Battı balık yan gider

Yine bir tebdil-i mekán durumu var; hayırlara vesile olmasını dilediğimiz. Anlayacağınız, gariban muharrireniz, 14 yıl içinde dokuzuncu evine taşınmaya çalışıyor.

Reenkarnasyon diye bir şey varsa, ben bir sonraki hayatımda tospağa olmak istiyorum, yeminle... Zira artık bitap düştü bünye. Bu ne be! Taşın taşın bitmiyor.

Selamiçeşme, Gümüşsuyu, Cihangir, Vali Konağı, Yeşilköy, yine Cihangir, Teşvikiye, yine Teşvikiye...

Ve şimdi Gümüşsuyu; yine...

Arada ‘manital enfeksiyon’ dolayısıyla takıldığımız Ulus, Yıldız, Büyükdere benzeri beldelerimize değinmiyorum bile...

Bu köşeler babamızın malı değil, gözünün yağını yediğimin okuru, biliyorum ama affına sığınarak ağlak yapmak için izin istiyorum. Yüksek müsaadenle bugün bir nebze nevroz kusacağım. Zira şöyle okkalı bir isyan námesi döşenmezsem, tam ortamdan çatlayacağım.

Yetişkinliğin bir sınavı varsa, işte ben bu aralar ona çalışıyorum. Ve tüm beceriksizliğime, meleke yoksunluğuma rağmen, inanın, sıkı çalışıyorum.

Öyle vallahi; zannımca ev taşımayı becermek, yetişkinliği becermenin ta kendisi...

Emlakçı, ustalar, eski ve yeni ev sahibi... Tesisatçı, şucu bucu, elektrikçi... Ağır mevzuat; ciddi organizasyon meselesi...

Organizasyon dediniz mi bu zavallı kuklanın ipleri kopuyor. Bünye, zembereğinden boşalmış mekanizma misáli düşüyor; düşmek ne kelime; dökülüyor...

Vakit yok, nakit yok, takat desen hak getire... O yok, bu yok; hikáyeyi özetlemek gerekirse: Ölmüşüm ağlayanım yok! O kıvamdayım...

Organize bir şekilde ev taşıyacağıma, organize suç örgütü kurayım. Hem birkaç leşimiz de olur, bünye deşarj olur, hoş olur... Kurtlar Vadisi sağolsun, trendy bile olur. Vebali boynumuza artık n’apalım, ona bile razıyım. (!)

İtirafımdır: Beni bugüne kadar taşındığım bütün evlere, annem taşıdı. İzmir’de latekslerini kuşandı, Süperanne misáli bu civarlara doğru uçtu, evi kendi düzenine uygun bir şekilde kurdu, öptü burnumun ucunu ve gerisin geriye, kümesine doğru yollandı.

Ben o evlerde öyle, yaz kampına gitmiş turist kız çocuğu misali, uslu uslu -yok o kadar da abartmayalım tabii, hani yani us ile kendi ismimizi aynı cümle içinde geçirmeyelim- yaşadım. Daha doğrusu, ‘sezonluk sakin’ modeli ikamet ettim.

Ve fakat maalesef artık öyle bir lüksümüz de yok.

Lüksümüz yok derken, o çok zorlamasa, annemin haberi bile olmadan taşınma niyetindeydim. Fakat annelik bir acayip müessese; siz telefonda Seda Sayan taklidi bile yapsanız, sesinizden hayatınızda bir halt döndüğünü anında anlıyor.

Sordu: ‘Ne oluyor?’

Bir-iki zırvaladıktan sonra mecburen sadede geldim: ‘Eee, hebele... Şey; taşınıyorum. Ama konunun senle hiçbir alákası yok anne... Sakın ola geleyim deme!’

Ibrık, ıbrık, ıbrık yani... Girit inadıysa, genlerimizde mevcut, onu da anamızdan devraldık. İnatsa, bizim bünyede de mebzul miktarda vardır. Taşınana dek annem gelsin istemiyorum. Bir domuz, bir katır iddiasıdır: Ya yapacağım, ya yapacağım...

Yaş olmuş 32... Artık o kadarını da becermeyelim mi? Bu evi ille ki annemsiz taşıyacağım.

Ustalar geç mi gelmiş, erken mi gitmiş? Hatta söz verdiği hálde hiç mi gelmemiş? Vaad edilen işler ve tarihler birbirine mi karışmış? Yapılması gereken her iş rötarlı tarifeden mi yazılmış? İşin astarı yüzünden pahalıya mı patlamış?

Şöyle ya da böyle; bu işten ille ki kendi başıma, alnımın akıyla çıkacağım. Bezdim artık bu olamamış ergen ruhundan abi... Kanımın, canımın pahasına, şu yetişkinlik mezuniyet belgesini ille ki alacağım.

Annemin dediği gibi: Battı bizim fish, yan going yani...

Asparagas

Ne ayak?

Geçtiğimiz ay İstanbul Kadın Kuaförleri ve Manikürcüleri Odası’nın ‘En Bakımlı ve Estetik Ayağa Sahip Model seçilen ve katolog çekimi için anlaştığı Derimod tarafından ayakları 70 milyar liraya sigortalanan Demet Şener’in ayaklarının, önümüzdeki günlerde çekilmeye başlanacak ‘Ne Ayak?’ adlı bir dizide başrolü paylaşacağı açıklandı. Şener’in sağ ayağının acımasız bir katili, sol ayağının ise onu kovalayan ve tek yumurta ikizi olan bir komiseri canlandıracağı dizi için Şener; ‘Teklifi kabul ederken çok düşündüm. Ayaklarımın şöhretinin beni aşmasından dolayı endişe duyuyorum. Son zamanlardaki gelişmeler İbrahim’i de bir garip etkiledi. Artık birbirimizin ayakucunda yatıyoruz. Geçen gün bir uyandım ki ne göreyim: İbrahim sol ayağımın orta parmağını tutmuş, ona kahvaltıyı nerede edeceğimizi soruyor. Bilmiyorum yani, dizi için teklif ettikleri ücret astronomik olmasaydı kesin reddederdim. Yavaştan yavaştan sinirlerim bozuluyor’ dedi.
Yazarın Tüm Yazıları