Avrupa’da ırkçılığa düşünce özgürlüğü vizesi

30 Mayıs tarihli Alman Tagesspiegel Gazetesi’nde şöyle bir haber vardı.

"Bazı Sosyal Demokrat Parti milletvekilleri, sağcı ’Junge Freiheit’ (Genç özgürlük) Gazetesi’nin Parlamento’nun resmi günlük kupür veri tabanına alınmasına karşı çıktılar. Aralarında İçişleri Komitesi Başkanı’nın da bulunduğu grup, Meclis Başkanı’na yazdıkları mektupta, bu tasarrufun söz konusu gazeteye gereksiz bir anlam atfetmek olduğunu ileri sürdüler."

Alman Neo-Nazi çevrelerde itibarı olan bu gazete, bugüne kadar Almanya’nın 68 solcularının tahakkümü altında kendi ulusal gururunu ve haklarını koruyamaz hale geldiğini, Nazilere karşı çıkma bahanesiyle, onların işlediği suçların Alman ulusal kültürünü lekelemek ve aşağılamak için bir gerekçe haline getirildiğini savunuyor.

Müslüman göçmenlerin gelmesi ve Almanya’nın geçmişinin karalanması ise onlara göre tamamen bir Amerikan propagandası.

15 yıldan beri yayınlanan gazete, ırkçı, yabancı düşmanı ve neo nazi olduğu iddialarıyla kapatılmak istendi, ama uzun süren hukuki mücadeleden sonra, "düşünce ve ifade özgürlüğü" çerçevesinde yayına devam etti.

Bugün, internet sayfasında "İslamiyet: Allah adına savaş yürüyüşü" başlıklı bir bölüm var, altında da kadın erkek eşitliği yaklaşımının toplumsal değerlere verdiği zararla ilgili bir bölüm. Bu gazete bugün Bundestag’da. Sosyal Demokratların itirazları bunu değiştirmeye de yetmeyecek. Çünkü Avrupa’da liberalizm rüzgárları, geçmişin rövanşının peşinde.

Berlin’de Almanya, Hollanda ve Türkiye’den gazetecilerin katıldığı toplantıdan sonra bu izlenimim daha da güçlendi.

Sarkozy’nin, Müslüman Türkiye’ye Avrupa’da yer olmadığını ilan etmesi ne bir tesadüf ne de cesaret işi. Gayet kabul gören bir düşüncenin ifadesi sadece.

***

BERLİN
’deki toplantının konusu çok kültürlü farklılıklar dünyasında medyanın rolüydü. İçinde bulunduğumuz dönemde bu arayışların artması bir tesadüf değil. Çünkü, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle "sol" tarafından törpülenen kimlik reaksiyonu üzerinde solun eski gücü yok atık. Kilit sözcük "Düşünce özgürlüğü, liberalizm."

"Çok Kültürlü Demokrasi"
ve "Yeni Elit ve Hollanda’nın Çöküşü" kitaplarının yazarı Prof. M. Fennema, Hollanda’da tartışmalar yaratan bir bilim adamı. Berlin’de kendisiyle konuşma fırsatı buldum. Büyük Hollanda şirketlerinin artık yabancı CEO’lar tarafından yönetildiğini, eski elitin çöktüğünü anlatıyor. Toplumda dikey hiyerarşik kontrolün kalkmasıyla yeni unsurların tartışma alanına katıldığını söylüyor Prof. Fennema. "Halkı eğiteceğiz dediler, halkın düşünce ve duygularına önem vermediler. 2000’e kadar sürdü bu. Ondan sonra yeni aktörler geldi siyaset sahnesine, popülist mesajlarla halka ulaştılar"diyor. Avrupalı liberallerin çoğu gibi Prof. Fennema da, toplumsal tartışma alanının genişlemesinin daha iyi olduğunu düşünüyor. Herkes eteğindekileri döksün. Irkçılar da konuşsun. Hitler dönemiyle ilgili yasaklar kalksın. Şiddet olmasa iyi olur ama tartışma üslubunun sertleşmesine de takılmamak lazımdır.

Duyarlılıklar değil, özgürlükler önemlidir.

Sizin kutsalınızla ilgili benim konuşma hakkımı engelleyemezsiniz. Dışlamadıktan, size karşı şiddet uygulamadıktan sonra.

***

BU
yaklaşımın Türkiye’ye izdüşümüne şaşırmamak lazım. Avrupa liberalizmi, bir zamanlar yasakladığı, bastırdığı ırkçılık, yabancı düşmanlığına tartışma özgürlüğü tanırken, Türkiye’de "cumhuriyetçi seçkinlerin" baskısı altında susturulduğunu düşündüğü AKP çizgisine de sempati duyuyor.

Bu çizgi, Türkiye sınırları içinde kaldığı sürece tabii. Avrupa’ya çıktığı andan itibaren, Müslümanlıkla ilgili tartışmaların konusu haline geliyor Türkiye.
Yazarın Tüm Yazıları