Büyükşehir=rant

İSTANBUL'da gelecekte olimpiyat oyunlarının düzenleyeceği yer kalmıyor.

Koca kentin ekonomisi ihale ve rant pazarı üzerine oturtuldu.

Haberin Devamı

CHP lideri Deniz Baykal, gruptaki konuşmasında, AKP zihniyetinin "İstanbul çürüttüğünü" söylüyor.

Baykal çok önemli bir soru yöneltiyor:

"Sayın Başbakan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, belediyenin paralarını off-shore hesaplarına yatırmış mıdır?"

İki haftadır grup konuşmalarında Kadir Topbaş'a ağır eleştiriler yönelterek "Topbaş'ın kente hiçbir şey katmadığını" savunuyor Baykal.

İstanbul'un perişan edildiğini söylüyor.

Gerçekten İstanbul'da her şey satılıyor; okul yerleri, yeşil alanlar... İmar yoğunlukları Büyükşehir Meclisi'nden partilerin ittifakı ile geçiyor.

Baykal'ın "İstanbul'da yavşak ilişkiler oluşmaya başladı" sözünü kimse üzerine almak istemiyor.

CHP Büyükşehir Meclis Grubunun Vekili, Kadir Topbaş için "Dürüst olduğuna inanıyorum" derken, arkasından da, Büyükşehir eliyle belediye şirketleri üzerinden verilen ihalelerin denetlenmediğinin esas 'sıkıntı' olduğundan şikayet edebiliyor.

Haberin Devamı

İstanbul'da bir trajedi yaşandığı doğru; talan ve gaspla...

ANAVATAN lideri Erkan Mumcu, İstanbul'un suç başkenti olduğunu söylüyor.

SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş "Karayolları arazisi keşke büyük bir park olarak değerlendirilseydi. Ama şimdi satıldığına göre 800 milyon dolar deprem için harcanmalıdır" diyor.

Satış sırasının İETT arsasına geldiğini Topbaş müjdeliyor. Bunun gibi daha birçok arsa imar izni bekliyor.

HARP AKADEMİSİ ARSASI

Okurumuz Tamer Çapın 'ilginç' bir öneride bulunuyor:

"Geçen günlerde birisi diyordu ki, buyurun Harp Akademileri'nin geniş arazisi varmış, 2.5 milyar dolar edermiş. Ben de öneriyorum; 3. Kolordu arazisi, Gülhane, Yıldız, Emirgan korulukları var; size en azından 5 milyar dolar getirir."

Mülkiye müfettişlerinin belediyelere dönük soruşturma raporlarına bakanlık izin vermiyor.

Yasadışı plan tadillerinin suç olduğu gözden kaçırılmak isteniyor.

Zihniyet değişimini sağlayacak bir proje

'Elazığ okuyor'

BAZILARININ yanlış işler yapmalarına ve partizanca davranmalarına karşın çoğu valinin büyük gayret içinde oldukları görülüyor. İllerinin kalkınmaları için çırpınıyorlar; eğitim-öğretim, çevre, yörelerine yatırım yapılması, tanıtılması ve işsizliğin önlenmesi için gayretli çabalar gösteriyorlar. Trabzon'a atanan eski Siirt ve Sakarya Valisi Nuri Okutan gibi eğitim çabasına girmiş Elazığ Valisi Muammer Muşmal... Belki de okuma konusunda Türkiye'de yapılan en büyük proje... 'Gençliğinde kitaplarla beslenmeyen milletlerin sonu acıdır" özdeyişini kırmak, büzülen beyinleri canlandırmak, düşündürmek, çözümcü ve üretken bir nesil yaratmak amacıyla bir iddiasını ortaya koymuş.

Elazığ'ı "Doğu Anadolu'muzun güven, huzur ve kültür adacığı" olarak nitelendiren Vali Muşmal diyor ki:

"Bugün Avrupa ülkeleri içerisinden en genç nüfusa sahip ülke biziz. Bu olumlu özelliğimiz eğer gençlerimizi iyi yetiştiremezsek yakın zamanda birçok olumsuzluğun temel nedeni olacaktır. Bu olumsuz sonucu tahmin etmek bir kehanet sayılmamalıdır.

120 BİN KİTAP

Atatürk, Büyük Taarruz'un sadece üç gün öncesinde, başkentin Kayseri'ye taşınmasının önerildiği, Türk'ün ateşle imtihan edildiği günlerde dahi okuma alışkanlığını bırakmamış, herkesin telaşa kapıldığı o hengamede Reşat Nuri Güntekin'in 'Çalıkuşu' romanını okumayı sürdürmüştür. Bilgi ve iletişim çağının yaşandığı günümüz dünyasında gençlerimizin her şeyden önce kitaba ve okumaya ihtiyacı vardır. İşte biz bu temel soruna çözüm bulmak amacıyla ilimizde 'Elazığ Okuyor' adı altında bir kampanya başlatmaya karar verdik. Kitap okuma alışkanlığının kalıcı olmasını istiyoruz.

Amacımız; okuyan bireye, okuyan aileye, okuyan şehre ve okuyan topluma ulaşmaktır. Projenin ilk etabında okul kütüphanelerine öğrenci sayısınca kitap armağan edilecektir. Okuma saatleri belirlenecek ve okuma kulüpleri oluşturulacaktır. Paneller ve konferanslar düzenlenecek, düşünce ve duygu dünyamızı süsleyen yazar ve şairlerimiz toplumumuzla buluşacaktır. Yarışmalarda, en çok kitap okuyan öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz ödüllendirilecektir. Kitap fuarlarımız açılacaktır."

'Elazığ Okuyor' kampanyasının Fırat Üniversitesi'nde yarın 14.00'te başlayacağını bildiren Vali Muşmal, ilk ve ortaöğretimde öğrencilere 150 türde toplam 120 bin kitap sunulacağını da bildirdi.

Erzurum'da neler oluyor

ERZURUM'la ilgili notlarımıza devam ediyoruz.

Haberin Devamı

Hükümetin çıkardığı teşvik yasasına karşın hiçbir gelişme olmamış Erzurum’da. "Türkiye’nin büyüme hızı artıyor" denildiği zaman her halde Erzurum’u içine almıyorlar. Şeker ve Çimento fabrikaları dışında önemli bir sanayi yatırımı yok? Yatırım denilince sadece TOKİ’nin konutlarından söz edilebiliyor; bir de karayollarından? Geçen yaz yapılan yolların, bugün delik deşik olduğunu bizzat gözlemledik. Zaten Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki duble yolların kaderi bu... İktidarın yol ihalelerindeki anlayışına göre, istimlak et yolu aç, üzerini kapla? Peki kalite, işte o yok? Ama işin propagandası çok. İstihdam derken, Türkcell’in Erzurum’daki Çağrı Merkezi; 400 kişi çalışıyor. İlk maaş 360 YTL, daha sonra performansa göre artıyor... Çalışmak için binlerce kişi sırada. Telsim ve Finansbank'ın da çağrı merkezleri varmış.

Haberin Devamı

50 YILDA 100 BİN ÖĞRENCİ MEZUN

Buna karşılık 1957’de kurulan Atatürk Üniversitesi’nde 41 bin öğrenci okuyor; ‘eğitim fabrikası’ sayılıyor. Atatürk’ün vasiyeti üzerine DP döneminde açılan üniversiteden bugüne kadar 100 bini öğrenci mezun olmuş. Samsun 19 Mayıs, Van 100. Yıl, Adana

Çukurova, Kars Kafkas, Elazığ Fırat ve Erzincan Üniversitelerinin kuruluşlarını gerçekleştiren Atatürk Üniversitesi ayrıca 1500 öğretim üyesi ‘ihraç’ ettiği de düşünülürse, Doğu ve Güneydoğu bölgesi için ne kadar önemli bir öğretim kurumu. Ancak ‘beyin göçü’ eğitimin kalitesini her geçen yıl geriye götürdüğü de bir gerçek.

OTOPARK SORUNU

Atatürk Heykeli’nin bulunduğu Havuzbaşı’ndan Cifte Minareli Medrese’ye kadar Cumhuriyet Caddesi’ni boydan boya dolaştık durduk. Saatlerce dolaştık ama bir park yeri bulamadık.

Haberin Devamı

Zaten dar olan kent cadde ve sokakları, resmen trafik yoğunluğu altında kalmış.

Bir çiçekçi dükkanına zor girdik, kaldırımda buzdan düşüyorduk.

“Yahu bunları temizleyen olmaz mı?” dedim.

Esnaf temizliyormuş... Bunu derken bizi kolumuzdan tutarak kaldırımdan asfalta indirdi. “Aman dikkat, başınıza çatıdan buz düşebilir” dedi.

Çatılardan sarkan bir metre uzunluğundaki buz sarkıtları görünce ürperdik.

Belediyeler, binaların çatılarında oluşan buz tehlikesini ortadan kaldıracak bir yöntemi şimdiye kadar nasıl geliştirmemiş. Doğrusu hayret edilecek bir durum. Oysa büyükşehir önlem almalı ve halkı kışın yaşanan buz korkusundan kurtarmalı.

Bir esnaf "Hayır" dedi; "Merdivenli itfaiye araçları var, başkanların afiş ve reklamlarını asarlar. Biz de her gün, başımıza nereden buz düşecek diye korku ile yaşarız."

Haberin Devamı

Bir başka esnaf “Maşallah bizim başkan dördüncü ödülünü aldı” dedi.

“Anlamadım” deyince “Uyduruk belediye dergilerinin sayısı son günlerde arttı. Malum seçimler var ya.. Başkan da değişik dört dergiden ödül almış? Başarı buysa tebrikler?”

BÜTÜN FATURA BİZİM

Daha sonra Büyükşehir Belediyesinin basın müşaviri Sayıl Narmanlıoğlu ile karşılaştık.

“Yalçın Bey, şimdiye kadar ki bütün belediye başkanlarının yaptığı ihmallerin faturasını başkanım Ahmet Küçükler’e kesmek haksızlık olmaz mı? Biz daha üç yıldır görevdeyiz. Bütün bunlar Erzurum’un 50 yıllık sorunları... Ancak başkanımız 'atom karınca' hızıyla sorunların üstesinden gelmeye çalışıyor, belediye olarak kamunun parasını kimseye dağıtmıyor. Herşey Erzurum için" diyor.

- Peki, Erzurum’un simgesi sayılan Selçuklulardan kalma Çifte Minareli Medrese’nin doğu tarafına düşen bölgedeki peynirci dükkanlarının yıkıldığını görmüş, meydan açılacağı için sevinmiştim. Ama şimdi gördüm ki, gene burada dükkanlar yapılıyor. Yazık, tarihi eser yine gölgede kalıyor. Niye yıkıldı o zaman?

- AKP Milletvekili Mustafa Ilıcalı ile Büyükşehir’in ortak hazırladıkları bir proje ile 38 dükkan yapılıyor. Bölgenin tarihi dokusuna uygun küçük hediyelik eşya satan dükkanlar bunlar... Kim ne derse desin uyduruk şeyler bunlar... Emin olun 400 bin Erzurumlu buna karşı; orada dükkan alacakların dışında? Zaten buna bir grup duyarlı Erzurumlu, bu yanlışlığa karşı İdare Mahkemesine dava açmışlar. Ancak mahkeme devam ederken, bu belediye dükkanları bitirme aşamasına getirmiş bile...

İSTANBUL, ERZURUM MU

Erzurum, 2002 seçimlerinde 7 milletvekilinden 7’sini de AKP almış. (Sonradan kurucu il başkanı İbrahim Özdoğan, önce DYP, sonra ANAVATAN’a geçti. Tanınan ve ismi öne çıkan vekiller arasında, Erdoğan’ın başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığında bulunan Prof. Mustafa Ilıcalı da var. Ulaşım uzmanı olarak İstanbul’un ulaşım ve trafik sorunları için çeşitli projeler ve kanun tasarıları hazırlıyor.

Ancak Ilıcalı’nın memleketi Erzurum için böyle bir çalışma yaptığını kimseden duymadık.

Gerçekten Erzurum’un trafik sorunu vahim durumda.

Sık sık gündeme getirilen hafif raylı sistemin hayata geçirilmesi için Büyükşehir’in hazırladığı söylenen projenin varlığı somut olarak ortaya çıkmamış daha...

Belediye Başkanı Av. Ahmet Küçükler "raylı sistem olacak" diyor ama bugüne kadar ciddi bir adım atılmış değil.

Otoparkı bile bulanmayan Erzurum'u kurtaracak tek çözüm bu ama daha dış kredi bulunacakmış...Ölme eşeğim ölme! Ya da ört ki ölem!

(Devam edecek...)

"Eve lazım olan, ele haramdır"

ANAYASAMIZIN 2. maddesinde ifade edilen,devletin ``Sosyal Devlet `` olmakla ilgili görevlerini yerine getirmede en temel kurum Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) 'dur.

Kurum Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile kurulduğu 1921 yılından bu yana anasız, babasız kalmış kimsesiz yetim bebeklere, çocuklara; ailesi tarafından ihmal ve istismar edilen çocuklara; bir eve sığdırılmayan engellilere; kimsesiz ve bakıma muhtaç gençlere, kadınlara ve yaşlılara sıcak bir yuva oluyor, onlara bir anlamda analık babalık yapıyor.

Kurum toplumun devlete emaneti olarak gördüğümüz bu insanlara yönelik hizmetlerini layıkıyla yerine getirebilmesi için bizzat kamu tarafından tahsis edilenler yanında toplumdaki hayırsever kişi ve kuruluşlar tarafından bağışlanmış son derece değerli arsa ,arazi ve taşınmazlara sahiptir.

Bunlardan en değerlisi ise İstanbul Göztepe Merdivenköy’de ki 90 dönüm araziydi.

Bu arazi aynı zamanda İstanbul’un da en değerli arazilerinden ve nefes aldığı yeşil alanlardan biridir.

Bu arazi bu yılın başında Gerçek Gündem internet gazetesinde Barış Yarkadaş‘ın yazıları ve CHP Genel Başkan yardımcısı Eskişehir Milletvekili Cevdet Selvi’nin soru önergeleri ile gündeme geldi.

Arazi TOKİ'ye bağlı Emlak Gayrimenkul AŞ'ye devredilmişti ve oradan da konut yapmak üzere bir şirkete 110 milyon YTL’ye devri söz konusuydu.

Yazılar ve soru önergeleri sonrasında bu işlemden vazgeçildi. Daha sonra gazetelerde anılan arazinin 220 milyon YTL bedelle bir Avusturya firmasına satıldığı haberi yer aldı.

Bu işte ne olup bittiğini anlamaya çalışırken 7 Mart 2007 günü gazetelerde İstanbul Zincirlikuyu‘daki Karayollarına ait hemen hemen aynı büyüklükteki arazinin (90 dönüm) açık ihale ile 800 milyon dolara satıldığı haberi yer aldı.

Bu durumda şu soruların sorulması gerekiyor:

1- Göztepe de 90 dönüm arazi (220 milyon YTL) 150 milyon dolar, Zincirlikuyu'da 800 milyon dolar! Nasıl oluyor? Bunun kamuoyuna izah edilmesi gerekir.

2- Zincirlikuyu‘daki arazi ihalesine ulusal ve uluslararası 9 firma katılıyor ve 800 milyon dolara satılıyor.Göztepe’deki SHÇEK arazisi ihalesine ise iki firma katılıyor. Fiyat 220 milyon YTL (150 milyon dolar) de kalıyor. Ben inanıyorum ki ihale gerektiği gibi duyurulsaydı katılım daha çok olurdu ve Zincirlikuyu arazisinin 800 milyon dolara satıldığı yerde SHÇEK arazisi 350-400 milyon dolardan aşağı satılmazdı.

3- SHÇEK’te geçmişte Göztepe’deki arazinin değerlendirilerek kurumun ihtiyaç duyduğu yatırımlar (çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, huzurevleri, kadın sığınma evleri, özürlü bakim ve rehabilitasyon merkezleri vb )yapılması planlanmaktaydı. Acaba bu arazi Maliye hazinesine ya da TOKİ’ye devredilirken karşılığında SHÇEK ne almıştır? Sayın Kadir Topbaş yaptığı açıklamada TOKİ nin SHÇEK’e Sevgi Evleri yaptığını söylüyor.

Ancak Sayın Çubukçu’nun Sayın Selvi‘ye verdiği cevapta bundan söz edilmiyor. Cevap aynen şöyle:

"1925 yılında Şahkulu vakfından hazineye intikal eden, 1946 yılında 2381,39 kuruş bedelle Çocuk Esirgeme Kurumuna satışı yapılan taşınmaz; 24.12.2003 tarihli ve 25234 sayılı Resmi gazetede yayımlanan ve 1.1.2006 da yürürlüğe giren 5018 sayılı kanun gereği Maliye Hazinesine intikal etmiş olup arsa ile ilgili işlemler Maliye Bakanlığı tarafından yürütülmektedir “

Sayın Bakan "bizim bakanlığımızla ilgisi yok Maliye Bakanlığı’na sorun" diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor.

Bu durumda bu arsanın devir ya da satışından SHÇEK‘e verilen bir şey olmadığı anlaşılıyor.

TOKİ’nin başka bir protokolle yaptığı “Sevgi Evleri “ anılan arsanın karşılığında yapılıyor havası yaratılarak durum kurtarılmaya çalışılıyor. Öyle olsa iki kamu kurumu arsında bir sözleşme yapılır ve orada arsanın bir ekspertiz raporuna dayalı bedeli, yapılacak evlerin projelerine göre hesaplanan inşaat bedelleri açık açık yazılırdı.

Ve böyle tartışmaların yaşandığı bir ortamda hemen kamu oyuna açıklanırdı ! Varsa yine de açıklanabilir!

Sayın Bakan Çubukçu 14 Kasım 2005 günü TBMM de Plan Bütçe Komisyonunda yaptığı bütçe sunuş konuşmasında “Ülkemizin ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde bulunan kesimlerinin sorunlarını çok geniş bir hizmet yelpazesi içinde çözmeye çalışan kurumumuz bütçesi üzerinde görüşmekteyiz.

Bunun altını da özenle çizmek istiyorum: Bugün itibariyle çocuk yuvalarımızda, toplam kapasite 8 736 olduğu halde 9 935 çocuğa hizmet verilmektedir.

Aynı şekilde yetiştirme yurtlarımızın toplam kapasitesi 8 853 olduğu halde 10 242 gencimiz yatılı kurum bakımından yararlanmaktadır Aslında bu rakamlar bile, topluma sosyal hizmet sunan Çocuk Esirgeme Kurumunun önemini ve daha fazla maddî imkânla desteklenmesi gerektiğini de ortaya koymaktadır..” diyerek kurumun durumunu ve kaynak sıkıntısını ortaya koymuştu.

Bu arada SHÇEK in 2007 yatırım bütçesi 61 milyon YTL. Bu miktarın büyük bir kısmı bakım ve onarımla ilgili. Yeni yatırım yok denecek kadar az.

Kurumda bakım için 5000’e yakın engelli çocuk sıra bekliyor. Kurumun son yıllardaki işsizlik yoksulluk sonucu artan başvurulara cevap veremediği ortada.

Ay geçmiyor ki kurum kamuoyu vicdanlarını derinden yaralayan bir olayla gündeme gelmesin. Saray Rehabilitasyon Merkezi, Malatya, Bahçelievler yurtlarındaki görüntüler hala hafızalarda.

Bu olumsuzlukların temel sebebi kaynak yetersizliği iken kurum varlıklarını çeşitli yollardan karşılıksız bir yerlere aktarmanın vebali yok mudur?

Ankara Keçiören’deki Atatürk Çocuk Yuvası arazisinin de büyük bir kısmının aynı yöntemlerle kurum elinden çıkığı ve konut yapılacağı söyleniyor. Ne olduğunu kurum çalışanları dahi bilmiyor.

Ne diyelim, bu işleri çok iyi yapıyorlar!

SHÇEK’in (dolaylı olarak toplumdaki garip/gurebanın malı) "Yetim hakkı böyle yenir ,pes !" dedirtecek yöntemlerle el değiştiriyor. Hem de kitabına son derece uygun. Önce SHÇEK’ten Maliye Hazinesi’ne ,oradan TOKİ’ye, oradan Emlak Gayrimenkul AŞ’ye, oradan da kamu ihale kanununa tabi olmadan satış.

Sayın Bakan Çubukçu`ya bir Anadolu atasözünü hatırlatmak gerek:

“Eve lazım olan, ele haramdır.”

Hasan GEMİCİ-Eski Devlet Bakanı

www.gercekgundem.com

Hazır kaynağı çarçur etmek

TOBB Başkanı, hükümete ilginç bir öneride bulunuyor. İşsizlik sigortası fonunda birikmiş paradan sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi şartıyla bir milyon kişiye istihdam yaratabileceklerini söylüyor! 'Hep bana' anlayışıyla, gösterilebilecek özverinin tipik örneğidir bu... Milletin zorla yaratılan kıt kaynaklarına dahi göz dikebilecek cesareti gösterenler, neden taşın altına ellerini koymaktan devamlı imtina ederler? Hep milletten beklerler özveriyi? Şimdi de işsizlik fonunda biriken para ilgilerini çekmektedir. Hazırı çarçur etmek hüneri olmamalı işveren temsilcisinin, istihdam yaratanın ve yatırım yapanın. Milletten bekledikleri özverinin birazını, önce kendilerinin göstermesidir esas olan.

Metin ALTAY

İnternet kafe

İZMİR'de internet kafe işletiyorum. Bugünlerde sık sık polis denetimleri oluyor. Hatta bazen her gün bu denetimler yapılıyor. Bu denetimlerden halkımız kadar ben de memnun oluyorum. Zira, artık bu işi düzgün yapmayanların, kurallara uymayanların elenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Bu denetimlerde tutanak tek nüsha düzenleniyor ve imzalatılıyor. Şimdiye kadar bir olumsuzluk yaşamadım ama yine de hem bizim rahat olmamız ve hem de polisin zan altında kalmaması için denetleme tutanaklarının iki nüsha olarak düzenlenmesinin ve bir nüshasının işyeri müstecirine verilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim.

İsmi saklı

Mesaj Panosu

- MALİYE gelirlerini artırmak için vergileri artırıyor veya yeni vergiler çıkartıyor. Noterler neden devletleştirilmiyor; haybeden yere dünyanın parasını kazanıyorlar. Diğer kamu kuruluşlarında kazanılan para direkt Maliye'ye yatarken, kamu kuruluşu yetkilisi belli miktarda maaş almaktadır. Noter de kamu kuruluşu olduğuna göre onlar neden maaş karşılığı çalıştırılmıyorlar?

A.T.

- CHP ve DTP dışında kalan tüm sol ve Atatürkçülüğü referans alan parti ve örgütlerin oluşturacağı bir birliğin iktidar olma şansı vardır. DSP bu birlikteliği sağlamada çatı partisi olabilir. Bu cephenin başarı şansı vardır. Yapılması gereken şey halkın karşı olmadığı olumsuzluğu olmayan adaylardan oluşmuş kadrolarla, öncelikleri olan bir seçim protokolü ile yola çıkmaktır. Hiçbir bireysel çıkar bunu engellememelidir. Bilin ki Türkiye halkının gönlü bu cephededir.

M.V.

Biliyor musunuz

- KA-DER'in yarın The Marmara'daki basın toplantısında Ümit Boyner, Meltem Cumbul, Lale Mansur ve Meral Okay'ın "Meclise girmek için erkek olmak mı şart' sloganıyla politikacılara sesleneceklerini...

- OSMAN Baydemir'in başkanlığındaki DTP'li beş belediye başkanının, SODEV Başkanı Aydın Cıngı'nı ziyaret ederek, 'yükselişteki uç milliyetçi akım' ve 'Kürt sorunu' üzerinde görüş alışverişinde bulunduklarını...

- CHP Yalova Milletvekili, eğitimci Muharrem İnce'nin 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle verdiği demeçte, uluslararası sermayenin sağlık sistemimizi ve ilaç sektörümüzü denetim altına almak istediğini söylediğini...

Bakanlık ruhsat verdi, 5 bin dönümlük çam ormanı kesildi

KURŞUNLU, Yeşil Karaman Köyü'nde 5.000 dönümlük çam ormanı kesilmektedir. Kurulan ve çok hızlı çalışan şantiyenin başında bu katliamın amacını belirten hiç bir tabela yok. Gayriresmi ilk bilgilere göre bu katliamın amacı çakıl taşı çıkartmakmış. Büyük bir olasılıkla bu alan, toprağın dengesi bozulduktan sonra tekrar orman haline getirilemeyecektir. Sondaj çalışmaları yapılarak yörenin su dengelerine müdahale edilmektedir.

8 Mart günü civar ve uzak köylerin sakinleri, yetkilileri ve merkezden ilgilenen politikacı ve çevreciler şantiye yakınında bir protesto toplantısı yaptılar. Daha kapsamlı bir toplantı 17 Mart günü Antalya'da yapılacak. Bu katliam etraflıca yerel gazetelerde haber olarak verildi.

Köylü bu katliamı durdurmak için büyük bir dayanışma içinde. Ormanları yok ederek taş çıkartma, daha sonra da beton yığını yerleşmelere dönüştürme projelerine geç kalmadan güçlü bir şekilde karşı

çıkıp bu projeleri durdurabilmek ümidi ile sizden yardım ve işbirliği diliyoruz. Ormanlara çok değer veren Çevre ve Orman Bakanlığı'ndan nasıl ruhsat alındı acaba?

Prof. Ayşe Tuvana ALTON-ANTALYA

Yazarın Tüm Yazıları