Güncelleme Tarihi:
Türkiye tarihinin en sıcak günlerini yaşıyoruz. Birçok şehirde 40 derecelerin üzerine ulaşan hava sıcaklıklarıyla asırlık rekorlar kırıldı. Ancak bu durum sadece bizim için geçerli değil. Son birkaç aydır dünya genelinde inanılmaz bir tabloyla karşı karşıyayız.
Avrupa sıcaktan kırılıyor. Komşumuz Yunanistan'da iki gün önce 48 dereceyle kıtanın en yüksek sıcaklığı kaydedildi. Öbür uçta temmuz ayının iki haftasında 30 küsur derecelerle sıcaklık rekorları kırılan İngiltere bugünden itibaren yine iki hafta sürecek bir sıcak hava maratonuna girdi. Her zaman soğuk diye bildiğimiz Rusya ve diğer doğu Avrupa ülkeleri de benzer durumda. Haziranın 23'ünde Moskova'da termometreler 34,8 dereceyi gördü. Finlandiya, Belarus, Estonya gibi birçok ülkede hava sıcaklıkları 30-35 derece aralığında seyretti. ABD ve Kanada'da da haziran ayının sonundan temmuz ayının ortasına kadar yaşanan sıcak dalgasında 1000'den fazla kişi hayatını kaybetti.
Bilim insanları yukarıda saydığımız bu olayların hepsini "sıcak dalgası" olarak nitelendiriyor. Sıcak dalgası genel olarak, mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklıklara yüksek nemin eşlik ettiği uzun dönemlere deniyor.
HEM YOĞUNLUĞU HEM SAYISI ARTIYOR
İklim değişikliğinin etkisiyle Kuzey Yarımküre'de görülen aşırı yüksek sıcaklıkların da hem yoğunluğu hem de sıklığı artıyor.
ABD, Avrupa ve Kuzey Kutbu çevresinde son 20 yılda meydana gelen ve rekorları alt üst eden sıcak dalgaları ölümcül sonuçlara yol açtı. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre 1998-2017 yılları arasındaki dönemde dünya genelinde aşırı sıcaklar nedeniyle 160 binden fazla kişi hayatını kaybetti.
Yakın zamanda yapılan araştırmalar, insan kaynaklı sera gazı salınımını acil olarak azaltmayı başaramadığımız takdirde, sıcak dalgalarının büyüklüğünün ve insanlar üzerindeki etkisinin katlanarak artacağını gösteriyor.
TÜRKİYE'NİN DE BULUNDUĞU ENLEMLERİ ÇOK SICAK GÜNLER BEKLİYOR
İklim modelleri, bu yüzyıl içinde, Kuzey Yarımküre'nin orta enlemlerine (23°26'22" ile 66°33'39" arasındaki bölgeler) denk gelen coğrafyalarda, rekor kıran sıcak dalgalarının ve sıcağın neden olduğu olumsuzlukların iki katının üzerine çıkacağına işaret ediyor.
Aşırı sıcakların sıklığı son onyıllarda fazlasıyla artmış durumda. Avrupa'da 2003'te görülen sıcak dalgası, Rusya'da 2010'da yaşanan sıcak dönem, Avustralya'nın Aralık 2018-Şubat 2019 dönemini kapsayan 'en öfkeli yaz'ı, Sibirya'da 2020'de görülen ısı anormalliği ve yukarıda da bahsettiğimiz 2021 yılında Kuzeybatı Pasifik'i kavuran sıcak patlaması en uçlardaki örnekler.
REKOR ÜSTÜNE REKOR KIRILACAK
Zürih'te bulunan İsveç Federal Teknoloji Enstitüsü uzmanlarından Erich Fischer, Washington Post'a yaptığı açıklamada bu rekor kıran sıcaklıkların uyum ve planlama anlamında hak ettiği kadar dikkat çekmediğini belirterek, "Birçok yerde en yoğun sıcak dalgalarına yaklaşılmadı bile. Son onyıllarda kaydedilen rekorları da kıracak sıcak dalgaları için planlama yapmalıyız" diye konuştu.
Fischer ve ekibinin geçtiğimiz hafta bilim dergisi Nature Climate Change'de yayımladığı araştırma da bu bağlamda çok önemli veriler içeriyor. Araştırmacılar 100 kadar bilgisayar simülasyonuyla sıcak dalgalarının sıklık ve yoğunluk bağlamında geleceğinin ne olduğunu ortaya koydu. Dünya'nın iklimindeki değişimin de göz önünde bulundurulduğu araştırma kapsamında daha önce kaydedilmiş sıcaklık rekorlarının üzerine çıkan hava sıcaklıkları üzerine odaklanıldı.
İHTİMAL ÖNCE 7 KAT, SONRA 21 KAT ARTACAK
Uzmanların elde ettikleri sonuçlar maalesef hiç iç açıcı değil. Bir hafta süren ve sıcaklık rekoru kıran sıcak dalgalarının yaşanma olasılığı 2021-2050 aralığındaki dönemde 7 katına, 2051-2080 arasındaki dönemde ise 21 katına çıkacak. Sıcak dalgalarının sıklığı da artacak. Kuzey Yarımküre'nin orta enlemlerinde her 6 ila 37 yıllık dönemde bir sıcak dalgası yaşanacak.
Bu sıcak dalgaları o güne kadar kaydedilmiş sıcaklık rekorlarının 3,6 ila 4,2 derece üzerine çıkacak. Türkiye özelinde konuşmamız gerekirse, gelecekte yine böyle çok güçlü bir sıcak dalgasıyla karşı karşıya kaldığımızda, termometreler yer yer 50 dereceleri belki daha bile üstünü gösterebilecek.
DOĞRUDAN KÜRESEL ISINMAYLA BAĞLANTILI
Fischer ve ekibi bu araştırmayı iki yılı aşkın süredir devam ettiriyor. Uzmanlar temmuz ayında ABD ve Kanada'da etkili olan sıcak dalgasının yürüttükleri simülasyonların doğruluğunu ispat ettiğini de belirtiyor. Nitekim o günlerde Kanada ve ABD'de ölçülen hava sıcaklıkları rekorların 5 derece üzerindeydi. Fischer, "Sadece geçmiş gözlemlerin değerlendirildiği ve geleceğe dair iklim projeksiyonlarını hesaba katılmadığı durumlarda, böyle bir olayın yaşanması beklentilerimizin tamamen dışında olurdu" ifadelerini kullandı.
Araştırmacılar rekorların bu kadar büyük farklarla kırılması olasılığının, doğrudan küresel ısınma hızıyla bağlantılı olduğunu da tespit etti.
Isınma hızının artmasının rekor sıcaklık seviyelerine ulaşılma olasılığını da artırdığına vurgu yapan Fischer, "Bir anda gezegenimizin her 10 yılda bir 0,2 derece ısınıyor olması önemli hale geliyor" ifadelerini kullandı.
ISINMANIN ÜÇTE İKİSİ 1975'TEN GÜNÜMÜZE
Dünya'nın ortalama sıcaklık ölçümleri 1880'den bu yana 1 dereceden fazla artış gösterdi. Bu artışın üçte ikilik kısmı da 1975'ten günümüze yaşandı. Son 45 yılda her 10 yılda bir 0,2 derecelik artış kaydedildi.
Küresel ısınmanın hızının düşürülmesi, rekor kıran sıcaklıklarla karşılaşma ihtimalimizin de azalmasını sağlayacak. Fischer küresel sıcaklıkların belli bir noktada sabitlenebilmesi halinde, birkaç onyıl sonra sıcaklık rekorlarının da bu kadar büyük farklarla kırılmasının söz konusu olmayacağını belirtti.
Ancak rekor kırılmaması bu sıcaklık dalgalarının zararsız olduğu anlamına da gelmiyor.
Fischer, "Eğer sıcak dalgası yeniden vurursa, sıcaklıklar rekor kırmasa bile, insanlar fazlasıyla etkilenecekler. Hatta yoğunluğu yüksek olmasa bile peş peşe gelecek sıcak dalgalarının etkisi çok daha ağır olabilir" ifadelerini kullandı.
ISI STRESİ RİSKİ DE ARTIYOR
Sıcak dalgalarının insan vücudu üzerindeki en önemli etkisi ısı stresi olarak adlandırılıyor. Isı stresi kısaca sıcaklıkların ve bağıl nemin fazla yüksek olduğu durumlarda vücudun içindeki sıcağı dışarı atıp kendini serinletme becerisini kaybetmesi olarak tanımlanıyor. Isı stresi kişilerde halsizlik, kramplar, sıcak çarpması ve hatta ölüm gibi sonuçlara yol açabiliyor.
Nisan ayında Earth's Future dergisinde yayımlanan bir başka araştırmada da ABD'nin 48 eyaletinde önümüzdeki yüzyılda sıcaklık, bağıl nem ve nüfus artışı kaynaklı ısı stresi artışı değerlendirildi. Araştırma sonucunda sera gazı emisyonları yüksek seyrettiği müddetçe, 1 ila 7 gün süren yani kısa-orta süreli ısı stresinin etkilerinin 2060-2099 döneminde ikiye katlanacağı tespit edildi. Nüfusun yoğun olduğu yerlerde ve büyük şehirlerde bu etki üç katına çıkıyor.
Bu araştırmanın kapsamında maalesef Türkiye yok. Ancak coğrafi konum, sanayi, nüfus yoğunluğu, karbon emisyon seviyeleri gibi faktörler göz önünde bulundurulduğunda, ülkemiz için de benzer bir tablonun söz konusu olduğu söylenebilir.
EN TEHLİKELİSİ DE DÜZENSİZ SICAKLIK ARTIŞI
Araştırmanın en önemli özelliklerinden biri vücudun sıcaklık değişimlerine uyum sağlama becerisini de göz önünde bulundurmuş olması. Araştırmanın yürütücülerinden Ashok Mishra, "Sıcaklık kademeli olarak artarsa vücudumuz buna uyum sağlayabilir. Eğer ani bir yükseliş olursa ısı stresi çok daha büyük sorunlara yol açacaktır" diye konuştu.
Mishra, 1960'lardan bu yana sıcaklıkların doğrusal bir biçimde artmadığını, artış miktarının değişkenlik gösterdiğini de sözlerine ekledi. Bu değişkenlik nedeniyle vücudumuz ani sıcaklık değişimlerine uyum sağlamakta zorlanıyor.
Araştırmanın yürütücülerinden Michael Mann ise elde ettikleri sonuçların oldukça ölçülü olduğuna dikkat çekerek gerçek seviyelerin çok daha yüksek olabileceği uyarısında bulundu. Mann, "Bu yaz gözlemlediğimiz aşırı hava olayları, iklim değişikliğinin sonuçlarının modellerin öne sürdüğünden çok daha ağır olabileceğine işaret ediyor. Bu olaylar uyum sağlama kapasitemizin ötesine geçebilir. Bu da iklim krizinin kötüleşmesini önleyecek adımların acilen atılması yani ekonomimizin karbondan arındırılması gerektiğinin altını çiziyor" diye konuştu.
BREZİLYA'DA KAR YAĞDI
Bununla birlikte olağanüstü hava olayları sadece Kuzey Yarımküre'ye mahsus da değil. Kış aylarının yaşandığı Güney Yarımküre'de de mevsim normallerinin çok altında hava sıcaklıkları yaşanıyor. Hatta her zaman sıcak havasıyla ve plajlarıyla akıllarda yer etmiş olan Brezilya'da geçen hafta kar yağdı.
Elbette kış aylarında kar yağması çok sıra dışı bir durum değil. Ancak Oğlak Dönencesi ile Ekvator arasına yerleşmiş olan Brezilya'da kar çok ama çok nadir rastlanan bir olay. Ülkede havalar çok soğuduğunda genelde don ya da buz fırtınaları meydana geliyor. Nitekim Reuters'a konuşan Brezilyalı kamyon şoförü Iodor Goncalves Marques de "62 yaşındayım ve şu ana kadar hiç kar görmemiştim, biliyor musunuz? Doğanın güzelliğini görmek tarif edilemez bir şey" sözleriyle Brezilya'da kar yağışının ne kadar nadir olduğunu ifade etti.
Üstelik kar yağışı ve aşırı soğukların etkisi bir haftadan fazladır devam ediyor. 4 Ağustos itibarıyla Brezilya'nın güneyinde 30'dan fazla şehirde etkili olan kar yağışları tarımsal üretimi tehdit ederken, küresel kahve fiyatlarında da geçici bir yükselişe neden oldu.
Kardan en fazla Uruguay sınırının hemen kuzeyinde bulunan Rio Grande de Sul eyaleti etkilendi. (Kar Uruguay'ın birçok büyük şehrini de beyaz örtüyle kapladı.) Rio Grande de Sul'da geçmişte de kar yağışı görülmüştü ancak rakımın düşük nüfusun yoğun olduğu kent merkezlerinde bu seviyede bir kar yağışı oldukça nadir.
JET AKIMI KAR GETİRDİ
Meteoroloji uzmanları bu olağanüstü soğuk hava ve kar yağışının sebebinin Güney Kutbu'ndan Ekvator yönüne hareket eden jet akımı (jet stream) rüzgarlarının neden olduğunu açıkladı.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün sözlüğünde jet akımı "Kuzey ve Güney Yarımkürelerde, subtropikal bölgeler ile orta enlemlerin yüksek troposfer seviyesi içinde esen, göreceli olarak dar şerit halindeki kuvvetli rüzgar alanı. Esme, yarı sürekli bir biçimde batıdan doğuya tüm küreyi kapsar. Jet akıntısının en önemli özelliği, kutuplardan Ekvator'a veya Ekvator'dan kutuplara esmesi durumunda hava sıcaklığı değişimine neden olmasıdır. Arktik, aşağı seviye, kutupsal ve subtropikal gibi türleri vardır. Uzunluğu birkaç bin kilometreye ulaşırken kalınlığı birkaç kilometredir. Rüzgar hızının jet akıntısına dahil edilebilmesi için hızının 60 knots veya daha fazla olması gerekir" şeklinde tanımlanıyor.
Brezilya'daki jet akımı rüzgarlarının da hava sıcaklığını mevsim normallerinin en az 6 ila 12 derece altına çeken bir soğuk hava kütlesi taşıdığı belirtildi.
BU VİDEO İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR