Paylaş
Merkez Bankası dün, piyasaya para verdiği ana kanaldaki faizleri indirmedi ama izleyen aylar için ‘belki’ anlamına gelen bir ‘dudak okuması’ bıraktı. Nereden mi anlıyoruz? Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde yer alan metindeki değişen söylemden.
Banka’nın söylem ve eylemlerine bakınca faizin inmesi neye bağlı? Hemen söyleyelim; döviz kurunda seyre. Kurlar aşağı yönlü seyrederse ya da yükselme eğilimi göstermeden yatay biçimde seyredeceği bir eğilime girerse Merkez Bankası faizleri düşürme eğiliminde.
Merkez Bankası’nın karar verici kurulu PPK, ‘enflasyona ilişkin yukarı yönlü riskler’ söylemi yerine, Ocak ayındaki sıkılaştırmanın “yukarı yönlü risklerin orta vadeli enflasyon beklentileri üzerindeki etkilerini sınırladığını” söylüyor.
Merkez Bankası, enflasyonda haziran ayına kadar yükseliş olacağı yönündeki sözlerini de kullanmaktan vazgeçmiş. Bunun da beklentileri yönetmekle ilgili olduğu çok açık. Belli ki biraz bu söylemden vazgeçerse piyasanın beklentilerinin de iyileşeceği düşüncesinde. Bu yüzden, enflasyon beklentilerine ve fiyatlama davranışına bakılacağı yeniden not edilmiş.
Banka, Nisan ayının ilk haftasını izleyen dönemde gecelik faizleri düşürmeye başlamasını da şöyle açıklıyor; ‘azalan belirsizlik ve risk primi göstergelerindeki kısmi iyileşme’. Biliyoruz ki; Merkez Bankası haftalık repo kanalından yüzde 10’la verdiği paranın miktarını ayarlayarak, gecelik faizlerin yüzde 11.90 seviyesinden, yüzde 10.50-11 seviyesine inmesini sağlamıştı. Buradan hareketle, geç likidite penceresinde uygulanan yüzde 15’lik faizin, yüzde 13.5’e düşürüldüğü not edilmiş. Bu pencerenin pratikte hiç kullanılmadığını ve şimdilik pek bir önemi olmadığını not edelim.
Merkez Bankası, Nisan başına kadar piyasanın ihtiyacı olan TL likiditesinin yüzde 90’ını yüzde 10 faizle haftalık repo kanalından para vererek karşılıyordu. Kalan yüzde 10’luk miktarı da, gecelik vadede yüzde 11.5 ve yüzde 12 oranlarından faizle karşılıyordu. Böyle yaptığı için gecelik faizler bankalararası piyasada yüzde 12’ye yakın seyrediyordu. Merkez Bankası’nın ‘ilave sıkılaştırma’ olarak tanımladığı şey buydu. Nisan’ın ilk haftasından itibaren haftalık repo ile verdiği parayı artırdı ve piyasanın gecelik vadede ilave para borçlanmaya ihtiyacı kalmadı. Gecelik faizler yüzde 10.5’e düştü. Temel neden, döviz kurundaki gerileme idi. Kur düştükçe, Merkez Bankası gecelik faizi gevşetti.
PPK toplantısı öncesinde, son bir haftada gördük ki, döviz kurunda artış var; Merkez Bankası hemen gecelik vadede biraz ilave sıkılaştırma ile faizlerin yükselmesini sağladı. Grafikte de açık biçimde görülüyor ki bundan sonraki dönemde de farklı değil, Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği sinyal şu; döviz kuru geriler ve sakin bir seyir izlerse beklentiler iyimser bir hale gelirse faizler aşağı çekilecek. Banka, kur gerilemesi ile enflasyon bekleyişlerinin de daha olumlu hale dönüşeceğini bekliyor.
Bu eğilim devam ederse Merkez Bankası’nın yüzde 10’luk faizi de aşağı çekmesi muhtemel. Merkez Bankası 2011’de kur artışı sonrası faizleri yukarı çekmiş; faiz indirimini ise 2012’nin ilkyarısında kurlar gevşedikçe kademeli olarak hayata geçirmişti. Aynı stratejiyi yine uyguladığı anlaşılıyor.
Tek sorun şurada; 2012’deki küresel konjonktürde değiliz. O dönemde, gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal genişleme politikalarında bir değişiklik yoktu. Şimdi ise farklı bir konjonktür içindeyiz; ABD’de faizlerin ne zaman artırılacağı tartışılıyor.
Paylaş