Fransa’nın eski başbakanı, Sarkozy’ye aldırmayın diyor

DOMINIQUE de Villepin, Fransa’nın eski Başbakanı, on gün önce, TÜSİAD’ın davetlisi olarak İstanbul’daydı.

Kendisi için düzenlenen ve iş çevresinin ağırlıkta olduğu yemekte, Türkiye’ye Avrupa Birliği konusunda cesaret vermeye çalıştı.

Başarılı oldu mu?

Söyleyemem.

"Hedefi görmeden plan yapmayız" dediler iş adamları.

Yarın, Brüksel’de kritik bir toplantı var.

Avrupa Birliği-Türkiye Ortaklık Konseyi toplantısı.

Fransa, yine Türkiye ile ilgili belgelerden "katılım" sözcüğünü çıkartmaya çalıştı.

Aralık Zirvesi’nde de aynı şeyi yapmıştı.

Geçen seferkinden farklı olarak bu kez Dışişleri Bakanı Babacan, "şık değil" tepkisinden daha kararlı ve kesin bir tavır koydu.

"Katılım"
sözcüğü çıkmadı. Ama sonuç bugünkü toplantıda netleşecek.

Avrupa’da artık kesin olan bir şey var.

Destek verip Türkiye’nin AB’ye adaylık yolunu açan Fransa, tam üyelik sürecini tıkayan en etkili ülke haline geldi.

Dominique de Villepin işte bu noktaya değindi.

* * *

"BENİM endişem esas Avrupa için. Avrupa’nın geleceğinden endişeliyim. Lizbon anlaşması da Avrupa’yı bu zor durumundan kurtaramayacak"
diyen De Villepin, Avrupa’nın Türkiye gibi bir ülkeyi içine alabilmek için gereken karmaşık mücadeleyi göğüsleyecek kapasiteden yoksun olduğunu düşünüyor.

"Türkiye’siz bir Avrupa mümkün değil."

Fransa’nın eski Başbakanı sadece bu konuda mı Sarkozy’den farklı düşünüyor?

Hayır, değişik bir Avrupa analizi yaptığı için bu noktaya varıyor.

Sarkozy, Avrupa’nın güvenliğinin NATO’dan geçtiğini ve orada da Türkiye’nin zaten var olduğunu söylüyor.

De Villepin’e göre ise NATO artık bir Amerikan aracı.

ABD, Avrupalı müttefiklerini NATO ile etkiliyor ve yönlendiriyor.

De Villepin’e göre ise sorun, Avrupa Birliği’nin 21’inci yüzyılda kendi değerleri ile var olup olamayacağı sorunudur.

Avrupa işte böyle ciddi bir sorunla karşı karşıyadır.

Avrupa bu yüzyılın ihtiyaçları ile yüzleşebilmek için çok küçüktür.

Nüfusu azdır, coğrafi olarak sınırlıdır.

Avrupa’nın 21’inci yüzyılı kucaklayabilmesi için Türkiye’yi içine almalıdır.

De Villepin, aynı partiden olsalar da iki Fransız politikacının Türkiye ile ilgili ne kadar farklı düşündüklerini göstermek için bunları anlatıyor.

"Sarkozy geçicidir. Siz onun çıkardığı sorunlara takılmayın.

AB ile başlayan ilişkinizi, yükümlülüklerinizi yerine getirerek sürdürün"
diyor De Villepin.

(Bu arada Villepin’in 2012 başkanlık seçimleri için hazırlandığını da eklemek istiyorum.)

* * *

ALDIRMAMAK?


Avrupa’dan gelen bu tavsiyelerin ne yazık ki uygulanabilirliği yok.

Gerekli gereksiz, durmadan vites değiştiren, bunu neredeyse tik haline getiren bir şoföre aldırmamak mümkün mü?

Nasıl, "Biz Avrupa Birliği’ni kaale almadan, müktesebat uyumunu kendimiz için yapacağız" demek gerçek ve dönüştürücü bir reform sürecini ateşleyemiyorsa, "Siz bizim dediklerimize bakmayın, 20 yıl sonrayı düşünün her şey değişir" demek de bu süreci hızlandırmaya yetmiyor.

İki yıldır sadece bir fasıl açılıp kapandı, sekiz fasılda Kıbrıs vetosu var, 5 fasılda müzakere sürüyor, tarama süreci öyle ağır işliyor ki, bir de yeni fasılların açılması için konan koşulları hesaba katınca kaplumbağa bile hızlı kalır bu sürecin yanında.

Yarın Brüksel’de Ortaklık Konseyi gerçekleşirse, bunda Ankara’nın restinin de etkisi var.

De Villepin’in dediği gibi, evet AB süreci çok karmaşık bir mücadele sürecidir.

Ama aldırmama değil.
Yazarın Tüm Yazıları