Gaultier bu başlığı görmeliydi

Sabiha Tansuğ ilk kez Anadolu'dan topladığı başlıklarla bir sergi düzenlediğinde çoğu kişi yerel kültürde başlık olmadığını iddia etmiş.Ama sonra madeni 50 kuruşlara Sabiha Tansuğ'un Ankara Horozu başlığıyla portresi basılmış. Kırk yıl boyunca topladığı tepeden tırnağa eksiksiz 60 giysi, İslam Eserleri Müzesi'nde kayıtlı. Evinin bir salonu özel olarak yaptırdığı mankenlerle küçük bir müzeyi andırıyor. En çarpıcı parçalardan biri de tüylerle yapılmış muhteşem bir Sıvas başlığı. Günümüzün moda şovlarında göz kamaştıran şapkalar onun yanında sönük kalıyor.‘‘Ege'deki Türkmen gelinlerinin göğsü yuvarlak altın ve gümüş paralarla tıpkı Tanrıça Artemis'in sembolik memeleri gibi donanır.’’ Doğayı ve bereketi simgeleyen Tanrıça Artemis ile Türkmen gelinini karşılaştırmak, Türkiye'nin en zengin yerel kıyafet koleksiyonuna sahip araştırmacı-yazar Sabiha Tansuğ'un dışında kimin aklına gelirdi? ‘‘Efes Müzesi'ndeki Tanrıça Artemis'i karşısında saatlerce dururdum. Dönüp, dönüp bakar sonra Türkmen düğünlerinde gelinleri izlerdim. Tanrıça ile gelinler arasındaki benzerlikler müthişti.’’KIYAFETLERE ŞİİR YAZIYORSabiha Tansuğ tam kırk yıl Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde, özellikle de Ege köylerinde yerel kıyafetlerin peşine düşmüş. Tam kırk yıl, çarığından gömleğine, başörtüsünden eteğine giysilerin ardında dedektif gibi iz sürmüş. Köy sokaklarında gezerken başörtüsü değişik gelen kadınlar durdurulmuş, evine gidilmiş, sandıklar açılmış. Eteğin yeleği mi eksik? Komşuya gidilmiş. Olmadı komşu köydeki evlerin kapıları çalınmış.Kırk yıllık birikimin meyvesi, tepeden tırnağa tamamlanmış 60 kıyafet bugün Sabiha Tansuğ'un Mecidiyeköy'deki evinde. Hepsi de İslam Eserleri Müzesi'ne kayıtlı. Yıllardan beri sergiler açan, konferanslara katılan, makaleler yazan Sabiha Tansuğ geçen yıl kapsamlı bir kitap hazırlamaya karar veriyor. Malzeme nasılsa bol. Eşi gazeteci Haluk Tansuğ ile köy, köy dolaştıklarında notlar alınmış, fotoğraflar çekilmiş. 40 yılda inanılmaz bir arşiv birikmiş. Sandıktan kıyafetleri çıkartıyor, ısmarladığı mankenlere giydiriyor ve geçiyor mankenlerin karşısına şiir yazmaya başlıyor!EVDEKİ KÜÇÜK MÜZEMecidiyeköy'deki evin salonundan eşyalar atılmış, 20 manken yerleştirilmiş. Küçük bir müze gibi. Kapıyı açan Sabiha Tansuğ'un sırtında bir yelek, belinde rengarenk eşarptan bir kuşak. Mankenlerinin üzerindeki kuşaklar gibi, pullu, paralı, ponponlu olmasa da basbayağı gösterişli. ‘‘İşte bunlar da bizim Şakiralar’’ diyor. ‘‘Kozak Yaylası'ndaki Türkmenler paralı kuşakları bağlayıp böyle şangur, şungur yürüyorlar.’’Türkmen ve Yörük kızı günlük giysisiyle Şakira, gelinliğiyle Tanrıça Artemis. Öldüğünde de öyle. ‘‘Türkmen kadını öldüğünde isterse 100 yaşında olsun, kutsal sayılan gelinlik giysileri giydirilip, mezara bir tanrıça gibi yatırılır. Sonra üzeri toprakla örtülür ve mezarın başına bir 'Ece Tahtası' dikilir. Bu ağaç yontuya renk renk kreplerle baş süslemesi bağlanır. Bu tür geleneklerde geçmişin izleri yatıyor.’’KÖY MASKELERİGeçmişin izleri sadece Tanrıça Artemis ile sınırlı değil. Meğer Ege'nın dağlık köylerinde, günümüze kadar maskelerle bir nevi tiyatro oynanıyormuş. Metin And'ın ‘‘Köy seyirlik oyunları’’ diye adlandırdığı bu oyunlarda kullanılan maskeler Anadolu'daki eski tiyatro geleneğinin kanıtı gibi. ‘‘Bunlar biraz da şamanizmle bağlantılı. Benzer maskeler Çin'de de var.’’ diyor Tansuğ. Yunt Dağları'ndan topladığı, kilim, ağaç kabuğu maskelerin dokuzu bugün Belçika'nın Binche şehrinde Uluslararası Karnaval ve Maske Müzesi'nde. ‘‘Oysa bu maskelerin bizim burada sergileniyor olmaları gerekirdi.’’Bırakın maskeleri, Türkiye'de Sabiha Tansuğ'un bu müthiş koleksiyonuna sahip çıkacak bir müze dahi yok.Ankara Horozu başlığıyla portrem 50 kuruşlara basıldıMilas'tan sonra gözüm hep çarşıda pazarda gördüğüm kadınlarda. Bazen vermeye ikna ediyorum, bazen satın alıyorum. Gitmediğim yer kalmadı. Eşim Haluk Tansuğ ile birlikte düşüyoruz yollara. Varto'ya depremden sonra gitmiştim. O yıllarda eski giysilerin bazıları hálá kullanılıyordu. Ben sonuna yetiştim. Geçenlerde İngiliz bir arkadaşım aradığı hiçbir şeyi bulamadı. Kıyafeti tamamlamak kimi zaman 7, kimi zaman 3 yılımı aldı. Halk Eğitim Merkezleri, valilik, kaymakamlık da yardımcı oluyordu. Köylünün cami yapacak parası yok, kadınların giysileri sandıklardan çıkıyor, pazara, antikacıya gidiyor. Toplanan parayla cami yapılıyor. İlginç; kadınlar giysilerini saklıyorlar, erkekler öyle değil. İlk başlık sergimi Yapı Kredi'de 1969'da açtım. 40 başlık vardı sergide. Sergiyi gezenlerden bazıları bana saldırıyor ‘‘Bu kadın bunları uydurmuş, Bizim kültürde böyle şeyler yok’’ diye. Biri de Salah Birsel. Üstelik kocamın akrabası. Ama beni savunanlar da var. Meselá etnograf Kenan Özbel. Yapı Kredi Sergisi'nden sonra Darphaneden teklif geliyor. Başımda ‘‘Ankara Horozu’’ başlığıyla portrem 50 kuruşluklara basılıyor. Halk arasında ‘‘köylü kızlı para’’ diye bilenen 50 kuruşluklar 1989 haziranında tedavülden kalkınca bayağı üzüldüm.Pierre Loti kahvesini restore edeceğim deyince deli sandılarYıl 1965. Nuri İyem'den resim dersi alıyorum. Bir takım arayışlar içerisindeyim. Aklım Paris ve Viyana'da gördüğüm kahvehanelerde. Neden İstanbul'da böyle turistik kahvehaneler olmasın diye düşünüyorum. Günün birinde kendimi şu meşhur Pierre Loti kahvesinin önünde buluyorum. Kahve perişan bir durumda. Adamın biri çay servisi yapıyor, sonra sandalyeye ayaklarını uzatıp yatıyor. Verdiği çay berbat. ‘‘Ben burayı adam ederim’’ dedim. Kolları sıvadım. Arkadaşlarım bana deli gözüyle bakıyorlar. Profesör Süheyl Ünver bile ‘‘paranı toprağa gömüyorsun’’ dedi. Kulak asmadım. Nitekim Pierre Loti Kahvehanesi açıldığında İstanbul'da büyük olay oldu. Zamanla Pierre Loti ünlü isimlerin uğrak yeri oldu. Çetin Altan, rahmetli Onat Kutlar, Hale Soygazi ve o dönemlerdeki eşi Ahmet Özhan, Bulgar Kralı'nın kızı, Cumhurbaşkanı Korutürk, Adamo, Ruhi Su müdavimler arasındaydı. O yıllarda Turizm Bakanı olan Ali İhsan Göğüş ilk kez bir kahvehaneye turistik belgesi verdi. Kahvede film çekimleri, dergi çekimleri yapılıyor. Vogue Dergisinin ekibi geldi. Bülent Ersoy ilk filmlerinden birini bizde çekti. Bu arada Karagöz oynatıyoruz, köylü kadınlara puf börekleri açtırıyoruz. Nezihe Araz Meydan Dergisi için yazı yazmamı önerdi. Bunun için Bodrum'a gittim. İşte hayatımın dönüm noktası bu oldu. Zira koleksiyonumun ilk parçasını Milas'da buldum. Bir mücevher kadar değerli ‘‘eğribaş’’ başlık. Ona 30 lira vermiştim.BU HAFTA EN ÇOK BUNLAR KONUŞULDUİstanbul Defterdarı Kadir Boy'un mankenlerin vergileriyle ilgili açıklaması: 2001'de 220 milyar verdiler, geçen yıl denetledik, 800 milyara çıktıTünel Meydanı'nda Sevgililer Günü partisi düzenleyen Beyoğlu'nun AKP'li Belediye Başkanı Kadir Topbaşİstanbul Toplantı ve Düğün Salonu İşletmecileri Esnaf Odası'nın düğünlerin sigortalanması üzerine çalışıldığını açıklamasıAli Poyrazoğlu'nun manken Şebnem Özinal için ‘‘Artık ona manken denemez, çok başarılı oyuncu’’ demesiMeryl Streep'in 13’üncü, Jack Nicholson'ın 12'nci kez Oscar'a aday olarak kırdıkları rekorSalman Rüşdi'nin Hintli manken sevgilisi Padma Lakshmi'den hiçbir entelektüel yönü yok diyerek ayrılması
Yazarın Tüm Yazıları