Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Babasını arayabilen kız çocuğu

Ben babamı kolay kolay arayıp da derdimi anlatamadım.

Haberin Devamı

Ne bileyim, şimdi düşünüyorum, arasam mutlaka bir şeye kızardı diye düşünürdüm.

E arayıp anlattığımda da hep kızdı ama!

Ne zaman dert yanmayı ya da öylesine laf olsun diye bir şey anlatmayı denesem, babam hep haddinden fazla ciddiye aldı her sözümü. Ben gülsün veya ne
bileyim, “Hadi ya! Deme ya... Ah vah...” filan desin geçsin istedim. Hani boş laf olmuş olsun. Sırf dinlemiş olsun.

Babam evham etti hep.

Sinirlendi.

Ben de aramayı, konuşmayı kestim.

Sonra da binlerce pişmanlık, içimde kalmışlık miras kaldı bana.

Aslında bazen, babam gerçekten sinirli miydi yoksa etrafta birileri sürekli “Aman dur, sus, bak baban kızar” filan dediği için mi ben onu “sinirli” algıladım ve hep sinirli olacağına dair bir çeşit önyargı geliştirdim ve öyle oldu, hiç bilmiyorum.

Yok ama ya, genelde evham edince, endişelenip üzülünce illa ilk önce bir kızardı. İnsan üzüldüyse, kızmak yerine “Ah be güzelim, çok mu canın yandı?” dese ya! Ben çocuğum, ne bileceğim üzüldün de ondan kızıyorsun. Çok kırılırdım.

Ama işte oncağızım, babacığım da annesinden çok erken yaşta ayrılmak zorunda kaldığından, “üzüntü, endişe, acı” sırasında ne yapacağını bilemezmiş belli ki.

Bunları neden yazdım biliyor musunuz? Geçen gün suratıma çok acayip bir tokat yedim de ondan. Tokadı yedim ve güller açtı kalbimde.

Karı-koca yemekteyiz. Yalıkavak’ta, uzaktayız çocuklarımızdan, zeytin toplamaya gelmişiz bahçemizden. Kocamın telefonu çaldı. Kızımız arıyor.

Bizim beraber olduğumuzu biliyor. Sürekli ve aşırı dans ettiği için e normal olarak bacaklarında ağrıları oluyor, babasına ağlaya ağlaya ne kadar ağrısı var, ne kadar yorulmuş, aman işte o gün dansta neler olmuş, yana yakıla anlatıyor. Beni değil, babasını arıyor! Hatta kek gibi cebime filan baktım, acaba beni aradı da ben mi duymadım diye. Yooo! Babasını arıyor işte.

Kocam da, kızımızı sabırla dinledi dinledi ve şöyle dedi: “Kıyamam ben sana! Hadi bak üzülme, hemen yat dinlen şimdi, geçer. Bir şey yapma, ben gelince ayaklarına masaj yaparım!”

Donakaldım.

Boğazıma karmakarışık duygular taş gibi oturdu.

Hem kendi yaşayamadığıma yandım, hem de kızımın yaşayabildiğine sevindim.

İnsan çocuğuna imrenir miymiş?

İmrendim.

Konuşmaları bitti. Kocama “Ne güzel, babasını arayabilen bir kız çocuğu” diyebildim zar zor, boğazım acıyarak.

İmkansız değil biliyor musunuz.

Yonca
“olur”

Haberin Devamı

Anne-çocuk servisi

Haberin Devamı

AÇEV Vodafone ile bir işbirliği yapmış ve 0-72 ay arası çocuk sahibi annelere, bilgilendirici SMS mesajlarıyla ücretsiz olarak bebeklerinin gelişimi hakkında yararlı bilgiler vermeye başlamış.

Vodafone kullanıcısı anneler; “ABONE” boşluk, “AÇEV” tekrar boşluk bırakıp bebeğinizin kaç aylık olduğunu  yazarak 2300’a mesaj göndererek ücretsiz üye olabiliyor.

Ne kadar kolay yapılabilir ve işe yarar bir şeker fikir değil mi?

Yonca
“koca bebekli anne”

42. sayfa

Karışık Kuruşuk Şeyler adlı, Onur’un (Baştürk) süper doğru tanımlamasıyla “pata küte” yazdığım kitabımın 42. sayfasına, gönderilen mailler’le şahane bir “anı defteri” yapacağım, bu bir.

Facebook ve Twitter’dan kitabı alırken-okurken çekip bana gönderdiğiniz fotoğraflarla da şahane bir “Karışık Kuruşuk Şeyler Fotoğraf Albümü” yapacağım, bu da iki.

O kadar güzel ki şu yaşadığım his! Hani ölsem de gam yememvari...

Gülüyorum, ağlıyorum, heyecanlanıyorum, şaşırıyorum...

Her türlü duyguyu tadıyorum.

Bin şükür!

Yonca
“4 köşe”

Yazarın Tüm Yazıları