Avrupa'yı rahatlatan karar

AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi'nin Refah Partisi ile ilgili kararı, Türkiye için olduğu kadar Avrupa için de bir dönüm noktası oldu.

Kararın etkisi bir gün sonra Almanya'dan gelen bir haberde kendisini gösterdi.

Berlin Eyaleti, Müslüman öğrencilere, cemaatler ve örgütler tarafından din dersi verebileceği yolundaki bir mahkeme kararı uyarınca bu işe talip olan Milli Görş yanlısı İslam Federasyonu'nun isteğini geri çevirdi.

İslam Federasyonu bir yıl önce, Berlin Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurarak, Müslüman öğrencilere cemaatleri tarafından din dersi verilmesini istemiş ve mahkeme bu isteği haklı görüp kabul etmişti.

Bu karar Almanya'da büyük tartışmalara yol açtı.

Din eğitimi bir haktı ancak, yetişme çağındaki çocukları şeriatçı örgütlerin eline terk etme fikri başta birçok Türk aile olmak üzere Berlin'deki yöneticileri de endişelendiriyordu.

Tartışma, Berlin Eğitim Bakanlığı'nın önceki günkü kararına kadar devam etti.

Berlin eyaleti Eğitim Bakanı Klaus Böger, önceki gün yani AİHM kararından bir gün sonra, İslam Federasyonu'nun okullarda din dersi veremeyeceğini açıkladı.

Gerekçe şöyleydi. Kendilerine verilen müfredatın içeriği ile anayasal gerçeklerin nasıl bağdaştırılacağı konusunda açıklık yoktu.

Daha da önemlisi, ‘‘ders programı kadın erkek eşitliğini içermiyor’’du.

Eğitim Bakanı Klaus Böger, ‘‘İslam Federasyonu aydınlanma çağının gerekleri olan değerleri kabul etmek zorundadır. Demokratik değerlerde kısıtlamaya gidilemez’’ dedi kararla ilgili açıklamasında.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı ile ilgili olarak fikrine başvurduğum bir batılı diplomat, bu karardan sonra Avrupa'nın da artık olayları daha net değerlendirebileceğini söylüyordu.

Yani Refah Partisi'nin kapatılmasının, insan hakkı ihlali olmadığını söyleyen karar Avrupa için yeni bir referans oluşturuyor.

İslamiyetin ikinci din haline geldiği Avrupa açısından bu çok önemli.

Şeriat ve demokrasi bağdaşamaz. Avrupa bu konuda kararını verdi.

* * *

ŞİMDİ sıra, Türkiye'de bugüne kadar din ve siyaset alanlarını karıştırmış olanlarda.

Özellikle de, Tayyip Erdoğan etrafında toplanan hareket açısından bu karar bir turnusol kağıdı niteliğindeydi. Ama onlar, bu fırsatı değerlendiremediler.

Çünkü bu, Refah Partisi geçmişlerini inkár etmek anlamına gelirdi. Bunu göze alamadılar. AİHM kararını eleştirdiler.

Arınç'ın, mahkeme yargıçlarının etki altında kaldığı açıklaması, Gül'ün AİHM'ye güveninin sarsıldığını söylemesi, Erbakan'a baş kaldırılarıyla bile bağdaşmıyor.

Üstelik de, Kıbrıs'ta Louzidou davası, Kürt partilerinin kapatılması gibi kararları nedeniyle mahkemeyi topa tutup, Refah kararı nedeniyle onu baştacı edenlerle yakınlıklarını ortaya koyuyor.

* * *

ROBİN Wright, Amerikalı bir kadın gazeteci. Doğan Kitap'tan yayınlanan, ‘‘Son Büyük Devrim, Humeyni'den bugüne İran’’ adlı kitabında İran'daki tartışmaların, ‘‘ 50'den fazla ülkeyi kapsayan ve demokratik reform rüzgarına karşı koyan en son blok’’ diye nitelediği İslam dünyasındaki değişimin motoru olduğunu yazıyor. ‘‘İnanmak için özgür olmak, sonra da o özgürlüğü kaldırmak büyük çelişki’’ diyen reform teorisyenlerinden Abdülkadir Süruş'un tutuculara karşı mücadelesinin İslam dünyasındaki öncü rolüne değiniyor.

Oysa bu yolu ilk açan Türkiye. Erdoğan ve arkadaşları, geleneksel seçmenlerine şirin görünmek yerine onları değiştirme cesaretini gösterdikleri ölçüde, köklü bir değişim hareketi olma fırsatını yakalayacaklar.
Yazarın Tüm Yazıları