Güncelleme Tarihi:
Yunan besteci, aktivist ve politikacı Mikis Theodorakis 96 yaşında hayatını kaybetti.
Yunan basınında yer alan haberlere göre, Theodorakis, yerel saatle 09.30'da başkent Atina'daki evinde yaşamını yitirdi.
1964 yapımı sinema filmi "Zorba" için yaptığı müzikle "Sirtaki" dansını dünyaya duyuran sanatçı, bir süredir solunum rahatsızlıkları nedeniyle tedavi görüyordu.
Dünya çapında tanınmış besteci, aktivist ve politikacı Mikis Teodorakis, 29 Temmuz 1925'te Sakız Adası'nda dünyaya geldi.
Mikis Teodorakis'in hayatını kaybetmesinin ardından Yunanistan'da 3 günlük ulusal yas ilan edildi. Ulusal yas kararı Başbakan Miçotakis'in resmi Twitter hesabından duyuruldu. Miçotakis paylaştığı duygu dolu mesajlarda şu ifadeleri kullandı:
"Mikis Theodorakis şimdi sonsuzluğa yürüyor. Sesi sustu ve onunla birlikte tüm Helenizm sustu. Palamas hakkında da yazıldığı gibi, "hepimiz onun ölümlü olduğunu unutmuştuk". Bize şarkılarının, siyasi eyleminin, ulusal katkısının bir mirasını bırakıyor. Kendisini yıllardır tanıma şerefine nail oldum. Onun tavsiyeleri, özellikle de halkımızın birliği ile ilgili olan, ayrımcılığın aşılmasında her zaman değerli olmuştur. Yunanistan için en büyük onur, bu mesajı uygulamaya koymaktır. Romiosyni bugün ağlıyor. Ve bu nedenle hükümetin bugünden aldığı bir kararla üç günlük ulusal yas ilan edildi. Mikis bizim tarihimizdir ve onun istediği gibi devam etmeliyiz."
MÜZİĞE ÇOCUKLUĞUNDA BAŞLAMIŞTI
Babası Giritli Yorgos Teodorakis, annesi Çeşme-Urla doğumlu Aspasia Pulaki olan sanatçı, çocukluk yıllarından itibaren müziğe karşı yoğun ilgi duyarak beste yapmaya başladı.
Teodorakis, 17 yaşında ilk konserini verdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalya ve devamında Almanya işgali altında bulunan Yunanistan'da Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve Milli Kurtuluş Cephesi (EAM) örgütünde direniş hareketine katıldı.
İÇ SAVAŞ DÖNEMİNDE SÜRGÜN EDİLMİŞTİ
Yunanistan'daki iç savaş sırasında birçok kez hapsedilen ve işkence gören Teodorakis, daha sonra ülkeden sürgün edildi.
Müzik öğrenimini sürdürmek üzere 1954 yılında Paris'e yerleşen Teodorakis, 1961'de Yunanistan'a döndü.
Mikis Teodorakis, burada Lambrakis Gençlik Örgütünün başkanlığına seçildi ve kısa bir süre sonra da Pire'den milletvekili seçilerek parlamentoya girdi.
1967 yılında Albaylar Cuntası döneminde, rejim karşıtı faaliyetlerinden dolayı yeniden hapsedilen sanatçı, uluslararası dayanışma kampanyası sayesinde cezası iptal edilerek 1970'te sürgüne gönderildi.
Teodorakis, 1974'te Albaylar Cuntası'nın çöküşünden sonra tekrar ülkesine döndü.
TÜRK-YUNAN DOSTLUK DERNEĞİNİN KURUCULARINDANDI
KKE ve Yeni Demokrasi Partisi ile dört kez milletvekili seçilen Teodorakis; Zülfü Livaneli, Aziz Nesin, Yaşar Kemal gibi sanatçılarla 1986 yılında Türk-Yunan Dostluk Derneğini kurdu.
Aynı dönemde İstanbul'da verdiği konserlerle de büyük ilgi toplayan Theodorakis, 1000 dolayında şarkı, çok sayıda klasik müzik eseri yazdı ve besteledi. Aynı zamanda birçok tragedya ve modern tiyatro oyununun ve sinema filminin müziğini yazdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2010 yılında Theodorakis'i evinde ziyaret etmişti.
O dönem Yunanistan'a resmi bir ziyaret gerçekleştiren Erdoğan, Atina'da katıldığı Türk-Yunan İş Forumu toplantısının ardından eşi Emine Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ile birlikte Theodorakis'in evine geçmişti.
Zülfü Livaneli ile verdiği ortak konserlerle tanınan Theodorakis, ortak çalışmaları ve kendi çalışmalarından oluşan birer CD'yi de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye etmişti.
"1983'te Atina'daki bir konserime gelip o iri gövdesiyle bir fırtına gibi soyunma odama dalmasından bu yana neler geçti neler. 1986'da Güneş Topla Benim İçin albümünün Altın Plak töreni dolayısıyla ilk kez İstanbul'a gelişi, o günün akşamı Sarıyer'de Urcan lokantasında balık yer rakı içerken Türkiye Yunanistan Dostluk Derneği'ni kurmaya karar verişimiz, yüzlerce konser, Efes'te Hacidakis, Theodorakis ve otuz bin izleyiciyle yaşadığımız unutulmaz gece, yolculuklar, tatiller, hastalıklar... Hepsi birer birer aklımdan geçiyor.
Bunları Boğaziçi Üniversitesi'nin eski rektörü Kadri Özçaldıran'ın 2009 yılında onun için düzenlenen fahri doktora töreninde yaptığı konuşmada da söylediği gibi 'Daha lise ve üniversite yıllarında ülkesini işgal eden İtalyanlarla, sonra Nazilerle, daha sonra İngilizlerle, İç Savaş'ta kendi kardeşleriyle, daha sonra 40'lı yaşlarında Albaylar Cuntası ile savaşan, daha sonra da dünyanın neresinde bir baskı, bir insan hakları ihlali olduğunu düşünürse tavır almaktan geri durmayan, kısacası, yaşam boyu, her çeşit baskıya ve savaşın kendisine karşı savaşan...' 'Tarifsiz işkencelere maruz kalan, sürgünlere gönderilen, arkadaşlarını işkence masalarında, idam mangalarının önünde yitiren...' 'Konserleriyle, demeçleriyle, duruşuyla milyonlarca insanın gözünde bir 'demokrasi ve özgürlük kahramanı' olan, II. Dünya Savaşı, Yunan İç Savaşı ve Albaylar Cuntası sırasında şarkıları direnişin marşları haline gelen...' 'Sürgünden kurtulması için D. Şostakoviç, A. Miller, L. Bernstein gibi isimlerin uluslararası dayanışma komitesi kurduğu...' 'Ulusunun düşman olarak algıladığını dost bilen, Türk-Yunan dostluğunun gelişmesi için 20 yıldır çaba gösteren...' kısacası, insan ruhunun, acılardan, savaşlardan, sürgünlerden, aşktan ve ihanetten süzülmüş en has halini temsil eden, hayatta ve sanatta en büyük dostlarımdan birini Mikis Theodorakis'i kaybettim. Acısı çok derin."
Hürriyet gazetesi yazarı Yorgo Kırbaki de usta sanatçının ölümü üzerine görüşlerini paylaştı. Kırbaki, Mikis Theodorakis'i şu sözlerle anlattı:
"Peşinen söyleyeyim: Mikis Teodorakis hayranı değilim. Bunun bir nedeni de, Theodorakis’in, Theodorakis olduğu yıllarda, Atina’da değil, İstanbul’da yaşıyor olmamdı. Bir diğer deyişle, 1960-1975 döneminde esen Theodorakis rüzgarını yakalayamadım.
'Zorba' filmindeki sirtaki müziğinden başka bir eserini de bilmiyordum. Müziği ile Atina’ya gelip yerleştikten sonra tanıştım. Sevdiklerim de oldu, hiç beğenmediklerim de. Ne yalan söyleyeyim, konserlerine, Haris Aleksiu, Yorgo Dalaras, Yiannis Parios gibi ünlü sanatçıları dinlemek için gittim.
Gazetecilik mesleğinde ilk adımlarımı attığımda da müziğinden çok siyasi kişiliği ile ilgilendim. Çelişki doluydu. Bir siyasetçi, hem komünist partisinden, hem de merkez sağcı bir partiden milletvekili seçilir mi? Bu ne perhiz diyordum kendime.
Zamanla eserlerini daha çok dinlemeye başladım. Neden mi? Çünkü hemen her bestesinin arkasında yatan koskoca bir hikaye keşfettim. Sürgünler, işkenceler, sonra yine sürgünler. Böylesi ortamlarda notalar yazmak..
Siyasetteki çelişkilerini de anlamaya başladım zamanla. Katılırsınız, katılmazsınız başka, öncü düşünceleri, barış, dostluk, demokrasi idealleri vardı Mikis’in. Her zaman siyasetçiden çok sanatçıydı. Ve bir sanatçı hiçbir zaman 7’sinde ne ise 77’sinde de aynı olmamalıdır.
Türk-Yunan ilişkilerindeki rolüne gelince “helal olsun” dediğim de oldu, “bari sen yapma” dediğim de.
Velhasıl nevi şahsına münhasırdı Theodorakis. Cesurdu, yürekli... Tepki şimşeklerini üzerine çektiğinde bile sözünü esirgemedi. Akıntıya karşı hep kürek çekti.
Yunan halkında, uzlaşma noktalarından biriydi o.
Sağcısı, solcusu onun hakkında tartıştıklarında son söz hep “Ya o Mikis işte” olurdu. İş tatlıya bağlanırdı.
Son cümle. Yunan medyasında okudum, aktarayım: “Melekler orkestrasının artık büyük bir maestrosu var”.