Bir gün kar yağmazsa...

DÖRT kişi arabanın arka tamponunun üzerine çıkmış zıplıyorlar ki, araba karda yürüsün.

Atatürk'ün ‘‘Türk zekidir...’’ sözü burada da yerini buluyor.

Çünkü dört kişi tamponun üzerine çıkıp zıpladıkları zaman, araba sanki zincir takmış gibi oluyor.

Aslında zincir yok.

Arabanın tekerlekleri karda kayıp boşuna dönünce, dört kişi hemen yetişiyor.

Tamponun üzerine atlayıp hep birlikte başlıyorlar zıplamaya ve araba yürüyor.

Dünyanın bir başka yerinde insanların aklına bu gelmez.

Ve bir yabancı görse, asla aklı ermez; dört insanın zincir fonksiyonu üstlendiklerine.

Nitekim araba geri geri kaymaya başlayınca da, bu kez omuz vererek ‘‘takoz’’ görevini yerine getiriyorlar.

*

Bizim medya ise kabahati karda bulmakta:

‘‘Kar faciası...’’

‘‘Kar esir aldı...’’

‘‘Beyaz felaket...’’

Oysa kar, yaşam demek.

Bir an için kar yağmadığını düşünün; denizler dışında yaşam bir anda sona erecektir.

Çünkü sıcak mevsimlerde kara parçaları üzerindeki yaşamı besleyen, yüksek yerlerdeki kar stoklarıdır. Kar yoksa, dört mevsim akıp duran ve yaşamı sağlayan ırmaklar, dereler, nehirler, yeraltı suları da yok...

Karada yaşam da...

Kar, doğanın insanoğluna verdiği en büyük armağanlardan birisidir.

Kar; nimettir.

Bir gün kar yağmadığı zaman, karada yaşamın bitişidir o...

*

Ne yapacaksınız ki ahmak insanoğlu işine gelmediği zaman sırf kurda, kuşa, dağdaki ayıya, sokaktaki köpeğe, kooperatif yapacağı yerdeki ormana kızmıyor.

Kara da kızıyor...

Zincirsiz yola çıkmış, niye yolda kaldım diye sormakta.

Doğanın tertemiz, bembeyaz, masum ve yardımsever hediyesi kar, insanın elinde bir anda ‘‘felaket’’ oluveriyor.

Oysa ‘‘felaket’’ olan insan.

Televizyonda, otomobilin arka tamponuna çıkmış zıplayan dört insana ve kara kızan önde oturana bakıyorum...

Felaketin ta kendisi...
Yazarın Tüm Yazıları