Fatura hepimize

AVRUPA Komisyonu kulislerinde, genişlemeden sorumlu komiser Bay Verheugen için ‘‘kendisini her zaman en doğru biçimde ifade edemez’’ denir.

Bu, Alman politikacının patavatsızlığının diplomatik dilde ifadesidir.

Türkiye'de, Kıbrıs ile ilgili tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde, hele de Türkiye Büyük Milet Meclisi'nin, konuyu kapalı bir oturumda ele aldığı gün Bay Verheugen'in, ‘‘Türkiye, Ada'da daha fazla bedel ödemeyecek. Denktaş yalnız kalacak’’ demesi de bunun kanıtıdır.

Tam bir patavatsızlık örneğidir.

Eğer provokasyon değilse tabii.

* * *

TÜRKİYE, Cumhuriyet'ten sonra tarihinin en köklü değişim sürecini yaşıyor.

Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bu ülkenin, Avrupa kriterlerine uymak için verdiği mücadele, Doğu Avrupa ülkelerinin deneyimleriyle karşılaştırılamaz.

Bu, müktesebat uyumu ile sınırlanamayacak kadar derin bir uyum çabası sürecidir.

Kültürler arası uyumu sağlamlaştıracak zihinsel dönüşümün yaygınlaştırılması deneyimidir.

Bunun altını çizmekteki maksadım, Türkiye'de AB normlarına uymakta isteksiz davranan çevrelerin haklı olduğunu söylemek değil.

Türkiye'ye ayrıcalık tanınması da değil.

Amacım, Türkiye-AB ilişkilerinin kaderini etkileyenlere sorumluluklarını hatırlatmak.

Çünkü onlar Türkiye medyasını ne kadar titizlikle izliyorlarsa, Türkiye medyası da onların ağızlarından çıkanı dikkatle takip ediyor.

Eğer kasten yapılmadıysa, Verheu- gen'in sözleri, görevinin ağırlığıyla bağdaşmayan sorumsuzluk teşkil ediyor.

Denktaş ve Avrupa'ya şüpheyle bakan çevrelerin tezlerini kuvvetlendiriyor.

Daha da önemlisi, Kıbrıs sorununun çözülmesi gerektiğine inananların çabalarını torpilliyor.

İnsan kendisini, top kurtarmak için öne çıktığında gol yiyen kaleci gibi hissediyor.

* * *

SORUNLARA soğuk savaş döneminin düşünce kalıplarıyla çare bulmak mümkün değil artık.

Kıbrıs sorunu da öyle.

Verheugen, önceki gün Frankfurt'ta yaptığı ve dün bizim gazetede manşet olan konuşmasında, ‘‘Türkiye Kıbrıs sorununu çözmezse ödeyeceği bedel yüksek olur’’ demiş.

Dışişleri Bakanımız İsmail Cem de, ‘‘Türkiye yüksek bedel ödemeye hazırdır’’ diyor. Sözleri destek de buluyor.

Bırakalım bedel ödemeyi, bedel ödetmeyi. Bunlar, soğuk savaş dilleri.

Verheugen'in ve onun gibi düşünenlerin, birimiz bedel öderken, diğerimizin arkasına bakmadan masayı terk edebileceğini sanmamalılar.

İyi yönetimin de kötü yönetimin de faturası hepimize çıkıyor. Patavatsızlıkların olduğu gibi.

Bedelleri birlikte ödeyeceğiz. Çünkü artık hesaplar ortak.
Yazarın Tüm Yazıları