Ayşe'nin Gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Ölmeden önce hayatımı yaşamak istiyorum

GİTMELER bana yaramıyor.

Gidiyorum çünkü.

Bütün kimliklerimi geride bırakarak, ardımda bıraktığım kostümlerin, rollerin, oyunların, saçma sapanlığının farkına vararak...

Çıplak gidiyorum ben.

* * *

Gitmeler bana yaramıyor.

Çünkü dönünce, giyinip kuşanmak zor oluyor.

Tekrar dolaptan o fırfırlı kostümleri çıkarmak, sıkı bır makyaj yapmak, süre gelen oyuna katılmak, herkesi yeniden selamlamak...

Niye yalan söyleyeyim?

Anlamsız geliyor.

* * *

Gitmeler bana yaramıyor.

Duruyorum çünkü...

Düşünüyorum.

Kendimi, yapılan işleri, çıkan gazeteleri, hafızası olmayan bu ülkeyi, çifte standartçıları, ahlakçıları, ahlaksızları, ben yaptım oldu diyenleri, tüm bunlara müsaade edenleri...

Hiç iyi bir şey değil düşünmek!

Benim acilen kostümümü giymem gerekiyor...

Çünkü kostümlüyken düşünecek vakit bulmak imkansız hale geliyor.

Oynanacak bir rolün var ya artık...

* * *

Hayatı anlamsız bularak geri döneceğimi bilseydim, gitmezdim vallahi...

Deli miyim?

Otururdum oturduğum yerde!

* * *

Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı gibi.

20. yüzyıldaki yeni insan türü.

Sinemadan çıkmış insanlar.

Farklıdırlar.

Mesajı almışlardır.

Ama nafile!

Bir süre sonra ölürler.

Yani normale dönerler.

Benim için de, tatile gitme bahanesiyle hayatlarına ara veren insanlar öyle işte. Bırakıp herşeyi gidince, bir şey oluyor insana.On günlüğüne bile olsa. Oyuna verilen ara, insanın gözünün üzerindeki sahne perdesinin kalkmasına neden oluyor. Zamanın kalıyor düşünmeye.

Gerçi, üç gün dahi sürmüyor normale dönmek. Gittiğin yerden geri gelmek.

Sen gelmesen de, orada kalsan da, onlar getiriyorlar!

Ama bugün, bir günlüğüne dahi olsa, ‘‘normal olmayan kendim’’in keyfini sürmek istiyorum.

* * *

Küba'dan yeni geldim.

Henüz gerçek gerçek bakıyorum.

Ya da ben öyle zannediyorum.

Biliyorum bir süre sonra öleceğim, ama şimdilik dağlara çıkacak kadar cesaretliyim. Ölmeden önceki hedefim, dağlara çıkmak ya da birşeyleri değiştirmek için çaba harcamak.

Takribi iki günlük sürem var.

Anlayacağınız gibi, aynı zamanda şaşkın bir kediyim.

Biraz ürkeğim.

Yokluğumda yazılan mail'leri okudum az önce. Acayip şaşırdım. Onlar bana mı yazılmış? Havana sokaklarında elinde kamera, aval aval dolaşan, kendini gazeteci gibi hissetmeyen o turist kıza mı?

* * *

Bütün bağlarımı koparabilmek, kendimi soyutlayabilmek gibi bir kabiliyetim var.

Sevinmiyor da değilim.

Demek ki, hiçbir kostümü kendimi derim gibi taşımıyorum.

Onların birer kostüm olduğunu aslında hep biliyorum.

Ve kendimi tam olarak hiç kimseye, hiçbir yere ait hissetmiyorum.

Gazetenin merdivenlerini çıkarken, kendimi hiç de uzun süredir (9 yıl olmuş anasını satayım), burada çalışıyormuşum gibi hissetmedim.

Ben şimdi neredeyim?

Sizler Ayşe'nin Gözlüğü'nü yazan ve o röportajları yapan kadına yokluğumda hababam yazmışsınız da... O gerçekten ben miyim?

Ben Küba'da sizi hiç düşünmedim ki. Kendimi orada gazeteci gibi hissetmedim ki.

Eskaza ismini soyadını bildiğiniz biri bile değildim.

Sambalar'a uyum sağlamaya çalışan, ayağı sandaletli biriydim.

* * *

Demek istiyorum ki, ben şu an henüz ölmedim. İki günüm var.

Herşeyi anlamsız bulmaya devam ediyorum, kendimi de fevkalade zavallı buluyorum, yalan dünyalara, televolelere ve başka tartışmalara balıklama atlamak için daha vaktim var. Bütün röportaj tekliflerini, taleplerini savuşturuyorum. Şimdilik dolaptan kostümlerimi çıkarmakla meşgulüm. Aynanın önüne de makyaj malzemelerimi dizdim.

Ama izninizle ölmeden önce, hayatımı yaşamak istiyorum...

Yazarın Tüm Yazıları