Araç mı, yolcu mu taşıyacağız

İSTANBUL Belediye Başkanı Sayın Kadir Topbaş, 17 Nisan Cuma günü 2008 yılı faaliyet raporunu Büyükşehir Belediye Meclisi’ne sundu.

Haberin Devamı

Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı'nın ulaşım çeliÅŸkisi Â

En çok para harcadığı ve övündüğü ulaşım yatırımlarını anlatırken ’yurdum insanına’ özel çeliÅŸkiler içine düştü. Ä°stanbul’un nasıl yönetildiÄŸine dair ilginç fotoÄŸraflar verdi. BaÅŸkanlığın Belediye Meclisi’ne sunduÄŸu faaliyet raporunun 89. sayfasında Ä°stanbul’un yeni Ulaşım Master Planı çalışmaları anlatılıyor.Â

Master Plan, üniversitelerden dört öğretim üyesi ve Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) ile Büyükşehir uzmanlarınca yapılıyormuş.

Kısa (2013), orta (2018), uzun (2023) hedefleri olan planın, üç ana ilkesi anlatılıyor. Bunlardan en önemlisi ve birinci hedef; "Toplu taşıma hizmetlerinin geliştirilerek özel otomobil bağımlılığının azaltılması, bu şekilde kent içindeki hareketliliğin artırılmasına katkıda bulunulması ve daha yaşanabilir bir kentsel çevrenin oluşturulması" olarak belirlenmiş.

Doğru ve güzel bir hedef. Bunu unutmadan, Sayın Başkan’ın Belediye Meclisi’ndeki konuşmasına bakalım. Sunuşunun bir bölümünde şöyle diyor:

"İstanbul’da çok miktarda karayolu tüneli planladık. Káğıthane, Piyalepaşa açıldı. Otomobiller yoğun olarak kullanıyor. Piyalepaşa-Dolmabahçe tüneli de bitmek üzere. Çok sayıda karayolu tüneli yapacağız.

Bize diyorlar ki; ’Madem tünel yapacaksın, neden raylı sistem yapmıyorsun?’ Káğıthane, Piyalepaşa, Dolmabahçe hattında yolcu talebi yok ki. Yolcu talebi olmayan yere raylı sistem yapılır mı?"

RAYLI SÄ°STEM-TÃœNEL

Başkan’ın bu sözleri söylediğine inanmayan tutanakları inceler. Kelimeler tıpa tıp aynı olmayabilir ama söylediği, dediği bu.

Pekiyi, yolcu talebi yoksa sadece araç taşımak için bu kadar yatırım neden yapılıyor?

Üstelik aynı faaliyet raporunda; İstanbul Ulaşım Master Planı çalışmalarının en önemi hedefi, araç taşıma yerine yolcu taşımayı amaçlıyor. Otomobil kullanımı özendirilmeyecek, diyor.

Sayın Başkan ise meclisinde, Ulaşım Master Planı ilkesini delmekle övünüyor. Bir taraftan raylı sistemlere yeteri kadar para bulamadığından, ayıramadığından yakınırken, diğer yandan karayolu tünellerine ve kavşaklara ne kadar para harcadığını gururla anlatıyor.

Bu nasıl bir çelişkidir?

Demek ki bazı tuhaf işler sadece ’yurdum insanına’ özgü değilmiş. Başkanların da böyle çelişkileri olabilirmiş.

Aziz Nesin nur içinde yatsın!
Mehmet YILDIZ-Y. Müh. Mimar

SHP, YDH olamaz

SHP ile ilgili tartışmalara SHP MYK üyesi Sadık Çelik de katıldı. Genel Sayman İlhan Göğüş’ün "CHP’nin SHP’ye birleşme çağrısı yapması gerektiği" açıklamalarının parti kamuoyunda yeterli karşılığı bulmadığını ve üzüntü yarattığını belirtirken, "İstanbul İl Başkanı Zafer Nuhoğlu’nun SHP’yi çağdaş solun adresi yapmak hedeflerine dair açıklamaları ise kulağa hoş gelmekte ve duyguları okşamakta ancak siyasi gerçeklikle pek de örtüşmemektedir" dedi. Çelik özetle şunları söylüyor:

"SHP 9. Küçük Kurultayı’nda parti Genel Başkanı Sn. Karayalçın parti delegelerine ’tamam mı devam mı’ diye soru yöneltmiş ve partinin yola devam edebilmesi için önce kaynak sorununun çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. Maalesef daha sonraki süreçte örgüt bu somut durum tespitinin gereklerini yerine getirememiştir. Bu da partinin hareket sahasını kısıtlamış, kendini kamuoyuna tam anlamıyla anlatamamasına, tanınırlığını artıramamasına, örgütlenmesini yeterince yapamamasına, düşünce ve politikalarını hayata geçirememesine neden olmuştur.

SHP, 7.6.2009’da yapılacak olağanüstü kurultayda kendisine yakışır olgunlukla, SHP’yi YDH’nın ya da ANAP’ın durumuna düşürmeyecek, siyasi gerçekliğe ve gerekliliğe uygun, doğru kararı alacaktır, almalıdır."

Cömert teşekkür

AKP Keynesyen ekonomi politikaları ile küresel krizi aşmaya çalışıyormuş! İşsizlere pet şişe toplatma kararı alan hükümet, bunun yerine Ergenekon kuyuları açtırsa ve sonra da başka bir gruba bu kuyuları kapattırsa ve toplumumuzu huzursuz eden bu davayı toplum yararına bir havaya soksa nasıl olur? Ne de olsa bu dava da, işsizlik de kolay kolay bitecek gibi görünmüyor.
Engin BALIM


HUKUKÇU bir okurumuz, ’ince’ bir durum değerlendirmesi yapıyor:

Anayasa Mahkemesi’nin 47. kuruluş yıldönümünü kutlarken ve yeni binasına kavuşurken Sayın Haşim Kılıç, Başbakandan, Bakanlara ve Ankara Belediye Başkanına kadar katkısı olduğunu ileri sürdüğü kişilere her birinden tek tek bahsederek teşekkürde cömert davrandı.

Yargıtay, Danıştay ve diğer yüksek mahkemeler de Adaletin tecelli edeceği ihtişamlı binaları hak ediyor. Kılıç konuşmasında, Yargı’nın etkilenmeğe çalışıldığını, medya ve siyasetin görülmekte olan davalarda hüküm verdiğini ileri sürerek, bu tavırların yargı bağımsızlığı ve yargının etkinliğine zarar verdiğini söyledi. Kişilerin onurlarının korunmasının da yargıçların görevi içinde olduğunu bir yüksek yargıç olarak bilmek durumunda.

Anayasa Mahkemesi bütün diğer yargı organları gibi tutum ve davranışlarında İnsan Haklarının ve Hukukun evrensel değerlerine saygı görevini yerine getirmek zorunda bulunuyor.

Yüksek mahkeme yakın zamanda eski dönemin Başbakan ve bakanlarını yargıladı.

Bu yargılama sürecinde, hiç bir Ceza Mahkemesinde olmayan bir uygulama yaptı ve yargılanan eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın masasının önüne kartondan yazılmış bir ’sanık’ levhası koydu.

Bütün ceza yargılamalarında sanık ve müdahillerin yerleri bellidir ve ayrıca yazılmaz.

Bir eski Başbakanın (veya bakanın) önüne ’sanık’ ibaresi koymak teamüllere aykırıdır ve lüzumsuz bir gayretkeşliktir. Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın yargılanmasına, avukatı Prof. Dr. Uğur Alacakaptan itiraz etti ve 11 üyeden 5 üye Alacakaptan’ın itirazını haklı buldu, sadece 6 üyenin kabulü ile yargılama yapıldı.

Dönem Meclis çoğunluğunun, aksi yönde Meclis kararlarına rağmen, devr-i sabık yaratmak çabası ile gönderdiği bir siyasi davada bu kadar kritik bir çoğunlukla (sadece bir üye), yapılan yargılamada Sn. Başkanın konuşmasında değindiği evrensel hukuk değerleri ve mevcut yasaların hükümleri bakımından -verilen karar-, Anayasa Mahkemesi’nin yeni binasında gözü açılan ’Adalet Tanrısı’nın terazisinde değerlendirilecektir. Bütün yargımızın olduğu gibi Anayasa Mahkemesi’nin de, donatılmış yeni binalarında, sadece ülkemiz için değil, değerlerin ve değersizliklerin birbirinden etkilendiği dünyamızda, bütün insanlığa örnek olacak kararlar vermesi sorumluluğu bulunmaktadır.

MESAJ PANOSU

İSTANBUL Çevik Kuvvet polisinin kasklarında 1 Mayıs günü kimlik belirlemeye yarayan numaralar olmayacağı bildirildi. Geçici bir çözüm için stiker’lar neden düşünülmedi? Otobüslere, araçlara reklam için giydirilen yapışkanlı stiker’lar düşük maliyetli bir çözüm olabilir. Orantısız güç kullanan polisleri nasıl ayıracak halk... Lütfen numarasız çıkmasınlar.
Dr. Aylin KARACA

Yazarın Tüm Yazıları