Fransa anayasasında Türkiye maddesi

BİR ülke bir başka dost ülke için anayasasına, onunla ilişkileri engelleyici bir madde koyar mı?

Üstelik de insan haklarından demokrasiye, yaşam kültüründen ince zevklere kadar her konuda kendisinden örnek alınması gerektiğine inanan, büyüklük kumkuması bir ülke, böyle küçük hesap, büyük kabalık çamuruna saplanabilir mi?

Demek oluyormuş.

Pragmatizm işte böyle bir şey, at gözlüklerini geçiriveriyor insanın gözüne.

Fransa, Avrupa Birliği kararlarıyla ilgili Chirac döneminde Anayasaya konan referandum maddesini düzeltiyor.

Yarın Meclis’te oya sunulacak yeni öneriye göre, Avrupa Birliği’nin bütün yeni üyeleri ve önemli kararları ile ilgili referandum zorunluluğu kalkıyor.

Türkiye dışında. Türkiye’nin üyeliği halk oyuna sunulacak.

Tabii Türkiye’nin ismi verilmiyor.

Avrupa nüfusunun yüzde 5’inden fazla nüfusa sahip ülkeler deniyor.

Ama kimin kast edildiği o kadar açık kı.

Tasarıyı hazırlayan parlamenterler bu kararın Rusya, Ukrayna, Fas, Cezayir gibi ülkeleri de ilgilendirebileceğini ileri sürüyorlar.

Türkiye’nin kastedildiğini ise herkes biliyor.

* * *

SOSYALİSTLER
, yarınki oturumda ret oyu vereceklerini açıkladılar.

Bu tasarı sadece Sosyalistler değil, merkez sağ Halkın Hareketi Birliği Partisi içinde de tepkilere neden oldu.

Sarkozy’nin Partisi’nden bazı parlamenterler sadece Türkiye’yi hedef alan bir anayasa değişikliğinin doğru olmadığını Perşembe günkü oturumda açıkladılar.

Türkiye’de hükümet anayasaya, herhangi bir ülkeyi işaret eden özellikleri belirterek onun NATO’ya girişini engellemeyi amaçlayan bir düzenleme getirse, aklı başında herkes buna nasıl karşı çıkarsa, Fransa’da da Türkiye için referandum karşı çıkanlar var.

Ama sonucu değiştirebilirler mi henüz belli değil.

Yarın Meclis’te, 10 Haziran’da Senato’da oylanacak, daha sonra da ortak oylamada sonuç kesinleşecek.

* * *

BİR
Temmuz’da Fransa Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralıyor.

Bu dönemde AB ile Türkiye arasındaki ilişkiler sanki hiçbir şey olmamış gibi nasıl devam edecek tam bilemiyorum.

Altı "iki yüzlülük" ayı!

Bu süre daha iyi sonuç verebilirdi.

Ama Fransa’nın başkanlığının AKP’ye açılan kapatma davasına denk gelmesi hiç de iyi olmadı.

Fransa, bu süreci haklılığını ispata çalışmak için kullanmaz mı sizce?

Türkiye’de ise Avrupa Birliği’nin iç politika aracı haline dönüşeceği kesin.

Avrupa Birliği’ni şikayet kapısı gibi gören bir hükümet ile gerçek ve Türkiye’yi üyeliğe taşıyacak olan siyasi mücadeleyi beklemeyin bu dönemde.

Fransa’da bu değişiklikler yapılırken konunun gündemimize bile gelmemesinden belli değil mi?

Ne siyasi bir girişim var, ne diplomatik bir işaret görüyorum ben.

Benim duyduğum, gördüğüm Dışişleri Bakanı Babacan’ın Avrupa Parlamentosu’ndaki yakınması:
"Türkiye’de Müslüman çoğunluk da dini özgürlüklerle ilgili sorun yaşıyor!"

Türkiye için referanduma kılımızı kıpırdatmadığımız gibi, kararın kesinleşmesi için Fransız Parlamentosu’na destek de uzatıyoruz, bakan açıklamalarıyla.
Yazarın Tüm Yazıları