Erbil buluşması Paris’in tekrarı

KONFERANS hafif hafif yatıyor. Herkes umut saçmaya devam ediyor ama, sular başka türlü akmaya başlıyor. Saçılan umudun tersine.

Tarih dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlenen Kürt konferanslarıyla dolu. Kürtlerle ilgili kitaplardan birini açın, konferanstan insanın başı dönüyor. Her dönemde, her konferans umutla dolu. Nisanda Kuzey Irak’ta Erbil’de düzenlenecek son konferans gibi.

Abdullah Gül’den Celal Talabani’ye, Hillary Clinton’a kadar, söz sahibi olanlar Erbil’deki Ulusal Kürt Konferansına umut bağlıyor. PKK’nın silah bırakması açısından.

Erbil’deki konferansa önce bütün Kürt partilerin katılacağı söyleniyor. Ve hatta PKK buna dahil.

İLK ÇEKİLEN DTP

Konferans duyurusu ve ona dönük yorumlar sonrasında farklı bir süreç başlıyor.

Daha önce katılacağı söylenen DTP, "ben konferansa katılmıyorum" diyor. Bu açıklama hálá geçerli. Konferans günü de geçerli mi, belli değil. Ama, DTP yan çiziyor.

Açıkça öyle söylemiyor ama, katılmama nedeni, PKK’nın konferans dışı bırakılması. DTP Başkanı Ahmet Türk’ün gerekçesi garip:

"Kürtlerin katılmadığı bir konferansa biz katılmayız."

Konferans Kürtlerle dolu ve sadece Kürtler var. Kürtler nasıl katılmıyor? Doğru, katılmayan, katılması istenmeyen Kürtler var, PKK.

Bunun Türkçe’si şu. PKK katılmıyorsa, DTP hiç katılmıyor. Durum bu.

MÜMKÜN DEĞİL

Konferans gündeme geldiğinde, dağdan inme, dolayısıyla silah bırakma mesajları veren PKK, son günlerde, "konferans bizi bağlamaz" diyor.

Bunun da Türkçesi var:

1- Diyelim ki, konferans PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunacak. PKK bu çağrıya uymayacak.

2- PKK uymazsa ve Celal Talabani söylediklerinde samimi ise, PKK’nın tasfiye yöntemi değişecek. Talabani ve Barzani karşı karşıya gelecek. Bu da, mümkün değil.

Sonuç olarak, günlerdir Cumhurbaşkanı düzeyine kadar dile getirilen konferans yatacak. Yine toplanacak ama, istenen sonuç zor.

PKK MASAYI İSTİYOR

İşlerin ters gitmesinde, PKK’nın masaya oturmak istemesi var. Başta oturacak gibi gösterilen PKK, sonra dışlanıyor. Dışlanınca, konferansı sabote ediyor. Yıllar önce Paris’te olduğu gibi.

O sırada Kürtlerin partisi HADEP. Fransa’da yine bir Kürt konferansı var. Başta herkes davetli. PKK bakıyor ki, kendisini çağıran yok, HADEP’in katılmasına izin vermiyor.

Erbil, tarihin acı bir tekrarı.

O acı tekrarı, bir başka acı tekrar izliyor. Hangi akla hizmet bilinmez, özellikle Abdullah Gül’ün umut saçan yorumları, ne yazık ki yine tekrardan ibaret.

Gırtlağına kadar seçim demagojisi

İŞVERENLER bir işçi sendikasını toplantıya çağırıyor. Toplu sözleşme gereği, arada verilmesi gereken sendikal zammın ertelenmesi için.

"Üretim düştü, çünkü satışlar düştü. Fabrikalar kapanıyor. Hiç olmazsa, işten çıkarmaları azaltmak için, ara zammı erteleyelim."

Makul bir gerekçe.

Diyelim ki, işverenler ve işçi sendikaları kasıtlı davranıyor, ayrıca neden öyle olsun ki, hele de işverenlerin büyük bölümü 2002 seçimlerinde AKP’den yana oy kullanıyor.

Merkez Bankası da mı kasıtlı?

Kapanan iş yerleri, artan işsizlik, karşılıksız çıkan çekler, protesto edilen senetler Merkez Bankası’nın resmi kayıtlarında var. Kaldı ki, resmi kayıtlara gitmeye gerek yok:

1- Sokakta gördüğünüz herhangi bir iş adamına halini sorun, varsa fabrikası, onu sorun, alacağınız yanıt çok belli. Felaket.

2- İster IMF, ister OECD, uluslararası ekonomik kuruluşlar Türkiye’ye aynı uyarıda bulunuyor. Kriz ve kriz ve kapanan fabrikalar.

Bunu görmek istemeyen bir kişi var Türkiye’de: Tayyip Erdoğan. Önceki gün Bolu mitinginde incileri yine demet demet:

"İşini bilmeyen iş yerini kapatır, anlattıkları gibi bir şey yok ortada."

Erdoğan
gördüğünü ve bildiğini söylemiyor, tek çaresi seçim demagojisi. Sırıtan demagoji işsiz kalan işçiyi, fabrikası kapanan iş adamını çıldırtıyor.

Seçimden sonra gizleyeceği bir şey kalmayacak. IMF’nin de katkısıyla, almak zorunda kalacağı önlemler, kapanan fabrikaları yeniden açabilmek ve yenilerin kapanmasını önleme uğraşına dönük olacak.

Şimdi seçim zamanı, şimdi demagoji zamanı.
Yazarın Tüm Yazıları