Doğru. Sanırım babadan geçmiş bu özelliğim. İşimizi geliştirip yenilikler yapmayı seviyorum.
Nasıl bir eğitim aldınız?
Eğitimci bir ailenin kızıyım. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı mezunuyum. Dans eğitimi aldım. Ancak sağlık nedenleriyle dansa devam edemedim. Okurken de kendime şirket kurmuştum.
İLK ŞİRKETİMİ OKURKEN KURDUM
Ne şirketi kurmuştunuz?
Organizasyon şirketi kurdum. Zaten ofisim de okulun hemen yanındaydı. Derslerden çıkıp ofise giderdim. Ticaret hayatına erken atıldım. Ailemin de desteği oldu.
Uzun yıllar kendi işimi yaptım. Sahnelerde özel şovlar sergiledik. Türkiye’de 1996-2000 yılları arasında bunlar çok talep ediliyordu. Ancak zaman içinde kız kardeşim ve benim için başka bir sorumluluk devreye girdi. Aile şirketinde görev almam gerekiyordu. İkinci kuşak olarak ailemize destek vermemiz gerekiyordu.
Dansı tamamen bıraktınız mı?
Dans ağır bir tutku. Hala bir dans topluluğunun sanat danışmanlığını yapıyorum. Vazgeçilebilecek bir şey değil. Hep içinizde yaşıyor. Ama bu yaratıcı kimliğimi eğitimim ve sanatçı ruhumun verdiği ilhamla bütünleştirdiğimi düşünüyorum. Ticareti ne kadar başarılı yaparsanız yapın eğer sevdiğiniz bir hale sokamazsanız hiç de güzel gelmiyor. Çünkü büyük zorlukları ve riskleri de var. Bana şöyle geliyor, maalesef ülkemizde çoğu insan eğitimini aldığı mesleği uygulayamıyor. Bu da mutsuzluk yaratıyor. Ben yaptığım işi beni mutlu edecek hale getirdim.
Aile şirketiniz bir baskı şirketi…
Şahin Ozalit 33 yaşında. Matematikçi bir babanın şirketi. Profesyonel hayattan gelip her şeyi kendi yapmış babanın kızıyım. Babam girişimci. Biz de beraber ilerledik. kardeşimle birlikte işin rengini değiştirmeliydik. Biz önce kurumsallaştık. Önce son kullanıcıya yönelik satış sitesi planladık. Internetten satışlara başladık.
İLK KIRTASİYE OTOMATLARINI KURDU
Otomat o dönemde mi aklınıza geldi?
Evet. Her yerde abur cubur satan ya da içecek satan otomat makineleri vardı. Biz otomat makinelerini farklılaştırdık. Dükkancık diye kırtasiye otomatları yaptık. Butik kırtasiye ürünleri sattık buradan. Yiyecek içecek satmayan kırtasiye ürünleri satan otomatlarımız odlu.
Nasıl gitti o iş?
Çok iyi gitti. Bunun ardından da kendi markalarımızı yaratmak için SAGA Tasarımı kurduk.
Farklı malzemelerden farklı ürünler yapıyorsunuz…
Chumac ve Arya diye iki markamız var. Chumac defter, çanta, seramik ürünlerini kapsıyor, camdan ürünlerimiz için de Arya markasını çıkardık.
Kağıttan çanta işi yurtdışında da çok yaygınlaşıyor. Nedir bu malzemenin özelliği?
Öncelikle tamamen çevre dostu bir ürün. Geridöüşümlü bir ürün. Tyvek kağıtları yurtdışından alıyoruz. Gözlük kılıfından, bilgisayar çantalarına, plaj çantalarına, günlük kullanım için farklı modellerden çantalara kadar çok sayıda ürün geliştirdik. Sanatçı dostlarımızın eserlerinin baskılarını yapıyoruz. Tasarımları ben yapıyorum. Anlam yüklü çantalar bunlar. Hepsi çok hafif, buruşturup küçültebilirsiniz, hiçbir şey olmuyor. Suya ve yağa dayanıklı.
Bu özel kağıttan yalnızca çanta mı yapılıyor?
Yağmurluk ve ayakkabı da yaptık. Yakında bunlar da olacak. Bu malzeme UV ışınlarına dayanıklı, mantar küf üretmeyen, yırtılmayan bir ürün. Bebek ürünleri de koyabilirsiniz çünkü çok sağlıklı. Son dönemde her ürünü kişiye özel ürün haline de getiriyoruz.
Hedefiniz nedir?
Chumac dünya markası olsun istiyorum. Ülkemizin şartları ne olur bilmiyorum. 2019’da fuarlara katılacağım. Buradan dünyaya açılmak istiyorum.
Neden Chumac?
Markanın adının mimarı ise Özge Şahin’in yeğeni Arya… Kucak yerine ‘Chumac’ diyen Arya’dan ilham alarak markasına bu adı vermiş Özge Şahin.