Bedeninizdeki fazlalıklar, ruhunuzdaki ağırlıklar ve hayatınızda kalanlar!

Dönüp bakıyorum; hayatıma, yaşadıklarıma.

Her şey üst üste gelmiş.

Hayatın kaosu.

Yaşama yetişme telaşı.

İşimi en iyi şekilde yapabilme, daha iyiye ulaşabilme çabası.

Başarabilecek miyim kaygısı…

İnsanların bazı saçmalıklarını anlamaya çalışmak…

Bunlarla uğraşadurayım…

Hayat bana gerçek yüzünü göstersin.

Ezsin beni bir şeyler tüm ağırlığıyla, hem de var gücüyle.

Bununla da kalmamış.

Beni yiyerek ufalamış.

Heyecanlarımı baltalamış.

İçimdeki çocuğu öldürmüş.

Mutluluklarımı taşlamış.

Yetmezmiş gibi…

Ruhumu da ele geçirmeye başlamış.

Beni benden almış.

Unufak olmuşum.

Bir cümle, evet sadece bir cümle oluyor kulaklarıma tokat gibi çapan…

Beni kendime getiren...

Şimdiye kadar yaptığım tolerelerim, alttan alışlarım, sabırlı davranışlarım…

Duyduğumda beni önce afallatsa da, bir cümlenin beni silkeleyip kendime getirmesi…

Gereken yapıldı tabii, saygı sınırları çerçevesinde, haddimi aşmadan.

Ve o an, üstümdeki yüklerin yavaş yavaş kalktığını…

Sadece beni değil, kalbimi, ruhumu da ezmiş.

Ve zamanı da gelmiş.

Beni, ruhumu yıpratan fazlalıkları atmanın.

Arınmanın…

Hayattaki yüklerin hepsinden bir anda arınamıyor insan ama teker teker, zamanla…

Öğrenerek…

Afallayarak…

Şaşırarak…

Anlamaya çalışarak…

Deneyim kazanarak…

Farkına vararak…

Tökezlese de yola devam ederek…

Adım ata ata…

Bizi yiyip bitirenleri…

Hayatımıza ve ruhumuza ağır gelenleri ata ata…

***

Hayatımızın yanı sıra bedenimize de fazla gelenler var.

Mesela kilo, mesela akne, mesela selülit…

Solmuş ten, yıpranmış saç, elastiğini kaybetmiş cilt…

Bunlarla baş etmek için türlü çareler var.

Çeşit çeşit yöntemler…

Kremler, laser tedaviler…

Ama tabii bunların maddiyatı da…

Yaz bitiminde yeni bir mevsime girerken, solmuş cildime, yıpranmış saçıma bir canlılık getirsem fena olmaz hani diyerek şöyle hem fiyatı uygun, hem de tamamen doğal, bitkisel olan bir şeyler araştırırken…

O da ne?

Birileri sesimi duyuyor sanki.

Zamanlama da bu kadar olur yani.

Röportaj sonrası eve döndüğümde, orta boyda bir koliyle karşılaşıyorum masamda.

Paket, kutu açmak her zaman mutlu eder beni.

‘İçinden neler çıkacak acaba?’ heyecanıyla…

Bir açtım ki kutuyu.

Ohoooooo!

Dedim ya sanki sesimi duydular.

Şampuan, saç bakım yağı, cilt bakım yağı, el ve tırnak bakım kremi, masaj yağı, bronzlaştırıcı bakım yağı, gül kokulu sabunlar…

Katkısız, doğal ve de bitkisel…

Tamamen saf bitki özleriyle…

Herbalium bu doğal mucizeyi gerçekleştiren.

Daha ilk kullanım sonrasında farkı görüyorsunuz.

İki haftada saçlarımdaki parlaklık, cildimdeki canlılık fark ediliyor çevremdekiler tarafından.

İşin sırrını soruyorlar.

Kullandığım ürünleri sayıyorum, bana bu kurtarıcıları yollayan Herbalium’dan Volkan Bey’e (Kurt) içimden teşekkür ederek.

Normalde güzellik malzemelerine servet ödemem ama Herbalium’un bu ürünlerini kullanmayı seçişim fiyatlarının uygun olması.

Ama daha da önemlisi % 100 doğal ve bitki özlerinden oluşması.

Demek ki neymiş?

Vücuttaki fazlalıkların atılması gibi, hayatımızdaki ruhumuzdaki ağırlıkların atılması da…

Her şey doğallıkla…

Doğal yollarla atılıyor bedendeki pürüzler ve kilolar.

Doğal ve samimi olanlar kalıyor hayatımızda.

Ha bir de insanlarla oynamayanlar, insanları kullanmayanlar tabii.