Barış gücü mü kan döken güç mü?

AFGANİSTAN'da işler karışıyor. Tam Afganistan'da savaş bitti derken, El Kaide örgütünün gövdesini meydana getiren, Afganistanlı olmayan güçlerin Gardez bölgesinde toplanmış olduğu anlaşılıyor ve hafta sonu Afganistan savaşının en büyük kara harekatını başlıyor Amerikan Kara Kuvvetleri.

Çevredeki oksijeni kurutan iki ‘termobarik’ bomba kullanılıyor. Yalçın dağlardaki mağaralara saklandıkları var sayılan militanların boğularak ölmeleri için.

Oralarda bir şeyler oluyor ama işin aslını kimse bilmiyor. Beyaz Saray zaten söylemişti, savaşla ilgili hiçbir zaman doğru bilgi ve haber vermeyeceğini.

Yerel güçler arasında ise tam bir birlik sağlanabilmiş değil. Yerel hükümetin bir bakanı bir süre önce iç çatışmalar yüzünden linç edilerek öldürüldü.

Aşiretler arasında çatışmalar oluyor. Hatta bazı bölgelerde, aşiretlerin Amerikan güçlerini ‘‘Burada El Kaide var’’ diyerek şaşırttıkları ve siyasi rakiplerini bombalattıkları bile söyleniyor.

Afganistan, Balkanlara bile benzemiyor. İşler çok ama çok karışık orada.

Bu arada çok ilginç bir pazarlık sürüyor. Kabil'in pattadak düşüvermesinden sonra, ‘‘ne kadar kolaymış bu işler’’ duygusuna kapılan ABD ve Avrupa'nın büyükleri bölgeye gidecek barış gücünün komutanlığını yapmak için birbirleriyle yarışırken, bugün sorumluluğu Türkiye'ye vermek için var güçleriyle çalışıyorlar.

* * *

TÜRKİYE'nin, Afganistan'a asker göndermesini uzun süre tartıştık ama hiçbir zaman açıkça konuşmadık.

Orada bulunan gücün adı, Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü (ISAF).

Ne iş yapacağı tam olarak belli değil. Barışı mı koruyacak, yoksa barış mı sağlayacak, ya da Afganistan'ın yeniden inşaasında görev mi alacak? Görev tanımlaması net değil.

Destek gücünün komutanlığını şimdilik İngiltere yapıyor. Nisan'da görev süresi dolacak. İngiltere de, Almanya ve Fransa gibi, bu koşullarda komutanlık istemediğini açıkladı. ABD ise bu güçte yer almayacağını başından bildirdi.

Avrupalı müttefiklerin, komutanlığı üstlenmekteki isteksizlikleri bu belirsizliklerden kaynaklanıyor ama en önemlisi, Afganistan'da bir yandan düzen kurulmaya çalışılırken öte yandan Amerikan birliklerinin savaşı sürdürecek olmaları. Hem de kendi başlarına.

Yani, ister gücün görev alanı Kabil ile sınırlı olsun, ister Almanya ve Türkiye'nin de istediği gibi tüm ülkeyi kaplasın ISAF, Afganistan devlet kurumlarının yeniden inşaası için uğraşırken ve iç güvenliğini sağlamaya çalışırken bölgedeki Amerikan güçleri kendi projelerini kimse ile paylaşmadan sürdürmeye devam edecekler.

O belirsizlik ortamında iki başlılık, vahim sonuçlar doğurabilir.

Somali'de, Türkiye'nin komutasındaki barış gücünün karşılaştığı sorunları unutmayalım. Barış Gücü'nün, kendi dışında gelişen olaylar karşısında nasıl hazırlıksız yakalandığı ve ne sıkıntıların yaşandığı biliniyor.

Bir yanda düzeni sağlamaya, bir hukuk devleti yaratmaya çalışan bir güç, öte yanda bildiğini okuyan bir güçlü.

Bu koşullarda, parasal sorunları çözme sözü verilse bile, iki kez düşünmekte yarar var.

* * *

KALDI ki, şu anda Afganistan'da görev yapan destek gücü yeterli bulunmuyor. Sayısı da artacak. Avrupa asker göndermeye yanaşmıyor. Türkiye'den ve Bangladeş gibi ülkelerden daha fazla sayıda askerin katkısı istenecek. ABD Savunma Bakanlığı, 4 bin 500 kişi diyor ama Dışişleri Bakanlığı'na göre, ülke çapında gerçekten güvenlik ve destek sağlayabilmek için 25 bin asker gerekiyor.

Afganistan'da sorumluluk almaya evet ama yetki sınırlarını da iyice belirleyerek. Yoksa, sırf şan olsun diye, ‘‘kan döken güçler’’ ihtiyacına yanıt vermek zorunda değiliz.
Yazarın Tüm Yazıları