GlaxoSmithKline’ın (GSK) gönüllü çalışanları, dünyanın yoksul coğrafyalarındaki insanların sorunlarına çözüm olmak için çalışıyor. GSK’nın kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte yürüttüğü Pulse programı kapsamında yüksek performans ve liderlik potansiyeli gösteren GSK çalışanları profesyonel uzmanlıklarını 3-6 ay süreyle ulusal veya uluslararası sivil toplum kuruluşlarının hizmetine sunuyor. GSK CEO’su Andrew Witty’nin girişimi ile 2009’da başlayan program, tüm GSK çalışanlarının içinde yer alabileceği bir program, fakat katılım kriterleri var. GSK bünyesinde en az üç yıl çalışan ve bu süre boyunca Pulse sosyal sorumluluk programında ihtiyaç duyulan liderlik özelliklerini gösteren çalışanlar programda görev almak için gönüllü olabiliyor.
400 çalışan katıldı
Program kapsamında bugüne kadar 45 farklı ülkeden 400 çalışan 56 farklı ülkede görev aldı. GSK Türkiye’den ise dört çalışan Pulse programına katılarak, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarına katkıda bulundu.
GSK Türkiye Kıdemli Medikal Müdürü Müyesser Ertuğrul da program kapsamında 2013 yılının Ağustos ayında Tanzanya’ya gitmiş. Pulse programı kapsamında 6 ay Dar Es Salaam şehrinde kalan Ertuğrul, buradaki görevi boyunca Afrika’nın en büyük sağlık geliştirme organizasyonu olan Afrika Tıp ve Araştırma Vakfı’nın (African Medical and Research Foundation-AMREF) Management & Evaluation Departmanı’nda Klinik Araştırma Danışmanı olarak görev yapmış. AMREF Management & Evaluation Departmanı çalışanları ile birlikte klinik araştırma protokolleri hazırlamak, sağlık politikalarına yön verecek farklı operasyonel araştırma konularını hayata geçirmek ve protokollerin yazımı konusunda eğitimler vermek başlıca görevleri arasındaymış.
Kendimi hem yargıladım hem takdir ettim
Afrika’da yardıma muhtaç insanların kalplerine dokunmak için yıllardır müthiş bir enerji ve istek içinde olduğunu belirten Ertuğrul, başarı ve mutluluğun, bireyin sadece kendisine kazanç sağlamasıyla değil, çevresine de ışık tutmasıyla birlikte elde edildiğine inandığını söylüyor: “Gidilen şehrin kültürünü yakalamak, yeni insanlarla tanışmak insanın profesyonel iş yaşamına ve ruhsal gelişimine inanılmaz artılar sunan bir süreç. Afrika kültürü gerçekten çok farklıydı. Bazen dışarıdan kendinizi yargılamanıza, bazen de takdir etmenize yol açan bir kültür... Konfor alanımın dışında, farklı geçmiş ve eğitimlere sahip insanlarla birlikte çalışmak bana profesyonel iş yaşamım için daha geniş bakış açıları kazandırırken, diğer taraftan da organizasyonel iletişim becerilerimin artmasına yol açtı. Tüm bu sürece adaptasyon sağlamak, kişinin sabırlı ve gözlemci olması yanında açık fikirli olmasına, liderlik gibi yetkinliklerinin de gelişmesine çok etkili oluyor. Altı aylık süreçte benim için çok doğal olan bazı kaynakların (gıdalardan teknolojiye...) aslında başka insanlar için ne kadar yaşamsal bir öneme sahip olduğunu görmek ise insanı ruhen olgunlaştırıyor. “