Fatma A.’nın mektubu

‘KİMSE Kızmasın O Kursları Yazdım’ başlıklı yazıma gönderilen çok sayıda okur mektubundan biri de Fatma A. imzalıydı.

Fatma A.’nın hayli dokunaklı mektubunun muhatabı, hiç kuşkusuz yaşama ‘siyasal cephe savaşı’ olarak bakmayanlardır.

Yaşama ‘siyasal cephe savaşı’ olarak bakanlardan bazıları, Fatma A.’nın ‘karşı taraf’a malzeme verdiğini düşüneceklerdir.

Bazıları da ona ‘itirafçı’ muamelesi çekeceklerdir.

Ama bu iki taraflı kıskaç, Fatma A.’nın insani haykırışının duyulmasına engel olamayacaktır.

Yani Fatma A.’nın sesi kısılamaz.

İşte bu yüzden mektubu yayınlıyorum...

Sadece insani duyarlılığı ön planda tutanlar için işte Fatma A.’nın yazdıkları:

***

‘Sayın Ahmet Hakan...

Kuran kurslarında yaşananların ‘trajedi’ olduğunu bir şekilde dillendirdiğiniz için size teşekkür ediyorum.

11 yaşında kılmadığım ‘Evvábin namazı’ yüzünden 50-60 kişi ortasında kafama yediğim yumruğun acısı geçti sanmıştım.

Çocuk yaşta çarşafın içinden dışarıdaki hareketliliğe merak dolu gözlerle bakıp engellenmişliğin, sindirilmişliğin her şeyden önemlisi korkutulmuşluğun açtığı yara kapandı demiştim.

Yanılmışım..

Ben nadir ağlarım.

Yazdıklarınızı okurken kendime hakim olamadım.

Benim gibi düşünmeyen herkes her an bana bir fenalık yapabilir düşüncesini sonuna kadar özümsemişken, asıl zulmü başında ‘besmele, hamdele, salvele’ olmayan tüm kitapları bana ve kendilerine yasak eden ve de benim gibi düşünen cahillerden görmüştüm...

Ben 4 yaşımda kendi kendime okuma yazma öğrendim, matematik meraklısı bir çocuktum. Anadolu lisesi sınavlarını derece alarak kazandım.

Bu beyin İslám’a hizmet etmeli’ deyip, hiç istemediğim halde ‘sana ahirette iki kere ikiyi sormayacaklar’ şeklinde enteresan ikna yollarıyla ilkokuldan sonra bana hafızlık, Arapça okutanlar, şimdi bu beynin internet ve tv karşısında nasıl uyuştuğunu, İslám’a hizmet şöyle dursun, hiç bir işe yaramayışını, zavallılığını görsün isterdim.

Bu beyin neye hizmet edeceğine kendi karar verebilseydi, belki bir matematikçi olmazdım ama en azından ne istediğini bilen ruh sağlığı yerinde bastırılmamış bir Fatma olmanın güzelliğini yaşardım.

İki çocuktan sonra eğitim hakkımı geri alacağım diye böylesine harap etmezdim kendimi.

Okumak bende saplantı olmazdı..

5 günlük bebeğimi bırakıp dışarıdan lise bitirme sınavlarına girmezdim mesela.

Ama ben ulaşmak için delicesine uğraştığım hedeflerime doğru yol alırken doğrularımı çiğnemem gerektiğini görmezlikten gelmişim.

7 ay boyunca kendi başıma ÖSS ye hazırlanmışken, tam da sınava 20 gün varken, ayaklarım geri gidiyor. Deneme sınavlarından bu kadar iyi sonuçlar çıkarırken, sınav esnasında takacağım o itici peruğu düşündükçe boğulur gibi oluyorum. İkilem dedikleri böyle birşey olsa gerek.

Bu zamana kadar çok iyi geçindiğim ders kitaplarımın hepsini kaldırdım. Muhtemelen sınava da girmem...

Sıfırı tükettim.

Bu marazi hál içinde ‘İdealistliğin gözü kör olsun’ bile diyemiyorum..

Bu kadar ácizim işte..

Sağlıcakla kalın..

Fatma A...’

***

Ve son olarak üç uyarı:

BİR: Noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlanan bu mektup, ‘içeride kalınarak’ yazılmış bir mektuptur. Öyle olmasa mektubun yazarı, biriktirdiği onca acı hatıraya karşın başörtüsü üzerine taktığı ve ‘itici’ diye nitelendirdiği perukta ısrar etmezdi.

İKİ: Mektubun yazarının meselesi ‘kutsal’la değil, ‘kutsal’ adına iş yapanlarladır. Fatma A., ‘kutsal’ın değil, ‘kutsal’ adına iş yapanların açtığı yaralardan söz etmektedir.

ÜÇ: Mektuptan ders çıkarması gerekenler, sadece ‘kutsal adına hırtlık’ yapanlar değil, ‘kutsal devlet’ adına verdikleri savaşta bireyleri unutan devrim bekçileridir.
Yazarın Tüm Yazıları