Çok sıkıldım!

Hatırlarsınız, bir ara her hafta düzenli olarak hep birlikte “çok sıkılırdık”!

Haberin Devamı

Fark ettim ki bu meseleyi fazla ihmal etmişim.
Bu esnada cepte epey de mal biriktirmişim...
Peki, bu aralar Habitus nelerden sıkıldı?
Buyurunuz...
? Düzenli olarak tekrarlanan “şehir hayatından kaçmak istiyorum” muhabbetinden.
Eh, kaç be arkadaş! Yalvarıyorum kaç. Kaç ki rahatla, biz de bu muhabbetten kurtulalım.
Hatta şehir dışına yerleş, kendine bir çiftlik al, domates-biber yetiştir.
Yerleş de “hafta sonu şehir dışına kaçmak iyi geldi” cümlesini bir daha duymayalım.
Gerçekten yalvarıyorum. Ayaklarına kapanıyorum.
? Kadınların “Yaz geldi ama yeterince kilo veremedim” demesinden.
Bir anda temmuz sıcakları geldi ya, aniden atlet-şort kafasına geçen kadınlar, bu beklenmedik ani soyunmanın hissettirdiklerinden pek şikayetçi.
Yalan değil, evet, mayıs ayı, ilkbahar aylarında boğazına ve iradesine hakim olamamış kadının kâbus içinde yaşadığı aydır.
Takkenin düşüp kelin göründüğü zamandır.
Durum böyle ama durmaksızın diyet muhabbeti yapan kardeşlerime artık “el insaf” demek istiyorum.
Kiloları veremediysen, can simitlerini fırlatamadıysan susacaksın, günde üç öğün “ay göbeğimi eritemedim” diye etrafındakileri baymayacaksın.
Madem kilolarından bu kadar rahatsız oluyorsun, vereydin arkadaş.
Boğazını tutaydın, sporunu yapaydın.
? “Lost” ve “Aşk-ı Memnu”nun biteceği ve olacaklar üzerine döndürülen sohbetlerden.
Tamam, bitecek, anladık. Vallahi yetti, billahi yetti.
Artık olay “Lost-u Memnu”ya bağlandı. Kafam karıştı. Kurtarın beni. (Bu arada “Aşk-ı Memnu”daki hayatın, camdan bakmak, yemek yemek ve DıNLENMEK üzerine kurulmuş olması? Ne yaptın da dinleniyorsun arkadaş?
Taş mı taşıdın? Çok mu çalıştın? Nedir?)
? Seks kasetlerinden.
Bakınız, söylüyorum, eğer -elbette kadın değilse- bir sonraki “gizli seks görüntüleri için tıklayınız” skandalı kimseyi etkilemeyecek. “Eee, n’oolmuş?!?!” diyeceğimiz bir noktaya doğru ilerlemekteyiz.
Ha, evvelki gün dediğim gibi, kasetin objesi bir kadınsa elbette ilgi çekecek ve herkes izleyecek. Ancak bir erkeğe zarar vermek için ortalığa görüntüler dökülürse, bu kimsenin umurunda olmayacak.
Kimileri meseleyi sahte bir “haysiyet” yaklaşımıyla yorumlayacak.
Diyorum ki, madem karalama çalışmalarına bu kadar merakımız var, 90’lar usulü “gizli kamerayla rüşveti, yolsuzluğu belgeledik” skandalları geri dönsün. Sonra ne bileyim, bonelerimizi takıp fabrika teftişine filan gidelim. Fareli-böcekli imalathane basalım, rezaleti belgeleyelim.
? Abartılı oyunculuklardan.
Teknik açıdan kalite vaat etmeyen dizilerin hepsine bakın, istisnasız olarak, hayatta asla karşınıza çıkmayacak absürtlükte karakterler, saçma sapan diyaloglar göreceksiniz.
şu hayatta beni ekrandan soğutandır abartılı oyunculuk izlemek.
“Bütçesiz” dizileri yapanlar, “Madem görsel açıdan pek bir şey vaat edemiyoruz, bari sivri karakter ve laflarla dikkat çekelim” anlayışına sığınmayı bıraksın, çok rica ediyorum.
? Çocuk eğitiminden bihaber olan annelerden.
Çocuklarla ilgili yazmak da pek tehlikelidir, şimdi beni hemen “çocuk düşmanı” ilan etmeyiniz, baştan uyarımı yapayım.
Bilakis, çocukları pek severim. Zaten konumuz çocuklar değil, anneleri aslında. Konu şu: Topluluk içinde çocuğunun viyaklamasına “çocuktur yapar” hatta “çocuğumdur, yapar” hisleriyle müsaade eden anneler.
Çocuk dediğin elbette bağırıp çağıracak, azıp oynayacak, doğasında var; ancak nerede nasıl davranması gerektiğini de ebeveyni öğretecek.
ınsan anasının karnından sosyal davranış kurallarını öğrenmiş olarak doğmuyor.
Topluluk içinde serbestçe avaz avaz bağırmasına, rahatsızlık vermesine ses çıkarılmayan bir çocuğun toplum içinde yaşamayı öğrenmesini nasıl bekliyorsunuz sevgili anneler?

Yazarın Tüm Yazıları