Avrupa’nın Hugo Chavez’i var: Tayyip Erdoğan

"Benim adaylığımı destekler misiniz?" NATO Genel Sekreterliği için üç aday var. Polonyalı, Bulgar ve Danimarkalı Rasmussen.

Adaylık sürecinde Polonyalı ve Bulgar, her NATO ülkesini ve bu arada Türkiye’ye bu soruyu yöneltiyor, destek arıyor.

Rasmussen ise, her NATO ülkesine soruyor, ama Türkiye’ye sormuyor.

Türkiye’nin karşı çıkacağını biliyor, destek arayarak, suyu önceden boşuna kaynatmak istemiyor.

"Nasıl olsa birileri Türkiye’yi ikna eder düşüncesiyle, sonuçtan emin. Haklı çıkıyor, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, Rasmussen’e karşı, ama adam şakır şakır Genel Sekreter seçiliyor.

FRANSA DA ÖYLE

Genel Sekreterlik seçimi dışında, NATO’da Türkiye’nin bileği ikinci kez bükülüyor. Ayrıntısı hasır altında kalan olay.

Fransa’nın NATO askeri kanadına dönüşü.

Bu dönüş de, Genel Sekreterlik seçimi gibi, oy birliği gerektiriyor. Her ülkenin veto hakkı var.

Fransa’nın askeri kanada dönüşü öncesinde, Türkiye rezerv koyuyor. Tıpkı, Rasmussen’e koyduğu rezerv gibi. Rezerv şu:

"İttifak, Fransa’nın askeri kanadına dönüşünün, Konseyin karar alması kaydıyla, memnuniyetle karşılar."

NATO Konseyi karar alıyor, Fransa’nın dönmesine karar veriyor. Türkiye’nin rezervi bir de, orada düşüyor.

Erdoğan’ın bileği ikinci kez bükülüyor.

Karşı çıktığı Rasmussen Genel Sekreter, rezerv koyduğu Fransa askeri kanatta.

Fransa Türkiye’nin AB üyeliğine karşı. Ama, Türkiye onun askeri kanada dönüşünü koz olarak kullanamıyor. Pazarlıkta aciz kalıyor.

BAŞTA HAKLI

Aslında, Gül ve Erdoğan, Rasmussen’e karşı çıkmakta haklı.

NATO, son yıllarda özellikle Müslüman ülkelerde istikrar ve güvenlik sağlıyor.

Ama, Rasmussen’in Müslüman dünya ile bağları kopuk. Başbakan iken, onu Afganistan’a sokmuyorlar. Erdoğan’ın yöntemi hatalı.

1-Erdoğan, NATO ile Türkiye arasında sorun çıkabileceğini söylüyor. Doğru olan, NATO ile Türkiye değil, NATO ile Müslüman dünya arasında sorun çıkabileceğini vurgulamak.

2-Baskılar sonucu Rasmussen’i kabul ederek, acele ediyor oysa Genel Sekreterliğin 31 Temmuz’a kadar süresi var.

3-"Aldım" dediği ödünler fasa fiso. İlkini iki gün sonra görüyoruz. Sözüm ona, Rasmussen, Hz. Muhammed karikatürlerinden dolayı özür dileyecek. Ama, dün Medeniyetler İttifakı konuşmasında özür filan dilemiyor.

4-Türkiye’nin NATO Genel Sekreter Yardımcılığı, Afganistan’da komutanlık gibi ödünler, olsa da olur, olmasa da, elma şekeri gibi.

Acı gerçeği Alman Başbakanı Merkel dile getiriyor:

"Rasmussen’de hepimiz kararlıyız."

Tayyip Erdoğan’a, sen boşuna konuşuyorsun, anlamında.

Tayyip Erdoğan’ın dış politikadaki tavrı ve sözlerini dünya artık gülümseyerek izliyor. Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez gibi.

Chavez de, olmadık sözler söylüyor, gerçi herkes onu konuşuyor, ama sonradan söylediği hiçbir şey gerçekleşmiyor. Chavez’i gülümseyerek izleyen herkes aynı düşüncede birleşiyor:

"Nasıl olsa yola gelecek."

Şarkıdaki gibi, üzgünüm Leyla.

Evet, aynen böyle söyledi

MEDENİYETLER İttifakı toplantısı. Dün İstanbul’da. Kürsüde Tayyip Erdoğan:

"Biz ve onlar anlayışını artık terk etmeliyiz. Beni, bize dönüştürmeliyiz. Ben, tahammülsüzlüğü, tahammülsüzlük çatışmayı yaratır. Hoşgörü ve tolerans sağlamak zorundayız."

Aaa, bu söylemi Tayyip Erdoğan mı söylüyor? Bırakın siyasal muhaliflerini, kendisini eleştiren kim olursa olsun, yanına bile yaklaşamıyor. İster kendi partisinden biri ki, artık kimse ona cesaret edemiyor, ister bir işadamı, ister bir gazeteci, sadece idam fermanı eksik. Toleransın T si yok. Üstelik sadece biz ve onlar anlayışı egemen.

Ancak, dün kürsüde tam bir batılı gibi.

Medeniyetler İttifakı, demek yararlı bir şey.
Yazarın Tüm Yazıları