Alinghi ile yarışmak bir senfoni çalmaya benziyor

Dünyanın en önemli yelken yarışı sayılan Amerika Kupası’nı 2003 yılında kazanan ve geri vermemek için büyük mücadele eden Alinghi teknesinin dümencisi Ed Baird, bir konferans vermek için önceki hafta İstanbul’a geldi.

48 yaşındaki Baird, büyük bir ekibin en önemli üyelerinden biri olarak ekip oluşturma ve yönetme deneyimini İstanbul’daki şirket yöneticileri ile paylaştı. Yaklaşık 15 yıldır rekabetçi yelkenin küresel anlamda en başarılı sporcularından biri olan Ed Baird ile Alinghi’yi, yelkeni ve İstanbul’u konuştuk.

Tam sekiz kez dünya şampiyonu olmuş bir yelkenci Ed Baird. Ancak, ilk karşılaşmada, koyu renk takım elbisesi ile sporcudan ziyade bir işadamı, bir yönetici izlenimi veriyor. İstanbul’a ilk gelişi. Güneş yavaş yavaş batıyor; Swissotel’in üst katlarından Ayasofya Müzesi ve Sultanahmet Camii doymuş akşam ışığı ile muhteşem görünüyor. Alinghi’nin ana sponsoru olan İsviçre Bankası UBS’yi temsilen İstanbul’a gelen Ed Baird, tekne, ekip ve sponsorlar arasındaki hassas ilişkilerin yürütülmesinden de sorumlu.

"Bir yelken şehri olarak İstanbul’u nasıl buldunuz" sorusuna "Harika," diyor; "hafta sonunda ne kadar çok tekne vardı yelken basmış!"Gezgin Korsanlar’ın artık neredeyse gelenekselleşen hafta sonu denize açılmalarını, internet üzerinden örgütlenmelerini anlatıyorum. Yelkene ilginin Türkiye’de de arttığını anlattığımda, "Her yerde benzer bir durum var. Doğaya saygılı bir spor yelken; sessiz, temiz, çevreci. Zamanın ruhuna uyuyor. Sanırım o yüzden" diyor.

Baird, Alinghi’de genelde dümenci olarak görev yapıyor. Bazen de taktisyen oluyor; yani, hava ve deniz koşullarına göre tekneye ilişkin kritik kararları veriyor. "Dümenci, tekneyi oluşturan tüm parçaların performansından sorumludur. Unutmayın, bir dümenci tekneyi en çok yavaşlatabilecek kişidir. O nedenle de sürekli önündeki hedefe odaklanmak ve herkesi bu hedefe doğru çalıştırmak zorundadır" diyen Baird, Alinghi’yi çok fonksiyonlu bir elektronik klavyeye, Alinghi ile yarışmayı bir senfoni çalmaya benzetiyor.

TEKNENİN PATRONU BENİM

"Öylesine rekabetçi yarışlar yapıyoruz ki, sürekli ayar ve ince ayar gerekiyor. Her şey iki saniye mükemmel oluyor, sonra bozulabiliyor; yeniden ayarlamak gerekiyor" diye anlatan Baird, "bu seviyede bir yelken yarışı oyun olsa, hangisi olurdu" diye sorduğumda, kısa bir tereddütün ardından "Satranç, ama iki boyutlu değil, çok boyutlu" diyor.

İsviçre’deki biyoteknoloji şirketi Serono International tarafından yaptırılan Alinghi’nin takım üyelerinden biri de, şirketin İcra Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ernesto Bertarelli. Patron ile aralarındaki ilişkiyi sorduğumda Baird, "Her şeyi konuşuruz. Ama ben dümendeyken, patron benim, o değil. O vinçlerinden sorumlu olur sadece" diyor.

Aslında, Alinghi’nin Amerika Kupası şampiyonu olması, Tahiti’den bir ekibin kayakta bütün büyük slalom yarışlarını kazanması gibi bir şey. Dağlar arasındaki İsviçre, dünyanın en önemli yelken yarışını Alinghi ile kazanmış, belki bir kez daha kazanacak...

Amerika Kupası yarışları dev teknelerin şamandıra yarışı olduğu için izlemesi çok keyifli. "Tekneleri gören geliyor. Önce ne bulacaklarını bilmeden izliyorlar ama sonradan büyük keyif alıyorlar. Sponsorlarımız, Amerika Kupası’nda yer almanın diğer sporlara kıyasla çok daha faydalı olduğunu söylüyor. Bunun nedeni de tek bir yarıştan değil, kesintisiz bir süreçten söz etmemiz" diyor.

Amerika Kupası’nın diğerlerinden farkı, tek bir merkezde yapılmaması. Ev sahiplerinden olan İspanya, bunu Akdeniz’deki limanı Valencia’yı canlandırmak için kabul etmiş. Şehir, bütün önemli yelken etkinliklerine eşlik eden varlıklı turistlerin gelmesi ile kentsel dönüşümde önemli bir aşama kaydetmiş. Sicilya’nın küçük Trapani kasabasında yaşayanlar da yelkenle ilgisizken, Amerika Kupası’nın burada da yapılmaya başlaması sayesinde yarış ile bütünleştmişler.

"İstanbul, Amerika Kupası’na ev sahipliği yapabilir mi" diye sorduğumda, Baird, "Neden olmasın? Her yer deniz, her yer tarih. Bir sürü uygun yer var burada. Valencia ve Yeni Zelanda’daki Auckland bu sayede büyük bir dönüşüm yaşadılar. İstanbul’un denizinde, bu tarihi manzaranın önünde yarışmak çok keyifli olur" dedi. Uzun lafın kısası, Amerika Kupası, değdiği yeri dönüştürebilme gücüne sahip bir sihirli değnek...

KÜRESELLEŞMEYİ BU YARIŞLA İZLEYİN

1851’den beri dört senede bir düzenlenen ve 31 kez yapılan Amerika Kupası yarışlarında bugüne dek Amerika, İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya, İtalya ve İsviçre bayraklı tekneler başarı kazandı. Sürmekte olan 32. yarışa Alinghi’nin ve sayılan ülkelerin dışında Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Afrika Cumhuriyeti, İsveç, İspanya ve Fransa’dan da teknelerin katılması, küreselleşmenin Amerika Kupası üzerindeki etkilerini gösteriyor. Özellikle Çin ve Güney Afrika bu yarış sayesinde uluslararası spor arenasında büyük itibar kazandılar. Oysa ilk başta bu iki ülkenin tekneleri ile dalga geçenler dahi olmuştu.

Dünyanın en başarılı yelkencilerini on milyon dolarlık teknelerle buluşturan Amerika Kupası, makine ile insan arasındaki uyumu en iyi ve en uzun süre sağlayanların kazandığı bir deniz arenası.
Yazarın Tüm Yazıları