Dağdan indirmeye çalışırken çıkmayanları cezalandırmak

BÜYÜK çoğunluğa göre terör örgütüne katılmak için; kendilerine göre ise özgürlük ve halklarının kurtuluşu amacıyla dağa çıkan gençleri indirmek için yıllardır uğraşıyor bu ülke.

Ama süreç başlarken tuhaf bir şey oluyor şehirdekiler hapislere atılıyor.
Bileklerinden naylon kelepçelerle bağlayıp sıraya sokuluyor ve resimleri çekiliyor.
Sanki birileri dışarıdakilere göz dağı vermek istiyor. “Gelirseniz sizi de böyle yaparız” diyor. .
Bugün Diyarbakır’da başlayacak olan KCK davası, işte tam da budur.
Dağdakileri indirmeye çalışırken, şehirdekileri cezalandırmak!
SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANLARI TUTUKLU
KÂH silahla caydırmak, kâh şiddetle yola getirmek için harcamadığımız kalmadı.
Karşılığı para ile ölçülebilecek harcamalar yaptık. Daha iyi eğitim, daha kaliteli sağlık verebilecekken, daha zengin bir ülke olacakken savaşa, silaha harcadık elimizdeki- avucumuzdakileri.
Karşılığı hiçbir şey ile ölçülemeyecek tadar değerli olan gençlerin ölümlerini engelleyemedik. Paramparça hayatlar ile dolu çeyrek asır.
Şimdi artık dağların boşaltılması gerektiğini rahatça konuşabiliyoruz.
PKK saflarına katılanların geri dönüp hayata uyum sağlamaları için “açılımlar” yapıyoruz. Daha doğrusu yapacaklarını söyleyenlere inanıyor, destekliyor, geciktikçe sabırsızlanıyoruz.
İşte referandum da sonuçlandı.
AKP, Anayasa paketinin kabul edilmesi halinde Türkiye’nin demokratikleşeceğini, 12 Eylül’den hesap sorulacağını söylemedi mi?
O dönem ve sonrasında en ağır darbeyi yiyen, faili meçhullere kurban gidenler ve gençleri PKK’nın peşinde dağlara kaçırtan ortam 80 darbesi değil mi?
Hani referandumun sonuçları? Kürtler nefes alabildiler mi? Hayır. 80’lerin hayaleti hâlâ bölgede dolaşıyor.
Seçilmiş belediye başkanları bile kelepçelenip cezaevlerine atılıyor, gizli tanıklı, telefon dinlemeli iddianameler ile toplu davalar açılıyor.
KCK DAVASI
BİR yandan Ergenekon davası ile milliyetçi laik muhalefet, öte yandan KCK tutuklamalarıyla Kürt milliyetçisi muhalefetin “törpülenmek” istendiği bir dönemin bütün kaosunu yaşıyor Türkiye.
İzler birbirine karışmış durumda.
Her iki davanın da gerçek payı var. Ama öyle havuzlar açıldı ki, ilgili ilgisiz herkes o terör bağlantılı unsurları da olan o havuzlarda toplandı.
Türkiye toplu davaları darbeler döneminde yaşadı. Ve o davaları yönlendiren dinamiğin esas olarak “siyaset” olduğu da çok iyi biliniyor.
O zaman da yaşanmıştı, bugün de ciddi hukuk ve insan hakları ihlalleri yaşanıyor.
Muhalefet susturulunca ülkeyi yönetmek kolay olabilir.
Ya sorunlar? Sorunlar baskılarla çözülebilir mi?
Değil çözülmek, daha da içinden çıkılmaz hal aldıklarını her baskı döneminden sonra görmedik mi?
Geçmişte örnekleri o kadar çok ki!
Yazarın Tüm Yazıları