80 sonrasının en büyük mitingi

ON gündür konuşma yapamıyor.

On gündür halk anlatıyor ve anlatıyor, Murat Karayalçın’ın konuşmasına fırsat yok, çünkü tezahürat başlıyor.

"Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek" türküsündeki melodiye denk gelen bir tezahürat:

"29 Mart’ta Gökçek gidecek/ Karayalçın başkanlığa gelecek/ Ankaralı artık huzur bulacak".

Ankara’da yarış kıran kırana. Anketlerde Murat Karayalçın, Melih Gökçek ve Mansur Yavaş birbirlerinin nefesini duyuyor. Her nefes, Melih Gökçek’i biraz daha zor durumda bırakıyor. Bazı anketlerde Gökçek, bazılarında Karayalçın önde görünüyor.

Örneğin, son bir anket var, Karayalçın iki puan farkla önde.

KAYBETME TELAŞI


Seçime iki gün kala, anket savaşı hızlanıyor. Belden aşağı vurmalarla birlikte.

Bir kaç gün önce Ankara’da bir rezillik yaşanıyor. "Gökçek Gidecek, Sol Gelecek" pankartları.

CHP’nin ve Karayalçın’ın böyle bir pankartı yok. Bu pankartları kim yaptırıyor? Tahmin etmek zor değil. Belden aşağı vurmanın kralı var, kendi partisinden insanlara bile vuran biri. Kendisinden her şey beklenen biri.

Karayalçın İl Seçim Kuruluna şikayet ediyor.

Dün sabah benzer bir zırva. "Zam ve susuzluğa hazır mısınız", "DEHAP’la Ankara’ya hazır mısınız" pankartları.

Gökçek’in kaybetme telaşı.

300 BİN EK SEÇMEN

Telaşında haklı. Çünkü:

1-Karayalçın’ın geçen hafta sonu Tandoğan alanındaki mitingi, 1980 sonrasının en büyük mitingi.

2-Ankara’nın, yüzde yüz AKP’li mahallelerinde çözülme var, Karayalçın lehine. Karayalçın’ın konuşmaya fırsat bulamadığı yerler buralar.

3-2004 yerel seçimlerinde Ankara’da 560 bin seçmen sandığa gitmiyor. Karayalçın şimdi bu seçmeni harekete geçiriyor. Onların hepsi mutlaka ona oy verecek değil, ama Karayalçın, "560 bin seçmenin 300 bini bana oy verecek" diyor. Bu da, toplam oy oranını yüzde 8 etkiliyor.

AKP, Ankara ya da İstanbul’dan birini kaybederse, Türkiye genelinde aldığı oy oranı ne olursa olsun, 29 Mart akşamı biz bir başka şeyi konuşuyor olacağız. Erken seçimi.

İstanbul ve Ankara o nedenle, belediye başkan seçimi ötesinde önemli.

Bizim silahlar PKK’ya

TARİHTEN bir örnek. Yaşayanın ağzından.

Mesud Barzani ile Celal Talabani her sefer söz veriyor, her sefer biz, "bu işin artık sonuna geliyoruz" diye derin bir nefes alıyoruz. PKK’dan desteğini çekmek için, ikisi de söz veriyor.

Abdullah Gül, Talabani ile yeniden sarmaş dolaş. Barzani Viyana’da, tuh yazık oluyor, onunla görüşemiyor. Oysa, görüşmüş olsa, ondan da aynı sözü alacağına hiç kuşku yok.

Şimdi biraz tarih dersi. Değerli araştırmacı Hulusi Turgut’un önemli bir kitabı var, Barzani Olayı. Gün yüzüne çıkmamış tutanaklar, mektuplar, görüşmeler içeren bu kitap, Barzani ve Talabani, genel olarak Kürt konusunda başvuru kitaplarından biri. 90’ların Devlet Bakanı Cavit Çağlar anlatıyor:

"Mesud Barzani’yi davet ettik, Başbakan Demirel’le görüştü. Kendisine para ve silah verdik, rahatladı. Kuzey Irak politikasında Türkiye ile ortak hareket etme sözü verdi". (Hulusi Turgut, Barzani Olayı, s.511).

Kuzey Irak politikası, PKK’yı bitirmek anlamında. Çağlar devam ediyor:

"Celal Talabani’yi de davet ettik. Para istedi, para verdik, silah istedi, silah verdik. Daha sonra öğrendik ki, bizden aldığı silahları PKK’ya vermiş. Bu kalleşliği tespit edince, onun üzerini çizdik". (Aynı kitapta, s.511).

Bugün devletin tepesinde oturanlar, eminim ki, devlet arşivindeki bu dosyaları okuyor. Buna rağmen, umut saçan sözler söylüyor.

İşte, huzurunuzda tarihten bir umut ve hayal kırıklığı. Umutla davet ediyoruz, sonuçta bizim silahlar PKK’ya gidiyor.

İtirazı duyuyor gibiyim, 90’lı yıllar ayrı, şimdi ayrı. Daha geriye gidelim, hiç fark yok. Zaman geçiyor, onlar aynı yerde.

Biz de, aynı yerdeyiz. Umutla sarılıp, hüsranla ricat.
Yazarın Tüm Yazıları