Bozcaada’yı da yazma artık, bilen bilsin bilmeyen gelmesin (*)

Burada huzur var.

Sokağa sandalye atıp oturan var.

Uzun uzun bir noktaya dalıp giden var.

İnsanın tenini güzelleştiren, dirileştiren bir su var.

Çivi gibi buzzz gibi soğuk bir su.

Ve rüzgar var anasını satayım, inatçı bir rüzgar.

Laf dinlemeyen, deli bir rüzgar.

* * *

Sessizlik, dinginlik var.

Asmalar var.

Domates reçeli var.

Sadelik var, abartısızlık var.

Hiçbir şeyin altı çizili değil burada.

Angelina Jolie taklidi dudaklar yok.

Kendini Angelina Jolie’ye benzetmeye çalışan kadınlar da yok.

Doğallık var, sadelik var.

* * *

Taş evler var.

Daracık sokaklar.

Minicik sürpriz avlular.

Mavi, açık mavi, su yeşili ahşap panjurlar.

Kapı kenarlarında dizili, irili ufaklı saksılar.

Pencere pervazından sarkan asmalar.

Baştan ve yoldan çıkmış çiçekler, begonviller.

Her yerden kafasını uzatan, çapkın, oyuncu kediler.

Taş evlerin sokak kapılarında insanın içini ısıtan perdeler var, tülden ya da boncuktan perdeler, kapılardan sarkıyor.

Sizi içeriye çağırıyor.

* * *

Yüzme havuzu yok, havuz yok.

Mecburen balkon yok, çünkü evlerin ikinci katı yok.

Abuk sabuk yapılar yok.

En azından çok yok.

Kaç dönüm toprağın olursa olsun, tek bir ev yapabiliyorsun, o da 80 metrekare.

Bu kuralı bozan var mı?

Var...

Devlet.

Sadece bazı devlet kurumları birden fazla katlı.

Olsun.

Yine de batmıyor.

En azından bana batmadı.

* * *

Çok mutluyum.

Listemdeki, "Ölmeden önce görülmesi gereken yerler"den birine daha çentik attım.

Bozcaada’dayım.

Çok sevdim burayı.

Bir kere inanılmaz medeni.

Kimse alınmasın ama ayılıp bayıldığımız Yunan Adaları gibi.

Hálá bir Rum havası hakim.

Siesta yapan insanlar bile var.

74’te 3 bin Rum, bin Türk varmış, 6-7 Eylül olaylarından sonra Rumlar göç etmiş ama hálá onların izlerini, etkilerini görmek mümkün.

* * *

Bence bu adanın hayatını kurtaran, ulaşımın zor olması.

Allah’tan öyle.

Yoksa biz çoktan burayı mahvederdik, ya da şöyle diyeyim, Akdeniz’deki popüler beldelerimize, beton yığınlarına çevirirdik.

Ne yazık ki, yapamıyorsun.

Elin kolun bağlı, feribotu bekliyorsun.

Fırtına patlarsa, ayvayı yiyorsun.

Tırnaklarını yiyerek, karşı kıyıya bakıyorsun.

Ben çok sevdim bu durumu.

Hatta özgürlüğümü kısıtlıyor olması bile hoşuma gitti.

* * *

Kaikias ve Katina, adanın en popüler iki butik oteli.

Kaikias’ın sahibi Handan Beydili, çoook eski adalı.

1560’ta Osmanlı, 11 aileyi bu adaya yerleştirmiş. İşte Handan, o ailelerden birinin soyundan geliyor. Liseyi adada bitiriyor, sonra mimarlık okumaya gidiyor. Kendi gibi mimar bir kocası var. Handan daha sakin, sessiz ve derinden biri, eşi İsmail ise hiperaktif. Renkli ve çok eğlenceli. Bıraksanız, sonsuza kadar konuşabilir. Bu ikili, müthiş bir iş çıkarmışlar, Kaikias 20 odalık her ayrıntısına hayran olunacak bir butik otel.

Onun dışında da 350 tane ev yapmışlar, yapıyorlar, satıyorlar.

Oktay Sözbir, Haluk Şahin, Ayşe Tuna, Uğur Dündar, Sumru Yarucuk hep bu ikilinin yaptığı evleri almış.

Katina’nın ise odaları daha modern, plazma televizyonlu filan, mutlaka görmeye ve kalmaya değer.

Aral Çiftliği, Bağbadem ve Rengigül Konukevi de sağlam adresler.

Ama eğer birkaç hafta önceden yer ayırmazsanız, yaya kalırsınız, haberiniz olsun.

Biz mesela bir hafta önce aradık, nasıl olsa bir oda buluruz diye, ıh ıh, yalvardık yakardık, yok, gerçekten yok, sonra Mauna’cılar sağ olsunlar, "Hadi kızını da al gel" dediler. Herhangi bir lüksümüz yok ama güzel rüyalar gördüğümüz, klimalı, temiz bir odamız var. Üç kişi 200 milyona kalıyor. Fiyatlar aşağı yukarı böyle.

Bozcaada bana çok iyi geldi.

Korelli, Lodos, Yakamoz, Salkım ve Vahit’in Yeri yemek yemek için benim tavsiye edebileceğim yerler. Ve plaj olarak Habbele. Mitos plajı. Denizi kadar, patlıcanlı pilavı ve bamyası da iyi. Alya orada şimdi, Nálán’ı perişan ediyordur, kusura bakmayın benim gitmem gerekiyor, birlikte bir yüzelim, sonra yine konuşuruz...

Hamiş: Başlık, Nezihe’nin önerisi. O, buradan ev aldı, başka kimse almasın istiyor...
Yazarın Tüm Yazıları