Börekler kimin için?

Uzun yaşamanın yolu:

Kilo ver, düzenli egzersiz yap, sigara içme, sosyalleş, stresi azalt, olumlu biri ol, sırf ot-çöp ye, iyi uyu, düzenli check-up yaptır...

Bilim adamlarına karşılık, bunlardan birini bile yerine getirmeye çalışmanın insan ömrünü azalttığını iddia ediyorum.

Mesela düzenli egzersiz yapmak...

Hayatımda böyle tatsız iş görmedim. Günlerin nasıl bir hızla geçtiğini hatırlatması bir yana, ki şöyle oluyor: ‘Ayol ben daha demin yapıp bitirmedim mi bu naneyi!’ diyorum ki meğer dünmüş o. Hadi yeniden...

Son günlerde bir tepki oluştu bende... Burnum düşse eğilip yerden almıyorum. Kibirden değil, egzersiz olur diye...

Olumlu biri olacakmışız. Yani bir sabah yataktan olumlu biri olma kararıyla kalkacaksınız. ‘Bugün terbiyeli kereviz pişireyim’ yahut ‘Kırmızı kazağımı giyeyim’ gibi...

Kilo ver!

Bu hepsinden kolay. Ver deyince veriliyor çünkü. Fakat ben zoru başarmayı sevdiğimden vermiyorum.

Bu arada... Kim bana ‘Kibrit kutusu kadar beyaz peynir’ önerirse, Ezine’ye götürüp tenekeye basacağım kendisini, haberi olsun!

Düzenli check-up yaptır!

Başkasını bilmem ama bu iş benim için tedrici intihar gibi bir şey. Doktorun iki dudağı arasından çıkacak neticeyi beklemek ölüme eş bana göre.

Sosyalleş!

Yani insan içine gir; seni aşağı çekmelerine, hırpalamalarına, üzmelerine, kırmalarına imkán tanı!

Ot, çöp ye!

Peki, yiyelim de o börekler, baklavalar kimin için?

Kim ve ne içindir memleketimdeki bu karbonhidrat yapılanması?

Bu bir imtihan mı? Nefis imtihanı?

Başarılı olunca ne olacak? Ömre bir beş yıl ömür daha katılacak, fakat o da imtihanlısından tabii. Son beş yıl olduğunu bilmediğimizden...

Stresi azalt!

Stres sanki ‘televizyonun sesi’dir. ‘Sesi biraz azaltır mısınız?’ ‘Azaltıyorum efendim.’ Fakat baştan beri anlatmak istediğim üzere öteki şartların hepsi bende strese neden oluyor. Ki çoğunluğun benim durumumda olduğundan eminim.

Şimdi nedir yani o zaman?

Hemen cevaplayayım... İki ucu şeyli değnek. Her durumda gidiciyiz anlayacağınız.

Yalnız ‘İyi uyu!’ tavsiyesi hoşuma gitti. Bunun katsayısı nedir acaba? Ötekilerin sonucunu etkileyecek kadar yüksekse, yırttım demektir.

Bimbo ile himbo

Cinsel sözlük giderek genişliyormuş ancak hálá benim erkekte beğendiğim tarzın adı yok. Neyse... Kadınla yegáne ayrıldığı nokta cinsel organı olan erkeğe ‘Metroseksüel’ dendiğini artık hepimiz biliyoruz. Hırpani kılıklılara ise ‘Retroseksüel’ deniyormuş.

Örnek vermek icap ettiğinde on kişiyi zor toplarsınız metroseksüel erkek için. Zaten kabul de etmiyor çoğu. İçinde seksüel falan geçtiğinden... ‘Heteroseksüel’den bile tırsanı bilirim. Ki bunların da bir adı var. Tırsanların yani. Pomoseksüel. Kaçış yok arkadaşlar! ‘Beni bulaştırmayın bu işlere’ de deseniz ‘seksüel’li bir sıfatınız var işte!

Ne diyordum... Ha, çoğu kabul etmiyor. Mustafa Sarıgül bile ‘Ben metroseksüel değilim, Erzincanlıyım’ dedi biliyorsunuz. Aklıma rahmetli Zenger’in bir anısı geldi. Mesut Yılmaz’ın siyasete atıldığı ilk günlerde Yılmaz’ın memleketi Rize’ye girmişler seçim otobüsüyle... Zenger mikrofonda habire Yılmaz’ı överken, ‘Kaliteli’ demiş bir ara... Kalabalık bir ağızdan bağırmış, ‘Kaliteli değil, Rizeli!’

Uzatmayayım, metroseksüel erkeğe örnek bulmak yorar sizi ama retroseksüel erkek hiç uğraştırmaz. Hatta ‘Denizde kum, Türkiye’de retroseksüel erkek’ denilebilir. Nedeni hem beleş olması, hem de erkekliğe halel getirmemesidir.

İlla ismen örnek istiyorsanız, bulunduğunuz şehrin telefon rehberini açın önünüze... Gözünüzle görmek isterseniz o zaman şehrin meydanında on dakika dikileceksiniz. Önünüzden geçen yirmi kişinin ondokuzu retroseksüeldir. Geriye kalan bir kişi de kadındır zaten.

Bu konuyu esas neden açtım... Bizim de bir sıfatımız var artık. Sözlük kapsamına girmişiz çok şükür! Artık sarışın kadınları otomatikman ‘Aptal’ olarak nitelendiren erkekler bize kısaca ‘Bimbo’ diyecekler. E, tabii hayatta hiçbir şey karşılıksız kalmaz. Bizim de onlara var bir diyeceğimiz...

‘Himbo.’

Yani aklı biraz kıt erkek. Gerçi sözlük ‘Yakışıklı’ da diyor ilaveten ama onu geçiyorum. Aklı kıt adam nasıl yakışıklı olur ki? E, ön yargıysa önyargı... Sarışın kadın aptal oldu da yıllarca... Hem benimki daha kabul edilebilir bir şey. Manálı hiç olmazsa.


MIŞ-MUŞ

Emine Erdoğan siyasete iyice ısınmış.Dört gözle Semra Özal kıvamına gelmesini bekliyoruz.

Erdoğan burcu gereği çekingenmiş.Çekine çekine başbakan oldu, çekinmese ne olacaktı acaba...

Türk bilim adamları mısırın nasıl en iyi patlayacağının formülünü bulmuş.E, öteki bilim adamları gibi ömrü uzatmaya falan çalışmak kolay; esas olan o uzun ömür kış gecelerinde ne yapılacağı, ki bizimkiler bunu düşünmüş çok şükür!

Erdoğan ‘Denktaş’la hasım değil hısımız’ demiş.Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmezmiş, o da başka.
Yazarın Tüm Yazıları