Doğan Hızlan: Telefonda coğrafya dersi

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

BUNCA yıl sonra, coğrafyayı ve İstanbul'un semtlerini, bulunduğum mevkii cep telefonumdan öğreneceğimi tahmin edemezdim.

Şimdi, cep telefonumun ekranında bulunduğum semtin adını görüyorum, biraz garip ama doğma büyüme İstanbullu biri olarak, bir çok yerin adını yeni öğreniyorum.

Gördüğüm, gezdiğim yerlere pek dikkat etmem, etsem de belleğimden uçup gider.

Akıllı ve ayrıntı gözlemcisi bir arkadaşım, ilgi çekici bir saptamasanı aktardı bu konuda.

Gerçekten cep telefonlarının ekranında bulunduğumuz yerin görünmesi çok işlevsel, dedi. Coğrafya dersi gibi.

Boğaziçi'nin karşı kıyısında dolaşmış, onlarca kez otomobille geçmiş ama semtleri, iskeleleri bilmediğini, ekranı izlerken farketmiş.

Vaniköy'ün nerede olduğunu bu sayede öğrenmiş.

Teknolojinin bize sunduğu nimetlerden biri.

Hele benim gibi coğrafya bilgisi kıt, her yıl bütünlemeye kalmış, haritayı 'Yedi Sekiz Hasan Paşa' gibi okuyanlar için büyük hizmet.

Geçtiğin, gezdiğin, dolaştığın semti, ekrandan öğrenmeyi neden bu kadar önemsedin sorusu yöneltilebilir.

Doğduğun şehri bugüne kadar tanımadın da, cep telefonunu mu bekledin diye alaycı eleştirilere maruz kalabilirim.

Öyle düşünmüyorum, hepiniz yoklayın kendinizi. İnsan en az yaşadığı şehri tanıyor, nasıl olsa görürüm mazeretine sığınarak ihmal ediyor.

Zaman zaman şehri tanıma önerilerimi bu gerekçeye dayandırırım.

Çok güzel semt adlarımız varmış. Semtin adını görünce onun mimari harikası camiini, kütüphanesini, lokantasını hatırlıyorum.

Koca bir caddeden, ana yoldan geçerken, ardındaki semtlerin adları görüntüyle bütünleşiyor. Bir bulmaca çözer gibi zihnimi çalıştırıyorum.

Yol oyunları, yol alıştırmaları.

* * *

TANIŞTIKLARIMI, gördüklerimi hatırlamadığımda annem Fevziye Hızlan'ın sözü aklıma düşer:

‘‘Yavrum’’ der, ‘‘senin beynin edebiyatla müziğe odaklanmış, ikisi dışında sanki hayatta bir şey yok.’’

Evet, gerçekten de annem haklı.

Otuz yıl önce okuduğum şiirin dizeleri bugün gibi hafızamda, kırk yıl önce dinlediğim müziğin icrasını, şefin adını unutmam.

Anneme sorarsanız, beynimin diğer loplarını çalıştırmadığım için dumura uğramış. Annem gibi dobra olmayan kibar arkadaşlarıma göre ise hafızam seçici imiş.

Sahi, edebiyat ve müzik dışında anımsanacak o kadar şey var mı bu dünyada...

Gençliğimde araba kullanırken, mutlaka yanıma bir arkadaşımı alırdım.

Muavinlik görevini üstlenir, sağa dön, sola dön komutunu verir, ben de robot gibi direksiyonu kıvırırdım.

Oysa o zaman bu telefonlar icad edilseydi, muavine muhtac olmaz, kendi başıma yönümü bulabilirdim.

Yolumu şaşırdığımda, arabayı kenara çekip ekrana bakacak, yoluma devam edecektim.

Her gün geçtiğim yola yeni bir yol duygusuyla bakar, bu yol ne güzelmiş derim. Yanımdakiler de beş yıldır oradan gidip geldiğimi yüzüme vururlar da, evet bugün değişik bir görünümü var deme nezaketinde bulunmazlar.

Yön bulma duygumu ekrandaki coğrafya bilgisiyle yeniden kazanıyorum. Benim için rehabilitasyon sayılabilir.

* * *

EDİTÖR akadaşımla bu konuyu tartışırken, yazı biraz mizahi olacak galiba dedim.

Onun cevabı şöyleydi:

‘‘Yok siz normal halinizi, yön bulma duygunuzun eksikliğini yazın, zaten o mizah olur.’’

Yazarın Tüm Yazıları