Bush bastırıyor muhalefet artıyor

HERKES Saddam Hüseyin'in kötü bir yönetici, güvenilmez bir komşu olduğunu düşünüyor, ama Bush Yönetimi'nin tek taraflı kararlarıyla Irak'a karşı savaşa sürüklenmeyi istemiyor.

Bu, 'ya benden yanasınız, ya da düşmandan' tavrı tepki uyandırıyor. Tepkinin de ötesinde ürkütüyor.

Fransa'nın tanınmış politikacılarından eski savunma bakanı Jean-Pierre Chevenement, Marmara Vakfı'nın düzenlediği 5. Avrasya Zirvesi'nde Cumartesi günü yaptığı konuşmada, Başkan Bush'un Birleşmiş Milletler'i devreye sokma çabasını, gerçek bir ortak hareket isteğinden çok, 'BM Güvenlik Konseyi'ni' daha önceden açıklanmış bir 'savaşa alet etme' arayışı olarak yorumluyordu.

Haksız da değildi.

Irak'a denetçilerin geri dönmesiyle ilgili karar tasarısına Amerikan Yönetimi'nin kabul edilemeyecek yeni koşullar eklemekteki ısrarı herkese aynı şeyi düşündürüyor doğrusu.

Washington her fırsatta müttefiklere danışmadan adım atmayacağını söylüyor ama müttefikler, Washington'un her adımında kendilerini biraz daha fazla dışladığı hissine kapılıyorlar.

BM kararlarını uygulamadığı için Irak'a askeri müdahaleye hazırlanan Washington Yönetimi'nin, kurallar ve kurumları hiçe sayarak dünyayı sonu bilinmeyen bir maceraya sürüklediği inancı giderek artıyor.

Kaldı ki, BM Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamayan sadece Saddam mı? Bunu, Saddam'ın uluslararası kamuoyunun çağrılarını on yıldan beri hiçe saymasını onayladığım için söylemiyorum, ama Ermenistan'ı işgal ettiği Azerbaycan topraklarından derhal geri çekilmeye çağıran kararlar ne oluyor?

Onlar uyulması gerekmeyen BM kararları sınıfından mı? Çifte standart oldu mu, böyle kritik anlarda insanları ikna etmek daha da zorlaşıyor.

Bush bastırıyor, muhalefet artıyor.

* * *

BÖYLESİNE
güçlü bir muhalefetin Bush Yönetimi'ni kararından caydıramayacağı açık, ancak muhalefet de şu anda sadece karşı koymakla kalıyor. Etkili biçimde devreye giremiyor.

Çünkü, Türkiye de dahil Avrupa, Rusya, Çin gibi etkili güçler bir yandan -haklı gerekçelerle- savaşa karşı çıkıyorlar öte yandan Saddam Yönetimi'nin ambargoları delmek için sağladığı her türlü maddi olanaktan sonuna kadar yararlanmayı sürdürmek istiyorlar.

Petrol arama ve üretim hakları, ticari öncelikler, ihale vaatleri gibi ayrıcalıklardan vazgeçmeyi kimse göze almıyor. Yaptırımları delenler, Saddam'a 'yaptırımlara uy' çağrısını yapıyorlar. O da 'tamam uyuyorum' diyor.

Böylesine derin bir sorunu, bu kadar üstün körü bir yaklaşımla çözmek mümkün değil. Savaşa karşı olanlar eğer samimiyseler ve kendi çıkarları için şu anda Washington ile derin pazarlıklar peşinde değillerse, Saddam Hüseyin'e karşı net tavır almak zorundalar.

* * *

BU savaşı önlemenin tek yolu Bush Yönetimi'nin başına buyrukluğuna karşı çıkıldığı gibi, Saddam'a da aynı kararlılıkla 'yeter' demekten geçer.

Saddam'ın yabancılara sağladığı maddi ayrıcalıklar, aslında Irak halkına ait olan kaynakların bir diktatörlüğün devamı için bol keseden dağıtılmasından başka bir şey değildir.

Bugün Irak halkının sefaletinden sorumlu olan sadece BM ambargoları mı? Saddam Yönetimi'nin demokrasi, insan hakları ve en ufak muhalefete geçit vermeyen baskı rejiminin hiç mi etkisi yoktur bu sonuçta?

Savaşı engellemek için Irak Devlet Başkanı'nı da durdurmak gerekiyor. Savaşa karşı olmak, Saddam Hüseyin'e net biçimde artık kenara çekilme zamanının geldiğini, demokratik adımların atılması gerektiğini, kendisiyle bu koşullarda iş yapmanın mümkün olamayacağını açıkça, dostça söylemek ve tavır göstermekle gerçekçilik kazanır.
Yazarın Tüm Yazıları