Dakika 1, gol 1

İSTANBUL, Türkiye’nin dörtte biri. Hükümet bile, Merkez Bankası’nın merkezini İstanbul’a taşımak istiyor. Ama, İstanbul’da yaşayanlar bir yerde yanılıyorlar. İstanbul’a kar, yağmur yağdığında, Türkiye felaket. İstanbul’da hava güneşli olduğunda Türkiye yırtmış. Şahane.

İstanbul’a bir kar yağdı, sanki Türkiye’nin başına taş düştü. Yahu, kardeşim Ankara’nın doğusu kışın 4 ay böyle yaşıyor. Ama sizler Sırça Köşk’te oturuyorsunuz, uçaktan başka bir şeye binmiyorsunuz. Lüks otellere gidiyorsunuz. Halkın ne çektiğini görmüyorsunuz. Tabii bu son yazdıklarım, yazılı ve görsel basındaki kodamanlar için.

Pazar akşamı, Adnan Sezgin’i dinliyorum. Habire federasyona giydiriyor. İyi güzel de sevgili Adnan, Petrolspor’da oynarken, Ankaragücü’nde oynarken, kışın hep böyle sahada mücadele etmedin mi? Ne çabuk unuttun? İstanbul adamı bozuyor ne dersin?

Şaka bir yana, yeni federasyon gelir gelmez kucağında kar buldu. Ne yapsın adamlar? Giden Federasyon 4 yılda almadığı kararları, son dakikada aldı. Mesela, F.Bahçe’yi memnun etmek için 6+2’yi iki dakikada çıkardılar.

Ama, bu kar bence yeni Federasyon için büyük şans oldu. Yaptıkları ve gittikleri yol doğruydu. Biz alışmışız yağmur yağdı, iptal. Kar yağdı, tehir. Artık, bundan sonra bu durumlarda, bu örnekten sonra hiçbir maç tehir edilemez. Yani dakika bir, gol bir oldu.

Türkiye şartları bu

Futbolcumuzu, kötü yola itiyoruz. Türkiye’nin şartları bu. Bir tek Fenerbahçe haricinde stat yok. İş makinaları sahanın içine giriyor, biraz daha sıkışsalar karayolları ekipleri girecek. Hakem, sahayı geziyor Konya’da. Kontrol etmek için. Yanında 680 tane polis var. Yani biz böyle bir ülkeyiz. Kayserisporlu Gökhan son 10 dakikada oyuna giriyor. Diyor ki, "Ben son 10 dakikada oyuna girecek futbolcu muyum?" Yani çizmeyi aşıyor. Peki, Gökhan’ın oynamaması ve oynamasına, oyuna girmesine ve çıkmasına karar verecek yetkili kim? Teknik direktör Tolunay Kafkas. Bu cümlelerden sonra Tolunay ekranlara çıkıyor. "Gökhan konusundaki son kararı ben veririm" diyor. Haklı da. Ama aynı Tolunay, 3 hafta sonra Kayserispor-Gaziantepspor maçının oynanıp, oynanmaması konusunda karar verecek olan hakem Selçuk Dereli’ye hem maçtan önce hem de sonra fırça atıyor. "Maçı niye oynatıyorsun, oynatma" diye. Yani, kimse nerede duracağının sınırını kestiremiyor. Hep bana, rabbena.

Futbolcu sakatlığı her sahada olur. Sakatlanan futbolcular, Türk oyuncular. Doğdular, büyüdüler, futbolcu oldular. Hep böyle sahalarda mücadele ettiler. Bunlar, Brezilya’da büyümedi. Ama ithal futbolcular, sakatlanmadılar.

Bakalım-görelim

BEŞİKTAŞ-Ankaraspor maçı bitiyor. Son dakika golü. Yıldırım Demirören ayakta. Ellerini, kollarını bir yerlere iteliyor. Sonunda da sol tarafına doğru küfür ediyor. Yıldırım Demirören, taraftar olsa bile bu tarz hareket etmeye hakkı yok. Beşiktaş Başkanı olarak hiç mi hiç yok. Peki, bütün bunlardan sonra Yıldırım Demirören, ceza heyetine gönderilecek mi? Kendisine bir ceza verilecek mi? Bakalım. Bir başka bakacağımız konu da Galatasaraylı yönetici Tunca Hazinedaroğlu. Bakalım, o da Disiplin Kurulu’na gidecek mi? Hep beraber göreceğiz. Yeni Futbol Federasyonu çok çabuk ve yıldırım hareketlerle bunları yapmazsa eğer, çocuğu ölü doğurmuş olur.

Bu goller de kurtarmaz

BEŞİKTAŞ
yine son dakikada kazandı. Hiç bir şey oynamıyorlar. Son dakika golünü attıktan sonra da aynı beyanatlar. "Göreceksiniz, bu gol bizi şampiyon yapacak." Ben de diyorum ki, siz böyle oynamaya devam ederseniz, bu goller de sizi kurtaramayacak. Yiyeceğiniz son dakika golleriyle, şampiyonluğu kaçıracaksınız.

Kaos sürecek

YENİ ofsayt kuralı dediler, kol dediler, bacak dediler, burun dediler. Ofsaytı sakatat malzemeleri gibi, at yarışlarındaki foto finişe benzettiler. Yani FIFA resmen bu konuda ayağına kurşun sıktı. Birinci günden beri söylüyorum. Bu çok baş ağrıtacak ve bir daha gözden geçirilecek. Yoksa bu kaos sürecek. Buna benzer bir olay yıllar önce kaleciye pas olayıyla yaşanmıştı. Sonunda ek maddelerle düzelttiler. Çünkü, bizzat FIFA hakem komitesi üyesi Suriyeli bir subay, Beylerbeyi’nde eğitime geldi ve bize yanlış eğitim verdi. Adama karşı geldiğimde, Ahmet Güvener bana karşı gelmişti. Ama daha 5. hafta telgrafla bizleri İstanbul’da toplayıp, işin doğrusunu öğrettiler.

Hakemlik yapmayın

Bu konuyu yeni komitenin de eğrisiyle doğrusuyla hem hakemine, hem de kamuoyuna açıklaması gerekir. Yeni komite demişken aklıma geldi. Şu anda futbolun güvene ihtiyacı var. Çünkü, bu kavram son 7-8 yılda çok sarsıldı. Bunun da başı onlar. Kurallar hiç önemli değil. Hepsi az çok biliyorlar. Ama hakeme cesaret vermek lazım. Zaten yüreği varsa uygular. Yoksa da yollarsın.

Hakem örnek olmalı. Ama bakıyorsunuz, İsmet Arzuman kendisi bir internet sitesinde tenkit ediliyor diye siteyi kapattırmaya kalkıyor. Kuştan korkan, darı ekmez. Bu aleme girmişsen, sahada düzgün hakemlik yapacaksın. Cesaretli olacaksın. Eğer vicdanın rahatsa, maçtan sonra tenkitlere de gülüp geçeceksin. Ama örneklerde olduğu gibi, ne onu yapıyorlar, ne ötekini. Ondan sonra da zeytinyağı gibi üste çıkmak istiyorlar. O zaman hakemlik yapmayın.

Kırmızı topu unutanlar

TOPUN rengi ne olmalı? Geçen, Futbol Federasyonu Nike ile anlaşma yaptı. Nike’tan bir heyet, federasyondan bir heyet oturdular, protokol imzaladılar. Ama, federasyon heyetinden toptan nasibini, futboldan nasibini almamış kimse olmadığı için Türkiye şartlarından da bihaber oldukları için, kışın karlı zeminde kırmızı top maddesini oraya koydurmayı unutmuşlar.

Yunus Yıldırım, Beşiktaş-Ankaraspor maçını mecburi sponsor topuyla oynattı. Ama ertesi sabah Futbol Federasyonu duruma el koyarak Nike’ı da ikna ederek kırmızı top buldular. Bu topla olayı çözdüler.

NOT: Çok özel bir durumda hakem Nike’ın topunu değil de rengi başka bir firmanın topuyla maçı oynatabilir miydi? Bu soruya cevabım, şu olur: Maça iki saat kaladan sonra maçın tek hakimi hakem olduğuna göre, hakem buradaki yetkisini topun renginde de kullanabilir. Bazen şöyle bir düşünüyorum da, Türkiye şartlarında fazla şeyler istiyorum gibi görünüyor.

Teşekkürler Cumhur

FUTBOLCU zekidir derim. Şu ana kadar hiç de yanılmadım. Mesela bu hafta harika bir olay yaşandı. Aslında görüntüler çok rahatlıkla bütün dünyaya gönderilir. Bütün ülkeler için de bu çok cazip görüntüler olur. Rize’de Cumhur’un yaşattığı olay. Cumhur’a göre faul olan pozisyonda yardımcı hakem "Oyna, oyna" diyor. O da başlıyor çiftetelli oynamaya. Hakem olsanız sarı kart gösterir misiniz? Hani mesela yani. Tam tersi ben hakem olsam, oyunu durdurur, elini sıkar, yanaklarından öperdim. Müthiş de bir görüntü olurdu. Teşekkürler Cumhur. Böyle ince bir göndermeyi anında düşünüp uygulamaya geçirip, bizi düşündürdüğün için.
Yazarın Tüm Yazıları