Biz evleniyoruz, yok, sevda masalı şey ediyoruz, yok, ikinci baharımızı yaşıyoruz, yok; n’apıyoduk b

Hastası olduğumuz Piyale Madra, pazartesi günkü Ademler ve Havvalar bantında, yaşanan histeriyi her zamanki gibi şahane özetliyordu...

Şöyle ki adamın biri, kanepede yanında oturduğu kadını evliliğe ikna etmeye çalışmaktadır: ‘İnan bana, evlenirsek çok mutlu olacağız. Birbirimizi çok seviyoruz, çok iyi anlaşıyoruz, daha ne olsun?’ Bizim nazlı gelin adayı, son karede damat namzetini bir kontra soruyla yanıtlar: ‘İyi de... Bakalım bütün Türkiye bizi birbirimize yakıştırıyor mu?’

İçinden ‘sevgi’ kelimesi geçmeyen tek cümle kurulmayan, 24 saatlik güya ‘büyük ve seviyeli aşklar’ yaşanan, esasta sevgisizlikten fena hálde kırılan cinnet vatanımın olayı bu mudur, budur!..

Kanalın birinde boy gösterip, muhtemelen içi boş bir tenekeden farksız olan ‘aşk’ınızın Leyla ile Mecnun’unkinden bile büyük olduğunu, günün 18 saati TV karşısında pinekleyen Alibeyköylü Mutena Hanım ile Şirinevlerli Hayrullah Bey’e onaylatmadınız mı? Size nikah mikah düşmez, düşemez güzel kardeşim...

Geçtiğimiz Cumartesi, bin yıllık kankamın ve sevgilisinin paylaştıkları evde misafirdim. Üç kişi, önümüzde ızgara levrekler, geyiğin belini kırıyorduk. Elbet mutluydum...

O sırada biricik dostum; ‘Bu akşam mutlaka izlememiz gereken bir program var’ dedi.

Bir heves; ‘Neymiş o?’ diye sordum.

Benim haberim yokmuş ama benim programım başlıyormuş. En iyi dostum olarak hayatımı kurtaracak formülü keşfetmiş olmaktan dolayı çok mutluymuş. Sevda Masalı’nı yeni turu huzura geliyormuş ama bu kez ‘benimkiler’ yarışıyormuş! Bir dahaki tura katılmayı kesinlikle düşünmem gerekiyormuş ama format habire değiştiği için treni kaçırmış olmam kuvvetle muhtemelmiş! Zira herhalde bir sonraki turda, ilkokul flörtleri konu edilecekmiş...

E, artık bu noktada sabrım tükendi háliyle: ‘Ne diyorsun be!?!’

Mevzu sonradan açıklığa kavuştu: Canım cankuşum, benim ne mene bir yaratık olduğumu gayet iyi bildiği için eline geçen her fırsatta dalgasını geçmeyi huy edinmiştir:

Bendeniz genelde yaşça kendimden büyük adamları beğendiğim için yolda ak sakallı, nur yüzlü bir dede geçmeyegörsün; bizimkinin repliği bellidir: ‘Ebru bak, tam senin tipin!’

Belki izlemişsinizdir: Sırasıyla, ‘Ben Evleniyorum’, ‘Biz Evleniyoruz’, ‘Sevda Masalı’ şeklinde huzura gelen, ‘Hadi Birbirini Hiç Tanımayan İnsanlar Olarak Fitne Fücurla Gerdeğe Girmeye Çalışalım, Bu Arada Da Elálemin Bizi Zorla Başgöz Etmek Adına Yırtınmasından Nemalanalım, Gündem Sakızı Olalım’ programı, bu kez de ‘İkinci Bahar’ şeklinde vizyona girdi.

Not: Bu mevzu bizi ağır dumura uğrattı sayın kari. Ayrıca izin mizin almadan ev taşımaya çalışıyorum. Dolayısıyla genelde yapmamaya gayret ettiğim bir şey yapacağım, müsaadenle konuya yarın, kaldığı yerden devam edeceğim.

Asparagas

Drakulanın nedameti

Kont Drakula olarak da tanınan Kazıklı Voyvoda bir basın toplantısı düzenleyerek, kazığa oturttuğu insanların yanı sıra kanını emdiği tüm kadınlardan ve çocuklardan da özür dilediğini açıkladı. Bu girişim için uzun yıllar beklediğini, 20. yy’ın başlarında ne hikmetse ruhunu kösne bir utanç duygusunun bastığını ve bu tavrı kendisine hiç yakıştıramadığı hálde şatosuna kapandığını ifade eden Drakula, Rumsfeld ve Blair’den cesaret alarak bu açıklamayı yapmaya karar verdiğini söyledi: ‘Baktım ki mevzu özür dileyince kapanıyor; áleme döneyim dedim. Zaten perhiz perhiz, içim kurudu. Can çekiyor; bu da neresinden baksanız bir iştiha mevzuudur yani, kabarıveriyor... Baktım ki, elálem yapıyor; ‘Ben yaptım oldu’ oluveriyor, ben de mevzuatı şöyle bir temize çekip, piyasaya çıkmaya karar verdim. Nah-a’dır, işte, hepinizin huzurunda özrümü de diledim. Ortam çömezlere, amatörlere mi kalsın yani?.. Siz esas bundan sonra seyreyleyin vahşetin hakikatlisini.’
Yazarın Tüm Yazıları