DTP: Kábus gibi, ya evden ya yoldan

YOKSA, 1994 usulü benzer tatsız sahneler mi? O tarihte DEP milletvekillerinin Meclis’ten yaka paça götürülmeleri gibi.

Ya da beş DTP milletvekili kendi iradesiyle gidip ifade mi verecek?

Geçenlerde bir bakanla özel sohbetimizde sorduğum soruya şu yanıtı alıyorum:

"Kürt sorununa çözüm için, içerden ve dışarıdan çok çaba var, ancak ortaya çıkmış net bir formül henüz yok."

Aynı bakan yüzünü ekşitiyor:

"Ne yazık ki, şu anda başka bir sorun var. Haklarında dava açılan DTP milletvekilleri ifade vermeye gitmiyor, bu nasıl çözülecek bilmiyorum."

SAVCININ İTİRAZI


Seçimden önce bazı DTP’liler propaganda ya da 1 Eylül Dünya Barış Günü konuşmaları yapıyor.

O konuşmalar suçu ve suçluyu övme iddiasıyla, ceza yasası kapsamına giriyor. Sonradan milletvekili olan beş DTP’li hakkında soruşturma açılıyor.

Mahkeme, dokunulmazlıkları bulunduğu gerekçesiyle, davayı dönem sonrasına bırakıyor. Ama, savcılık itiraz ediyor. DTP’lilerin ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğüne dönük suç işlediklerini iddiasıyla, Anayasa’nın ilgili maddelerini (madde 83 ve 84) gösteriyor. Ve ifadelerinin alınmasını istiyor.

Yargıtay savcılığın görüşüne katılınca, hukuk süreci yeniden başlıyor. Yani, ifade vermeleri gerekiyor.

İFADE VERMEK YOK

İfadeleri alınmak istenen DTP milletvekilleriyle konuşuyorum. Onların itirazı var:

1-Bu karar politiktir.

2-Bizim dokunulmazlığımız var, ifade alamazlar.

3-Üstelik eylem yok, örgütsel bağ yok.

Sonuç, dramatik olaylara gebe olacak türde:

"İfade vermeye gitmiyoruz."

Savcılık ifade istiyor, DTP’liler gitmiyor. Tam da, Kürt sorununa açılım ve çözüm için fırsat var, sözlerinin her yerde uçuştuğu bir sırada.

Yine dar bir alan, yine nefes alma güçlüğü.

ARA FORMÜL

Ne kadar geçerli, derde ne kadar deva bilemiyorum, şimdilik kaydıyla bir formül üzerinde çalışılıyor.

Mahkeme dokunulmazlıkların kaldırılması için Meclis’e bir yazı gönderecek, Meclis bu yazıyı tutacak.

Savcılık ifade için, bugüne kadar üç, dört kez çağrıda bulunuyor. Meclis hukuk açısından ne kadar tutabilecek, tartışmalı.

Zaten hukuk açısından Türkiye’de tartışmalı pek çok konu var. Her sefer bir tıkanıklık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde aranan 367, Cumhurbaşkanı’nın yargılanıp yargılanmayacağı, ceza yasası madde 301, pratikte gözaltı uygulamaları, yolsuzluk iddialarına karşı elden bir şey gelmeyişi, dokunulmazlık tanımı ve işleyişi vs. Sürekli sorun, sürekli çıkmaz. Demek ki, sistem arızalı. DTP’lilerin olayı bu arızanın sonuncusu.

Burası Türkiye, bulunmuş gibi belirtilen ara formüle rağmen, bir sabah kalktığımızda, TV’lerde yine "son dakika" haberleriyle karşılaşmak mümkün. Örneğin:

"Haklarında soruşturma açılan DTP milletvekilleri bu sabah evlerinden alınarak ifade vermek için savcılığa götürüldü."

Kábus gibi. Ama, evden alınıyorlar, ama yoldan çevriliyorlar.

Bu kábusu yaşamamak için, dokunulmazlık kavramını kişi ve kurum olarak yeniden düzenlemek gerek. Hiç zaman kaybetmeden.

Yoksa... Düşünmek bile istemiyorum.
Yazarın Tüm Yazıları