Darwin, "İnsanlar ve Hayvanlarda Duygunun İfadesi" adlı kitabında her duygunun kendi amacı olduğunu ve farklı işaretler içerdiğini savunur.
Duyguları pozitif ve negatif olarak ikiye ayırmaz. Son dönemde Amerika’da oluşturulan bir araştırma grubu hangi duyguların temel duygular olduğunu ve hangi duyguların bunlardan türediğini bulmak; uluslararası çalışmaları inceleyip duygunun evrensel gelişimi ve türler arası varlığı üzerine çalışmalar yapmak üzere kapsamlı bir proje başlattı. Çalışmanın ilk sonuçlarına göre korku, sevinç, öfke, üzüntü ve bunun gibi duyguların ait olduğu duygu aileleri var. Duygu zincirleri arasındaki bağı sağlam kurabilirsek, dengede huzurlu bir yaşam sürdürebiliyoruz. Tanımlanamamış duygu ve aktarılamamış tepki ise bilinçaltımızda ve psikolojimizde kalıcı hasarlara neden oluyor.
Geçen hafta bir şehit cenazesinde vefat eden eşinin acısını ağlamadan, güçlü görünmeye çalışarak, asil bir duruşla karşılayan bir eş ve aynı tutumu devam ettiren 8 ve 14 yaşlarında iki çocuğu izlerken neye üzüleceğimi şaşırdım. Hiç şüphesiz konunun sosyolojik boyutu sarsıcı, psikolojik boyutu trajik. Bu satırlardan (çok istesem de) konuya kendimi aşan yorumlar getirmeyeceğim. Ancak herkesin affına sığınarak bu örnek üzerinden hepimizin duygu haritasını altüst eden sosyal ve duygusal öğretilerden hatta dayatmalardan bahsedeceğim.
Doğum anınız hariç, dünyanın hiçbir yerinde doya doya ağlayamazsınız. İlk çocukluk dönemlerimizden itibaren ağlamak toplum tarafından adeta yasaklanmıştır. Tatlı bir yasaktır bu. Çevrenizdeki kimse sizi üzgün görmek istemez. "Ağlama çocuğum! Bunda ağlayacak bir şey yok" diye başlar çocukluk yaşlarında. "Erkek adam ağlamaz" diye devam eder ergenlikte. "Güçlü olmalısın, toparlan" şeklinde son halini alır ergenken.
Oysa duygularımızı denetim altına alırken dikkat etmemiz gereken tek şey, çevreye zarar verecek tepkiler ortaya koymamaktır. Bunun dışındaki duygusal boşalımlar kişinin kendisini ilgilendirir. Sevdiğiniz kişilerin ani kayıpları, iflaslar, ani ölümcül hastalıklar travmatik olaylardır. Hayat size bir yumruk atmıştır; elbette burnunuzdan kan, gözünüzden yaş gelecektir.
Ruhunuz kan ağlamaktadır, sizin ağlamamanız garip olur. Aslında tüm bunlar güçlü görünmek ve güçlü olmak arasındaki farkı anlamamamızdan kaynaklanıyor. Güçlü görünmek için ağlamazsanız, benzer 5-6 olay sonra önce gücünüzü sonra dengenizi tümüyle kaybedersiniz. Duygusal dürtülerimiz o anla ilgilidir, sonuna kadar yaşanmalı ve psikolojimiz üzerinde bırakacağı kalıcı hasarların önüne geçilmelidir.
Kontrol altına almamız gereken tek duygu öfke, onun dışında boşverin herkesin ne düşündüğüne. Hıçkıra hıçkıra ağlayın. Kahkahalarla gülün.
Tüm rüyalarınız gerçek olsun!
Sevgi ile kalın... Niobe
RÜYA ANALİZLERİ
Yılan korktuğunuz kişilerin sembolü
RUMUZ: YILANLI RÜYALAR
Son iki haftadır rüyalarımda yılanlar var. İlkinde birisi bir hediye paketi içinde bana yılanlar veriyor ve yılanlar kendiliğinden paketten çıkıp evde kanepelerin üzerine yerleşiyor. Bana zarar vermeye çalışmıyorlar, ama ben de onlardan kurtulamıyorum. İkinci rüyamda ise, bir yılan önce ağzıma sonra kulağıma girmeye çalışıyor. Çırpınarak uyandım.
YORUM
Uzakdoğu sembolizasyonunda yılan bilgelik sembolüdür. Ancak rüyanızın daha düşük fazlı olması nedeniyle, yılan sizin rüyanızda yakın çevrenizde bulunan, asıl yüzlerini saklasalar da kötü niyetli olduklarını bildiğiniz ve size zarar vermelerinden korktuğunuz kişileri simgeliyor. Dikkatli olun!
İlişkinizde sorunlar var
n RUMUZ: VIZVIZ
Rüyamda erkek arkadaşımın evindeyim ve temizlik var. Yerler göl gibi. Su ve deterjan... İlk rüyamda yengeleri temizlik yapıyor. İkincisinde başka bir kadın. Sabah saatleri, erkek arkadaşım içerideki odada uykudan yeni uyanmış. Sesini duyuyorum yanlızca. Biz ise salonda yerleri siliyoruz.
YORUM
Rüyanız ilişkinizde oluşmuş sorunların ve ilişkinizin yıpranma katsayısının uykunuza yansımış hali. Sorun sizden mi karşı taraftan mı kaynaklanıyor bilmiyorum. Ama yakınlarınızla ilişkiye düşen gölgeleri temizlemek için çaba harcıyor olmalısınız.