Chomsky, Lewis’e karşı

İstanbul epey hareketli bir hafta geçirdi.

Bir süre önce New York'ta Waldorf Astoria'daki Dünya Ekonomik Forum'da karşılaştığımız kişilerle bu kez Çırağan Sarayı'ndaki ‘‘Medeniyetlerin Buluşması’’ toplantısında burun buruna geldik.

Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine'den (bu adamcağızın soyadı niye sürekli yanlış yazılıyor anlamıyorum) Afganistan'ın yeni Dışişleri Bakanı Abdullah Abdullah'a kadar aynı kişiler gelmişti İstanbul'a.

New York yerine Porto Alegre'deki küreselleşme karşıtlarının toplantısına gitmeyi tercih eden Amerikalı dilbilim profesörü ve ünlü muhalif Noam Chomsky de tesadüf bu ya, aynı günlerde İstanbul'daydı.

Chomsky elbet Çırağan Sarayı'na hiç uğramadı.

Kapısının önünden bile geçmedi.

Ama büyük bir kalabalık tarafından izlenen İstanbul'daki ilk konferansında, ‘‘İstanbul Ruhu’’na hayat veren saraydaki toplantıya değinmeden de edemedi.

Batı ile İslam Dünyası arasındaki ilişkilerden söz ederken şöyle dedi: ‘‘İstanbul'daki Medeniyetler Buluşması'nda bu ilişkilerin gündeme geldiğini biliyorum. Ama olaya değişik bir açıdan bakıyorlar...’’

İşte tam bu noktada Chomsky, Çırağan'daki toplantıya katılan, İslam uzmanı tarihçi Bernard Lewis'e laf atmaktan geri kalmadı.

Ne dedi Chomsky?

‘‘Bernard Lewis'a göre, İslam Dünyası'nın gerekli gelişmeyi göstermemesinin nedeni kendi içine kapanması ve Batı ile ilişki kurmamasıdır. Bu Batı'nın sömürgecilik anlayışını hiç hesaba katmamaktır. Böyle bir tez gülünçtür.’’

İsterdim ki, Bernard Lewis o salonda olsun ve Chomsky'ye cevap versin.

Birini ya da diğerini savunduğumdan değil.

‘‘Medeniyetler Buluşması’’na ev sahipliği yapan İstanbul'da, birebir karşıt fikirlerin daha fazla havada uçuşmasını istediğimden.

‘‘Oryantalizm’’ kitabının önsözünde Noam Chomsky'ye teşekkür eden Edward Said davetli olduğu ‘‘Medeniyetler Buluşması’’na gelebilseydi eğer belki daha hararetli tartışmalara tanık olabilecektik.

Ne yazık ki, Edward Said, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in söylediği gibi, İstanbul'a gelecek durumda değildi çünkü hastalığıyla boğuşuyordu.

Peki Chomsky'ye dönersek başka ne dedi?

Daha çok kendi ülkesinden ABD'den sözetti.

Bush'un başkanlık koltuğuna oturmasıyla sonuçlanan seçimlere ‘‘Florida sahtekarlığı’’ diye atıfta bulundu.

ABD'de pek bol ve el altında olan belgelere ulaşmayı akıl erdiremeyen Amerikalı aydınları ‘‘fazla disiplinli’’ diye suçladı.

Vietnam ve Nikaragua'da olanların resmi tarihte yer almadığını söyledi.

Amerikalıların yarısından fazlasının hükümetin üzerinde hiç kontrol olmadığı görüşünde olduklarını da iddia etti.

Soru-cevap bölümünde elbet kendisine Güneydoğu sorunu soruldu.

Savaşın en hararetli dönemlerinde ABD'nin Türkiye'ye silah satışıyla ilgili ilginç rakamlar verdi.

PKK'yı hiç telaffuz etmedi.

Kimse de neden etmediğini sormadı.

Miloseviç’e bir çarpı

Lahey Mahkemesi'nin Başsavcısı Carla Del Ponte'nin Lahey'deki ofisinde Balkanlar'ın en çok aranan üç kişisinin fotografları varmış. Bunlardan bir tanesinin üstünde de bir çarpı işareti. İşaretin olduğu fotoğraf Yugoslavya eski Başkanı Miloseviç'e ait.

Çünkü Miloseviç adaletin pençesinde ve Carla Del Ponte'ye hesap vermekle meşgul. Slobodan Miloseviç çetin ceviz ama Carla Del Ponte'yi de yabana atmayın.

Mesleğin püf noktalarını, Sicilya'da mafya tarafından öldürülen ünlü hakim Falcone'den öğrenmiş. ‘‘Herşeyi ondan öğrendim. Soruşturmanın inceliklerini, sorgulamayı herşeyi’’ diyor.

Miloseviç ile ilk karşılaştıklarında ‘‘Sizi dinlemeye hazırım, anlatın’’ demiş. Karşısındaki adam ağzını açmamış.

Carla Del Ponte ‘‘Çocuk gibi davrandı, yere baktı’’ diyor. Bosna'da, aylarca kurban aileleriyle tek tek görüşen bir kadına ne anlatabilirdi ki?

Türkiye-Avrupa Forumu kuruldu

Avrupa Birliği'ne üyeliğimizi hızlandırmak için Türkiye-Avrupa Forumu kuruldu. Almanya'daki Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin öncülüğünde kurulan forumda İshak Alaton, Şarık Tara gibi işadamlarının yanısıra, Türkiye Turizm Derneği Başkanı Tavit Köletavitoğlu, Profesör Şara Sayın gibi isimler yer alıyor. Forumda ayrıca Frankfurter Allgemeine Zeitung'un yazarlarından Wolfgang Günter-Lech, Alman bilimadamları, İtalyan ve Yunanlı gazeteciler de var. Forumun hedefi üyeliği hızlandırmanın yanısıra, özellikle Almanya'da Türkiye'ye yönelik önyargıları kırmak. Çünkü TAM direktörü Faruk Şen'in verdiği bilgiye göre, Almanya'da Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini destekleyenlerin oranı sadece yüzde 18. İspanya'da ise yüzde 48. Yani üyeliğimize en sıcak bakan ülke İspanya. Bu yüzden İspanya'nın AB dönem başkanı olduğu bir dönemde çok hızlı ve kararlı davranmak gerek.
Yazarın Tüm Yazıları