Unilever sürdürülebilir kalkınmaya nasıl katkıda bulunuyor?
2010 yılında sürdürülebilirliği ilk dile getiren ve hedeflerini iş stratejisiyle birleştirerek aksiyona geçen öncü şirketlerden birisiyiz. Bugün de bu doğrultuda yeni dünyanın gereklilikleriyle gezegenimiz için en büyük riskleri teşkil eden, geniş ölçekte etki yaratabileceğimiz ve tüm değer zincirimizde geçerli olacak yeni alanlar tespit ederek hedeflerimizi güncelledik. Daha hızlı ve sistematik hareket ederek; iklim, doğa, plastikler ve yaşam koşulları alanlarına odaklanacağız. Atık yönetimi, onarıcı tarım, sürdürülebilir tedarik çözümlerinde ivme kazanacağız. Paris İklim Anlaşması’nın belirlediği karbon nötr hedefi 2050 iken, biz değer zincirimizde net sıfır emisyon hedefimizi 11 yıl öne yani 2039 yılına koyduk. Attığımız adımların sektörümüz ve paydaşlarımız tarafından rehber niteliğinde görülmesi bizi teşvik ediyor.
Bize rakamlar eşliğinde Unilever Türkiye’yi anlatabilir misiniz?
100 yılı aşkın süredir Türkiye’de markalarımız tüketicilerimizle buluşuyor. Güzellik & Sağlık, Kişisel Bakım, Gıda, Dondurma ve Ev Bakım olmak üzere 5 kategoride 20 markamızı tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz. Türkiye’de her hanede en az bir Unilever ürünü bulunuyor. Ülkemizde piyasadaki ürünlerimizin yüzde 94’ü yerli üretim olarak burada faaliyet gösteren 4 fabrikamızda üretiliyor. 5 bin çalışanımız bu tesislerde ve ofislerde istihdam ediliyor. Son 5 yılda 700 milyon doları aşan ihracatla Türkiye ekonomisine ciddi bir döviz katkısı sağladık. Son iki yılda ülkemize yaklaşık 250 milyon Euro yatırım yaptık. 2017 yılında Türkiye’de hızlı tüketim ürünleri sektöründe tek seferde yapılmış en büyük yatırım olan Konya Ev Bakım fabrikamız, Unilever’in dünyada bu alandaki en büyük ikinci fabrikası olarak üretim yapıyor. Türkiye’nin en büyük 40 sanayi kuruluşundan birisiyiz. Advantage Group’a göre son 3 yıldır Türkiye’nin 1 numaralı perakende tedarikçisiyiz. 12 yıldır da öğrenciler ve üniversitelilerin gözünde en gözde şirketiz. (Realta) Bu gurur verici tablonun arkasında elbette çalışanlarımız var. Yönetici rollerimizde yüzde 50-50 cinsiyet dengesini sağlamış durumdayız. Yönetim Kurulumuzun yüzde 60’ını kadın liderlerimiz oluşturuyor. Bütün bu başarılarla Türkiye, dünyada 190 ülkede faaliyet gösteren Unilever’in pazar hacmiyle ve organizasyonuyla en büyük 20 ülkesinden biri.
Türkiye’de sürdürülebilirlik perspektifinde hangi projeleri yürütüyorsunuz?
Tüm global öncelik alanlarımızda Türkiye’de de kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. 2039 yılına kadar tüm değer zincirimizde sıfır emisyon hedefimiz doğrultusunda bugün kendi operasyonlarımızda 2015 yılına göre yüzde 78 sera gazı azaltımı sağladık. Doğa alanında dünya genelinde 100 noktada kaynakların doğru yönetimini teşvik etmek için su yönetimi programları uygulayacağız. Bunlardan biri iki fabrikamızın bulunduğu Konya’da yürütülecek. Doğa Koruma Merkezi ile Konya’da suyun doğaya yeniden kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapacağız. Uzun bir süredir tüm ofislerimizde, fabrikalarımızda, depolarımızda ve sahalarımızda sertifikalı yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanıyoruz. Bazı noktalarda kendi yenilenebilir enerji üretimimize de başladık. Konya’da 5 MW kapasiteli güneş enerjisi santrali yatırımımız bu yıl hayata geçti. Fabrikanın enerjisinin yaklaşık 1/3’ünü güneş enerjisinden kendimiz üretiyoruz. Lojistikte elektrikli TIR kullanımını ilk hayata geçiren şirketiz. Yenilenebilir enerji tedarikimiz sayesinde bu tırlar sıfır emisyonla çalışıyorlar. İlk etapta bu TIR’larla yıllık karbon emisyonlarımızı 215 ton azaltacağız. Algida’nın elektrikli dağıtım kamyonetleri ile de yıllık 125 ton karbon salımının önüne geçeceğiz.
Gıda geleceğimiz için çok önemli. Sizin de tarımla ilgili de birçok projeniz var, değil mi?
Biz de gıda üreticisi bir şirket olarak sorumluluk bilinciyle hareket ediyor ve doğayla barışık, riskleri minimize eden ve sektöre öncü olabilecek işler yapmaya gayret ediyoruz. 2030 yılına kadar temel gıda hammaddelerinin yüzde 95’inin sürdürülebilir kaynaklardan tedarikini sağlama hedefiyle yola çıktık. Sebze, baharat, meyve, süt, kuruyemiş, un gibi pek çok farklı hammadde kullanıyoruz. Türkiye’de sebze tedarikinde önemli aşama kat ettik. Domates, sarımsak, soğan, patates, mantar, havuç gibi kalemlerde yüzde 100 sürdürülebilir tedarik sağlıyoruz. Sebzeler tarafında bu güçlü tablonun yanında un tedarikinde iyileştirme sağlamak için tedarikçilerimizle el ele verdik. Dondurma işimizde kakao ve şekeri yüzde 100 sürdürülebilir tedarik ediyoruz. Süt tedarikimizde bu oran yüzde 61 seviyesinde. Gıdanın tedariki kadar elbette tarım uygulamalarındaki sürdürülebilirlik de önemli. Onarıcı tarım uygulamalarının Türkiye’deki ölçeğini büyütme konusunda sektöre örnek olmak istiyoruz. Knorr Yeni Nesil Onarıcı Tarım Projesi Unilever Türkiye’de bir ilk. Toprağın kendini yenileyebilmesine katkı sağlarken son tüketiciye de daha kaliteli baharat ulaştırabilmeyi amaçlıyoruz. Toprağa yerleştirilen yapay zekâ ve veri tabanlı dijital cihazlar yardımıyla doğru sulama, gübreleme, ilaçlama yapılabilmesi için çiftçimizi yönlendiriyoruz. Doğru uygulamalar toprağın organik içeriğini artırıp kendini yenilemesine imkân tanıyor. İlk nane hasadımızı da aldığımız projemizden edindiğimiz deneyimi sektörle paylaşmayı heyecanla bekliyoruz.
Plastik atıklar için de özel bir gündeminiz var, bahsedebilir misiniz?
Plastik, dünyada ambalaj alanında en yaygın kullanılan malzemelerden biri ancak plastik atıkların yarattığı ekolojik riskler ve ekonomik kayıpların doğru yönetilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için azaltım, döngüsellik ve iş birliği yoluyla plastik kirliliğine son vermeyi hedefliyoruz. Öncelikle kendi ambalajlarımızdan başlayarak sert plastik ambalajlarımızın tamamının 2030 yılına kadar, esnek plastik ambalajlarımızın da tamamının 2035 yılına kadar yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir veya kompostlanabilir olmasını sağlayacağız. Bu esnada saf plastik ayak izimizi de 2026’ya kadar yüzde 30, 2028’e kadar ise %40 oranında azaltacağız. 2025 yılına kadar ambalajlarımızın yüzde 25’ini geri dönüştürülmüş plastikten üreteceğiz. Bu malzemenin döngüselliğini temin etmek için de 2025 yılına kadar sattığımızdan daha fazla plastik ambalajı toplayıp geri dönüşüme sevk edilmesini sağlayacağız. Geri dönüşüm kapasitesinin artırılmasını bu sorunun çözümünde kilit olarak görüyoruz. Türkiye’de tüketim sonrası geri dönüştürülmüş plastik (PCR) işleyecek tesis sayısı da oldukça kısıtlı. Bu nedenle biz
Unilever olarak en ileri teknolojiye sahip tesislerden birinin faaliyete geçmesi için yatırım yaptık. Geri dönüştürülmüş plastikler ve inovasyonlarla saf plastik kullanımını azaltmak üzere çalışıyoruz. Sos, deterjan ve şampuan ambalajlarımızda %10’dan %50’ye farklı oranlarda PCR kullanıyoruz. ÇEVKO iş birliğinde 2022 yılından bu yana plastik atıkların toplanması ve geri dönüşüme sevk edilmesine yönelik program yürüten ilk şirketiz. Bu programla bugün yıllık plastik ambalaj tonajımızın %60’ına denk gelen bir oranda plastiği topluyor ve geri dönüşüme sevk ediyoruz. Gelecek yıllarda bunun tamamını toplamaya doğru ilerliyoruz. Sivil toplum ve kamu kuruluşlarıyla plastik atıkların azaltımı için çalışmaya devam ediyoruz. Amacımız tüm endüstriyle birlikte bu ekosistemi kurmak ve büyütmek. Plastikten vazgeçemiyorsak hep birlikte toplayıp yeniden kullanmak zorundayız.
Unilever nasıl bir gelecek hayal ediyor?
Sürdürülebilirliğin yeni çağına hazırız. Amacımız sürdürülebilirlik alanında başarılarımızı ileri taşımak, gelişim alanlarımızda da gerekli aksiyonları alarak ülkemize ve toplumumuza değer yaratmak. Çünkü Unilever olarak Türkiye için iyi olanın Unilever için iyi olduğuna inancımız tam. Bunları yaparken de Türkiye’deki genç yeteneklerimizin potansiyellerini gerçekleştirmeleri ve üst düzey global görevlere gelmeleri için onlara destek olmak istiyoruz. Unilever’in Türkiye ekonomisine sunduğu katma değeri artırarak Türkiye ile büyümeye devam edeceğiz. Bu alanda özellikle ihracat bacağında yakın vadede önemli atılımlar yapmaya doğru ilerliyoruz.
İlandır