işıkları’nı görmek için gittim. Vietnam, Kamboçya, İran ve üçüncü kez doyamadığım Hindistan’a yol aldım. Dünyanın en uzun tren yolcuğu olan Trans Sibirya’yı deneyimledim.
Yolculuklara genelde tek mi çıkıyorsunuz yoksa turlarla mı geziyorsunuz?
-- Bazen yalnız geziyorum, bazen turla geziyorum. En son yalnız seyahatimi İran’a yaptım. Orada bir gezgin oda arkadaşı kazandım. Yeni bir dost daha edindim. Yolculuklarıma yalnız çıksam da zorluk yaşamıyorum. İlla biri bavuluma yardım ediyor, biri poşetimi tutuyor, bir başkası da dil konusunda anlaşamazsam yardımıma yetişiyor. "Su akar yolunu bulur" diyerek yalnız seyahatlere çıkmayı ihmal etmiyorum, hiç korkmuyorum. Hayatta her şeyin bir çözümü var.
-- Olmaz mı? En büyük torunum 21 yaşında. İkiz torunlarım 14, en küçük torunum ise 6 yaşında. Hepsiyle geziyoruz. 21 yaşındaki torunum gezgin olma yolunda... Bu yıl Almanya’da üniversite okumaya gitti, Avrupa’nın bir kısmını gezdi. Zaten Kuzey Işıkları’na beraber gitmiştik. Arkasından Özbekistan hayalimiz vardı ama olmadı. Yakında inşallah gideriz. Tutar elimi, gezeriz.
İkizlerle de gezmeye başladık. En son Ege sahillerini gezdik; Şirince, Cunda ve Urla Enginar Festivali... Gezmeyi, yaşamayı çok seven çocuklar. En küçük torunumla da geçen yıl Temmuz ayında trenle Tunceli, Malatya ve Elazığ'a gittik. Elazığ yollarında koyunların peşinde çobanlık, Munzur Çayı’nda rafting yaptık. Torunlarım dışında bazen kızlarım “Hadi anne” diyor, bana sormadan bilet alıyorlar. Hep beraber geziyoruz. Son altı yıldır kızlar partisi konsepti ile üç kızım ve ben, Anneler Günü döneminde üç gün tatile çıkıyoruz. Anı biriktiriyoruz aslında, hayattaki en güzel şey...
‘ÇOCUKLUK HAYALİM HEP ORTA ASYA’YI GÖRMEKTİ’
Bugüne kadar gezmekten en çok keyif aldığınız yer neresiydi?
-- Hindistan’ı çok sevdiğim için üç defa gittim. Fakat boydan boya Orta Asya’yı gezince vazgeçemediğim rotam Trans Sibirya oldu. 7 bin 826 kilometrelik Trans Sibirya hattı muhteşem bir keyif. Moğolistan’dan Moskova’ya varıncaya kadar farklı coğrafya ve kültüre tanıklık etmiş oluyorsunuz. Moğalistan’da göçebe çadırlarının bulunduğu bölgeye Ger Camp deniyor. En çok buradan etkilendim. Zaten Orta Asya’yı çocukluğumdan beri görmek istiyordum. Farklı kültürler beni çekiyor.
‘EMEL YİNE SEYAHATTE, DÖNER YENİ KUMAŞLARI İLE’
Patchwork çok ilginç ve güzel bir hobi… Bu ilgi nasıl oluştu?
-- Benim çocukluğum el sanatlarıyla geçti. Yapmadığım sanat dalı kalmadı diyebilirim, üretmeyi çok seviyorum. Patchwork arkadaşlarım sayesinde tanıştığım bir sanat dalı oldu, çok keyif aldım ve eğitimini almaya karar verdim. Derken sevdam başladı. Minicik kumaş parçalarını yatak örtülerine dönüştürmek efsane bir keyif. Yaptıkça yeni şeyler üretmek istiyorum. Birkaç yıldır Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde karma sergilere katılıyorum. Kurs arkadaşlarımın sloganı oldu: ‘Emel yine seyahatte, döner yeni kumaşları ile…’
Bir aksilik olmazsa kış sezonuna kişisel sergimle gireceğim. Patchwork dostlarım ve öğretmenlerimiz Sükeyne Tulan ve Fatma Şensoy ile kişisel sergime hazırlanıyorum. Evde tedavi sürecindeyim ama zaman yarattığım her an el işlerime devam diyorum. Bu bana enerji veriyor.