Avrupa-İslam diyaloğunun püf noktası kadın

ÖNCELİKLE İsmail Cem'e kocaman bir teşekkür. İslam Konferansı Örgütü ile Avrupa Birliği arasında, her iki tarafın da ihtiyaç duyduğu böyle bir siyasi forum fikrini ortaya attığı gibi, ABD'nin, İran ve Irak'ı 'şer ekseni' ilan ettiği, Ortadoğu sorununun son derece derinleştiği bir dönemde böyle kritik bir toplantıyı düzenleme cesareti ve sorumluluğunu gösterdiği için de.

Bu son derece başarılı bir toplantı oldu. Dünyanın kaderini belirleyenlerin en önde gelenlerini bir araya getiren bu toplantıyı büyük bir zevkle izledim. İslam ülkelerinin uluslararası çapta etkili devlet adamlarını, Çırağan Oteli'nin Balo salonunun girişindeki küçük bir masanın etrafında, Filistin konusunun sonuç bildirisinde nasıl yer alacağını tartışırken görmek heyecan vericiydi. Aralarında İngilizce tartıştıklarını fark etmek ise İslam dünyasının da ortak bir dili olmadığı gerçeğiyle yüzleştirdi beni.

Gerçekten de böyle bir toplantı için kolları sıvamak cesaret işiydi. Toplantı başarılı olmayabilirdi de.

Katılım düşük, ilgi yetersiz kalabilirdi. Kısaca İsmail Cem'in aldığı risk büyüktü ama her zamanki gibi, büyük riskin başarısı da büyük oldu.

BİZDE 4 KADIN SİZDE EŞCİNSEL EVLİLİĞİ

İSLAM
Dünyası ile 'Batı' arasındaki diyalog tartışmasında kadın meselesi, bir 'uygarlık referansı' haline geldi.

Bu durum, Afganistan operasyonu sırasında çok açık biçimde ortaya çıktı. Batı, Taliban rejimine karşı savaşın haklılığını kanıtlamak için Afgan kadınlarının farkına vardı ve onların, çok daha önceden dikkat çekmesi gereken durumunu, Müslüman ülkelerdeki anti demokratik yönetim biçimlerinin uç örneği olarak sundu. Avrupa ve İslam ülkeleri diyalog toplantısında da kadın konusu ön plana çıktı.

Avrupa Birliği'nin Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana, Fransa Dışişleri Bakanı Vedrine'in ve daha birçok Avrupalı bakan, İslam ülkelerinde kadının durumunun, insan hakları, demokrasi gibi ortak değerler çerçevesinde mutlaka ele alınması gerektiğinin altını çiziyor, Müslüman kadının ezildiği, haklarının çiğnendiği yargısından hareket ediyorlardı.

İslam ülkelerinin, hepsi erkek olan temsilcileri ise onları, 'Diyalog, karşıdakinin değerlerine saygıyla mümkündür' diye püskürttükten sonra Müslüman kadının ne kadar özgür olduğunu anlatıyorlardı.

Hatta Libyalı Bakan, esas hoşgörünün İslam ülkelerinde olduğunu vurgularken, 'Dört kadınla evleniyoruz diye bizi eleştiriyorsunuz. Avrupa'da da eşcinseller evleniyor. Biz size bir şey diyor muyuz?' diyordu.

Kadının durumu, İslam ülkelerinin 'batılılaşma' ve laikleşmenin en belirleyici ölçüsü. Avrupalılara göre 'ortak değerlere varmanın yolu.'

KENDİ DURUMLARINI KADINLAR TARTIŞMALI

DİYALOG
tartışmalarında sağlıklı olmayan bir nokta var. Avrupa dışarıdan, Müslüman kadın hakkında akıl yürütüyor, İslam ülkelerinin erkekleri ise kendi kadınları adına büyük bir özgüvenle konuşuyorlar.

Zaten toplantının genelinde olan bir havaydı bu. İslam ülkeleri özeleştiriye hiç yanaşmadılar. Avrupalılar ise, değerlerinin evrensel olduğunu savunurken hiçbir şüpheye düşmediler.

Diyalogun yolu kadından geçiyor. Barış kültürü eğitiminin temeli kadın. Öyleyse bu tartışmaya kadınlar mutlaka katılmalı. İslam Konferansı Örgütü ve Avrupa Birliği'nin kadın siyasetçi ve aydınları kendi adlarına kendileri konuşmalı. Bu toplantının yeri de, İstanbul olmalı.
Yazarın Tüm Yazıları