AB’yi kendim için istiyorsam namerdim

SİZİN Meclis’te AB ile ilgili komisyon var mı?

- Var, tabii.

Æ Komisyon başkanı kim?

- İktidardan değil, ana muhalefetten bir milletvekili.

Æ Neden iktidar partisinden değil?

- Çünkü, AB bir partinin değil, ülkenin projesi. Başkan iktidardan olursa, AB projesi sanki iktidarın projesi imiş gibi algılanıyor, oysa AB projesini kucaklamak için, iktidarıyla muhalefetiyle, herkese ihtiyaç var.

Çok çarpıcı. Küçük ve belki dolaylı ama, ilginç bir demokrasi dersi.

Bu sohbet CHP milletvekili ve AB Uyum Komisyonu üyesi Prof. Dr. Osman Coşkunoğlu ile en az altı, yedi AB ülkesinin milletvekili arasında geçiyor.

AB ülkelerinin tamamı AB’ye böyle yol alıyor. İktidar partisi tek kişilik show yapmıyor. Muhalefet AB reformlarını engellemeye çalışmıyor.

Demokrasi ise, al sana demokrasi. Demokrasi, mutlaka darbeye karşı göğsünü siper etmek gibi, dar bir çerçeveye oturmuyor. O da dahil olmak üzere, çok daha geniş kapsamlı. Demokrasiyi sadece darbe tartışmalarında anımsamak, demokratik perspektifi kısırlaştırıyor.

İşte, örnek AB.

SADECE BİR KEZ

Uzun bir aradan sonra Tayyip Erdoğan AB’yi hatırlıyor, önceki gün AB reformlarından söz ediyor.

AB reformları Mecliste kabul ediliyor. Mecliste AB Uyum Komisyonu var. İktidar ve muhalefet milletvekillerinden oluşuyor.

2007 seçimlerinden sonra AB Uyum Komisyonu, Ali Babacan döneminde bir kez, öğle yemeğinde buluşuyor, o yemekte de, AB konuşulmuyor.

AB aşkı dediğin böyle olur.

Şimdi Tayyip Erdoğan’ın AB aşkı depreşiyor. Neden? Bunun yanıtı, kendi söylediği AB paketinde var.

BİZDEN BİRİLERİ

Egemen Bağış AB’den sorumlu bakan olunca, Uyum Komisyonu iki kez toplanıyor. İlki tanışma, ikincisi geçen hafta, AB Genel Sekreterlik yasa tasarısı.

AB Genel Sekreterliği yeniden yapılanıyor. Genel Sekreterliğe dışarıdan eleman alma kuralı getiriliyor. Bilinen mantıkla, bizden birileri vaziyeti. Oysa, orası teknik bir yer. Üstelik yüzü sürekli AB’ye dönük. Bizden birilerinin kolay kıvırabileceği iş değil. Ama, kadrolaşma hırsı. AB, reform, demokrasi derken yine kadrolaşma.

Tasarının olumlu yanı, bir eksiği karşılıyor. AB ülkelerinde ofis açmak. Amaç, Türkiye’nin AB projesini tanıtmak, o ülkelerde AB işlerini kovalamak.

PARTİ KAPATMAK

Tayyip Erdoğan’ın altını çizdiği AB paketinde öne çıkan iki temel reform var.

1- Anayasa değişikliği. AKP dilinde, Anayasa değişikliğinin adı, demokrasi. Demokrasinin ana ölçüsü ise, parti kapatmayı zorlaştırmak. Parti kapatmayı zorlaştırma dışında, diğer maddeleri merak ediyorum.

2- Sendikal haklar, çalışma yaşamının yeniden düzenlenmesi. 12 Eylül askeri darbesinden bu yana çalışma yaşamı otokratik bir yapıda. Reform paketinde ikinci ana konu bu. Nedeni var.

AB bu yapının değişmesini zorluyor. O yapı değişmeden, çalışma faslı açılmıyor. Bu sözün Türkçesi, AB görüşmeleri tıkanıyor.

Tayyip Erdoğan, AB’yi gerçekten istiyorsa, bu istek darbe planlarına karşı, kendini koruma refleksi ile sınırlı değilse, en başta hukuk reformu yapmak zorunda. Gözaltına alma uygulamalarından kitap toplatmalara, yıllarca süren mahkemelerden ifade özgürlüğüne kadar çeşitli eksiklikleri gidermek koşuluyla.

Hatta, işe simgesel kararla başlamak mümkün. AB Uyum Komisyonu başına bir muhalefet milletvekilinin gelmesini sağlamak.

Erdoğan AB için Türk Halkını ve AB’yi ikna edebilir, tek koşulu var, "kendim için istiyorsam namerdim" diyecek ve ona göre bir paket hazırlayacak.

Yoksa, bürokratik bıkkınlıklar ve işine geldiği zaman AB demekle olmuyor.
Yazarın Tüm Yazıları