Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı!

Güncelleme Tarihi:

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2021 07:00

Bu yaşananlar ne ilk ne de son olacak. Yangınlar sayısı ve şiddeti artarak önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Peki nasıl hazırlıklı olacağız? Her şeyden önce bilgiye dayanmayan, ezbere, insan merkezli enformasyon ve komplo teorilerinden uzak duracağız. Bilimsel, doğayı anlamaya dönük veri ve görüşlere yakın olmalıyız. Bizim ezberlenmiş doğrularımızla doğanın doğruları arasındaki farkı gidermeden, sorunlara kalıcı çözümler üretmek mümkün değil. Doğru sorulara doğru yanıtlar bulmalı ve uzmanlara kulak vermeliyiz.

Haberin Devamı

Dünyanın her yanından biliminsanları yıllardır iklim kriziyle birlikte felaketler çağına girdiğimiz yönünde yazıp çiziyor, raporlar hazırlıyor, anlatıyor... Biz de sık sık gazetemizde bu konuyu ele alıp onların sesinin duyulmasına katkıda bulunmaya çalıştık.

Günlerdir yangın hakkında yazılıp çizilenleri yakından takip ediyoruz. Bölgedeki arkadaşlarımız fotomuhabiri Selçuk Şamiloğlu ve muhabir Emre Eser, Marmaris ve Köyceğiz civarındaki yangınlarla ilgili gelişmeleri yerinden bildiriyor. Başlarına gelen bir olayı Selçuk şöyle anlatıyor: “Şu anda herkes işi gücü bırakmış, yangını söndürme derdinde. Gidişat sanki biraz daha iyi gibi görünüyor. Şimdilik büyük alevler görünmüyor. Ama belli de olmuyor, öğleden sonra birden rüzgârla birlikte tekrar yükselebiliyor. İnsanların yüzlerindeki üzüntüyü görebiliyorsunuz. Herkes canı pahasına çalışıyor söndürmek için. Biz de işimizi yaparken bir tehlike atlatıp yangının ortasında kaldık. Arabamızın ön tarafı komple yandı. Bir anda oldu. İtfaiye ekipleriyle birlikte, arabanın sadece 100 metre yukarısındaydık. Bir anda etrafımızı sardı ve göz gözü görmez oldu. Biz inene kadar alevler arabaya da ulaşmıştı.”

Haberin Devamı

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

Oysa yangınların sıklığının, etkisinin artacağına dair biliminsanları yıllardır uyarılar yapıyor. Gezegenimiz de zaten yakın zamanda, Kaliforniya, Sibirya, Avustralya, Amazon yangınlarıyla bu uyarıları yaptı! Artık bir yandan felaketlere neden olan iklim kriziyle mücadele ederken diğer yandan da onunla nasıl yaşayacağımıza, sonuçlarının etkisini nasıl azaltacağımıza odaklanmamız gerekiyor. Buradaki tek yol göstericimizse bilim...

NELER OLDU, NELER OLUYOR?

Türkiye, orman yangınlarıyla mücadelesine 12 gündür devam ediyor. İletişim Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, bu yazıyı kaleme aldığımız 6 Ağustos itibariyle 5 ilde toplam 12 yangın sürüyordu. Antalya’da 2, Muğla’da 7, Denizli’de 1, Aydın’da 1, Isparta’da 1 yangın... Şu ana kadar çıkan 208 yangından 196’sı kontrol altına alındı.

Haberin Devamı

6 Ağustos’ta Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan son açıklamada, 8 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Antalya’da 808 vatandaşın taburcu edildiğini, 6 vatandaşın tedavisinin sürdüğünü açıkladı. Muğla ile ilgili en son açıklamaysa 4 Ağustos’ta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan gelmişti. 450 hastanın taburcu edildiğini, 10 hastanın tedavisininse devam ettiğini söylemişti. 

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

Benzer süreç tüm dünyada yaşanıyor. NASA’nın Yangın Bilgilendirme ve Kaynak Yönetimi Sistemi’ne göre 40’tan fazla ülkeyi alevler sarmış durumda. NASA haritasına göre; Türkiye, Angola, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Zambiya, Güney Afrika, Tanzanya, Mozambik, Brezilya, ABD, Şili, Peru, İtalya, Yunanistan, İspanya, Rusya, Arjantin, Bolivya, Venezuela, Meksika, Zimbabwe, Namibya, Uganda, Botswana, Nijerya, Belarus, İran, Kuveyt, Çin, Vietnam, Endonezya, Avusturya, Japonya, Güney Kore, Madagaskar büyük çaplı yangınlarla mücadele ediyor. Peki Türkiye’deki çalışmalar nasıl yürüyor? Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin 28 Temmuz-3 Ağustos arasında çıkan yangınlarla mücadeleye ilişkin verdiği bilgilere göre; yangınlarla 16 su atar uçak, 9 İHA, 6’sı yönetim helikopteri olmak üzere toplam 51 helikopter, 1 insansız helikopter, 850 arazöz ve su tankeri, 150 iş makinesi ve yaklaşık 5.250 personelle mücadele ediliyor.

Haberin Devamı

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

NE ZAMAN BİTECEK?

Yangınların ne zaman biteceğini kestirmek zor. Çünkü rüzgâr, nem gibi birçok faktör yangınların artışında etkili oluyor. “Bitti” denen yerden alevler yeniden yükselebiliyor. Muğla ve Antalya civarındaki yangınlarda bu durum zaman zaman yaşandı ve halen de “Kontrol altına alındı” denen yerde dahi soğutma çalışmaları tamamlanmadan tam olarak “Yangın söndü” demek yanıltıcı olabiliyor.

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

BİR ORMAN NASIL YETİŞİR, NELERİ KAYBETTİK?

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Haberin Devamı

Orman deyince herkes farklı bir şey anlıyor. Örneğin yanan bir kızılçam ormanında bundan 10 yıl sonra 5-6 metre boyunda kızılçamları görebiliriz. Bu sürede makiler de gelir, otsu türler de... 20-25 yıl içinde buradaki ağaçların boyu 10 metreye ulaşır. Ormanın ekosistem hizmetlerini tam olarak yapabilmesi için buraya yaban hayvanlarının da böceklerin de gelip uygun habitatlara yerleşmesi gerekiyor.

Bu, oldukça uzun zaman (yaklaşık 50 yıl) alacak bir şeydir. Biz şu anda yanan yerlerdeki canlı çeşitliliğini büyük ölçüde kaybettik. Bu alanlarda sandal, harnup, katran ardıcı, Akdeniz defnesi, yabanmersini, delice zeytin gibi ağaçlar da yandı. Makilikler ayrıca birçok endemik türe de ev sahipliği yapıyordu.

Haberin Devamı

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı
Marmaris İçmeler’in yangından önceki ve sonraki hali...

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR
YANLIŞ
‘Orman tamamen yok oldu, yandı bitti, kül oldu...’

DOĞRU
Yangının doğada yarattığı tahribattan dolayı ilk akla gelen “Buralar yandı bitti, ağaç dikmemiz lazım” oluyor. Bu doğru değil. Ağaçlar yansa da, bu ekosistemlerin kendini yenileme kapasitesi var. Bölgedeki birçok bitkinin toprak altında organları yaşamaya devam ediyor. Oradaki canlı dokulardan 3 ay sonra sürgün verecek çok canlı var. Birçok meşe ve maki türünün, toprakaltı organları belki de 500 yaşında... Kızılçamdaysa işler daha farklı. Ancak onun da 100 milyonlarca yıl öncesinden yangınlarla evrildiği artık biliniyor. Toprakaltı organları olmayan kızılçamlar yangında tamamen ölse de, reçinesi sayesinde kozalaklarını 5 yıla kadar tamamen kapalı tutabiliyor ve içine ısı almıyor. Dışarıda 500 derece ısı varken dahi tohumlar zarar görmüyor. 5-10 dakikada etrafını saran sıcaklar reçineyi eritiyor ve kozalaklar bir haftayla bir ay arasında açılarak tohumlarını toprağa saçıyor. Tohumlar ilk yağışlarla çimlenmeye başlıyor. Yanan ormanı ağaçlandırmak, doğayla inatlaşmak demek. (Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, yangın ekoloğu Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu)

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

YANLIŞ
‘Aynı anda bu kadar yangının çıkması normal değil!’

DOĞRU
Yangınlar sürekli çıkıyor. Temmuz ve ağustos en çok çıkan aylar. Koşullar uygunsa aynı zamanda onlarca yangının birden çıkması mümkün. Çünkü ormanlarda sürekli bir insan aktivitesi var. Bu, daha önce de böyleydi. Tek fark, önceden çıkan yangınlar büyümeden söndürülebiliyor, bunların çoğu duyulmuyor, hatta kayıtlara bile girmiyordu. Bu defa sorun çok fazla yangının çok hızlı büyümesi oldu. Bunun en önemli nedeniyse geçtiğimiz 10 gün boyunca süren sıcaklık dalgası ve kuru rüzgârlar. Bu durum ormanın nemini inanılmaz azaltıyor ve yanmanın hem hızını hem de şiddetini arttırıyor. Son 10 gündür kuraklık o kadar fazlaydı ki nem oranı yüzde 10’lara düşmüştü. Böyle koşullarda her kıvılcımın dev bir yangına dönüşme potansiyeli çok yüksek. (Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu)

YANLIŞ
‘Orman yangınları doğanın başına gelebilecek en büyük afet!’

DOĞRU
Her ne kadar gördükçe içimiz yansa da, “Yandı bitti, kül oldu” diye dövünsek de doğa için en büyük tehdit orman yangınları değil. Hatta yangınlar tehdit sıralamasında ön sıralarda olmadığı gibi kimi durumlarda da faydalı. Doğa Derneği’nin 50’den fazla biliminsanının katılımıyla hazırladığı tehdit analizine göre, doğa için tehdit sıralamasında 1 numarada yanlış tarım ve su politikaları yer alıyor. Bunun hemen arkasındansa madenler geliyor. Yangınlar bu tehdit analizinde en son sırada. Yanlış ağaçlandırma çalışmaları dahi doğayı tehdit eden unsurlar arasında yangınlardan önce, 11’inci sırada. (Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç)

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

YANLIŞ
‘Otel yapmak için yakıyorlar’

DOĞRU
Ormana otel yapmak için onu yakmak gerekmiyor. Hatta yanan yerler göz önünde olup hassasiyet oluşturacağından ve Anayasa’nın 169’uncu maddesi yanan yerlerin ağaçlandırılmasını söylediğinden, bu, otel yapmak için izlenebilecek en zor yol. Türkiye’de yanan alana otel yapımına dair bir tek örnek var, o da malum, Bodrum’daki otel. Tüm kamuoyu bu resme bakıp ormanlar otel için yakılıyor kanısına kapılıyor. Ama bu otelin yeri yanmadan önce tahsis edilmişti. Yandıktan sonra buraya otel yapımı kazanılmış hak olarak görüldü. Bu yanlıştı. Oysa Anayasa “Buranın ağaçlandırılması gerekiyor” diyor. Bu hata insanların kamuya güvenini sarstı. Kötüye yoruldu. Yanan alanlar imara açılacak algısı oluşmuştu. Bu durum bir yandan da yanan yerlere ağaç dikme baskısı yaratıyor. Yani hatayı hatayla kapatıyoruz. Bir de Trabzon, Sürmene örneği var. 2014’te, kışın yanmıştı. O yanan alanın hemen yanında tabiat parkı var. Yasa, tabiat parklarının içinde günübirlik konaklama için bungalovlar yapılmasına izin veriyor. Bu, kanunen mümkün. Orada görülen bungalovlar da yanan alana değil yanındaki tabiat parkına yapıldı. Bu yıl 28 Temmuz’da değiştirilen kanunla Türkiye’de herhangi bir ormanlık alana tesis yapmak son derece kolay. Ormanlık da olsa herhangi bir yeri ‘turizm geliştirme alanı’ ilan edip oraya rahatlıkla otel yapabilirsiniz. (Prof. Dr. Doğanay Tolunay)

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

YANLIŞ
‘Kızılçamı bize Amerika gönderdi’

DOĞRU
Akdeniz ikliminin etkili olduğu yerlerde kızılçam (Pinus brutia) oldukça yaygın. Türkiye’de ‘en geniş doğal yayılışa sahip çam türümüz’ unvanına sahip kızlçamlar 5.6 milyon hektarlık bir alanı kaplıyor. Kurak koşullara son derece dayanıklı, çok farklı toprak koşullarında başarıyla yetişen ağaç türüdür bu. Sadece Türk ormancılığında değil, yabancı kaynaklarda da son dönemde Türk çamı ya da Türk kızılçamı olarak kullanımı yaygınlaşıyor. Bizden çok daha eski bir Akdenizli... Bu coğrafyanın ağacı... (İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik)

YANLIŞ
‘Yerine meyve ağacı dikelim...’

DOĞRU
Ege ve Akdeniz’de ağırlıklı kızılçam ormanları var ve her yangından sonra bu tür söylemler oluyor. Bu kesinlikle doğru olmaz. Orman kurarken 50-100 yıl sonrasını düşünmemiz gerek. Bugün bölgeye dikilen yeni bir ağacın oraya uyum sağlayıp sağlamayacağını, 50 yıl sonrasının koşullarında nasıl var olacağını bilmiyoruz. Oysa kızılçamlar milyonlarca yıldır bölgede ve kendilerini bulundukları yerin koşullarına adapte etmiş durumda. Yangına da uyum sağlamış bir ağaç. “Meyve ağacı dikelim” derseniz bunu belli bir aralıkla, toprağı sürerek, zaman zaman sulayarak yapmanız gerekiyor ki bu da oradaki dengenin altüst olması demek. Ormancılık biliminde örneğin, Antalya’da 500 metrenin üzerinde yaşayan bir kızılçamın tohumları, sahildeki kızılçam alanına dahi dökülmez. Çünkü ekolojik yapıları farklıdır. Ayrıca karbon tutma kapasitesiyle kızılçam, bölgede iklim değişikliğiyle mücadelenin önemli bir aracı. (Prof. Dr. Doğanay Tolunay)

YANLIŞ
‘Orman yangınları sadece Güney’in sorunu’

DOĞRU
İklim değişikliğine bağlı olarak yıllardır riskin arttığını söylüyorduk zaten.

Gelecekte daha da artacak. Ancak yangınların suçlusu iklim değil. İklim yangın çıkarmaz, riski arttırır. Yangınlar yüzde 90 oranda insan kaynaklı olarak çıkıyor.

Çünkü ormanlarla iç içeyiz. İklim şartları, ormanın yanıcılığını arttırıp ufacık kıvılcımların çok büyük yangınlara dönüşmesinde etkili oluyor. Bu, kuzeyden güneye tüm dünya için söz konusu. Türkiye’nin de her yanında risk artıyor.

Karadeniz ormanları da giderek korumasız hale geliyor. Bazen günlerce kuraklık oluyor ve lodosla birlikte şartlar tam da yangına uygun hale geliyor.

Yangın mevsimi de giderek değişiyor. Eskiden ülkemizde yangın sezonu temmuz-ağustosken şimdi risk kıştan başlıyor. Yıldırımlı havaların artması da doğal orman yangınlarının sayısının artmasına yol açıyor. (Prof. Dr. Doğanay Tolunay)

Doğanın gerçekleriyle ezberimizdekiler farklı

YANLIŞ
‘Ormanla birlikte bir sürü canlı yok oldu, biyolojik çeşitlilik bitti’

DOĞRU
Yangın orman içinde yaşayan canlılara büyük zararlar vermiş olsa da yaban hayatı da orman gibi yangın sonrasında kendisini hızlı onarıyor. Bu süreler insan ömrüyle kıyaslandığında uzun gibi dursa da doğanın penceresinden baktığınızda göz açıp kapama süresi gibi... Anadolu sıvacısı denen kuş, kızılçam ve ibreli ormanlarda yaşıyor. Anadolu’nun kuşu. Dünya nüfusunun yüzde 70’i barınıyordu burada. Yangın ne kadar zarar verdi bu canlıya, henüz bilmiyoruz. Yine Avrupa’nın en nadir yırtıcılarından biri olan ve sayısı iki elin parmaklarıyla gösterilen balık baykuşu, bu vadileri mesken tutan canlılardan. Yanan bölgeler birbirinden nadir çok sayıda orkideye de ev sahipliği yapıyor. Karakulak, yabankedisi, kurt, ayı, geyik, yabankeçisi de yine bu ormanlarda yaşıyor. Ama gidenler gene gelir. Yeter ki yanan alanları koruyabilelim. Yaşam çok güçlü, kendini yenileyecektir. (Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç)

YANLIŞ
‘Yangınlarda en önemli müdahale aracı, hava araçlarıdır’

DOĞRU
Bu konu hep yanlış yerden tartışılıyor. Yangınla mücadele bir bütündür, havadan da karadan da koordineli şekilde yapılmalıdır. İlk müdahalede ve yangınların kontrol altına alınmasında havadan müdahale önemli ama yangına son darbeyi vuran da yer ekibidir. Yangın, yerden söner. Son yangınlar bize şunu gösterdi ki eski alışkanlıklarla bugünkü boyutta yangınları söndürmede başarılı değiliz.

2009-2019 arasında, yani 10 yılda yanan alan miktarı 9 bin hektar. 2020’de yanan alan miktarı yaklaşık 21 bin hektar. Geçen yıldan bize yapılan uyarı sinyaliydi bu aslında. Bugünse Manavgat yangınında şu anda 60 bin hektardan büyük bir alan yandı. Eskiden 10 bin hektarı geçen yangın nadir olurdu. Artık başka bir gerçekliğin içindeyiz. Teşkilatın bu gidişi görüp buna göre yapılanması gerekiyordu. Buradan yola çıkıp şunu söyleyebiliriz ki özellikle yer ekiplerinin canla başla, kimi zaman hayatlarını tehlikeye atarak yaptığı mücadeleye rağmen hem havadan müdahalede hem de yerden müdahalede yetersiz kaldık. (Türkiye Ormancılar Derneği 2’nci Başkanı Hüsrev Özkara)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!